Sakarya'da radyoaktif skandal!

Sakarya’nın Kızılcıklı köyünde yapılan HES barajı inşaatında radyoaktif iridyum kaynağının düşmesi pek çok kişinin yaşamını tehlikeye soktu.


Sakarya’nın Arifiye ilçesine bağlı Kızılcıklı köyünde yapılan HES barajı inşaatında, denetimsizlik ve az sayıda çalışanla iş yapma anlayışı Türkiye’nin en büyük radyoaktif skandallarından birine yol açtı. Baraj inşaatında yapılan radyografi çalışması sırasında radyoaktif iridyum kaynağının yere düşmesi, bu durumun fark edilmemesi ve 16 yaşında olmasına rağmen inşaatta kaçak olarak çalıştırılan E.B.’nin bu kaynağı tespih zannederek eve götürmesiyle yaşanan skandallar zinciri onlarca kişiyi kanser olma riskiyle karşı karşıya bıraktı. Maruz kaldığı radyasyon dozu nedeniyle E.B.’nin el ve kalçalarında çukurlaşmış yaralar, aile üyelerinin ise ellerinde şiddetli yanıklar meydana geldi. E.B’nin, evine giderken, aynı serviste ve otobüste yolculuk ettiği kişiler, hatta yanından geçenler de kanser riskiyle karşı karşıya. Ancak bu durumdan haberdar bile değiller...

Uzmanlar, E.B ile o gün aynı ortamda bulunan ya da aynı güzergahta yolculuk etmesi muhtemel kişilerin, özellikle benzer şikayetleri varsa, mutlaka doktora gitmeleri gerektiği konusunda uyarıyor.

 

DEPREMDEN KAÇTILAR AMA...

Van’daki depremin ardından Sakarya’ya gelen ailenin ortanca çocuğu E.B, babası kanser hastası olunca, ailesini geçindirme derdine düştü. Okuduğu Arifiye Ticaret Meslek Lisesini bırakan E.B henüz 16 yaşındaydı. Çalışmaya yaşı tutmadığı için amcasının oğlunun kimliğini kullanıp Kızılcıklı Barajı inşaatında taşeron bir firmada çalışmaya başladı. Takvim 18 Ekim 2016’yı gösterdiğinde işe başlayalı henüz birkaç gün olmuştu. Yanındaki 4 işçiyle beraber çalıştığı alanda, bir gün önce Uzman NDT adlı taşeron firma radyoaktif kaynağın kullanıldığı radyografi çalışması (metal malzeme kaynaklarındaki problemleri tespit etmek için insanlarda kullanılan röntgen benzeri bir uygulama) yapmıştı. Bu çalışma sırasında parlak, metal bir tespihe benzeyen radyoaktif İridyum-192 kaynağı farkında olmadan yere düşürülmüş, ancak yapılması gereken radyasyon ölçümleri yapılmadığı için kaynağın düştüğü fark edilmemişti.

KAYNAĞI CEBİNE KOYUP EVE GİTTİ

 

Ertesi gün aynı yerde bu sefer başka bir iş için bulunan 5 işçiden biri yerdeki radyoaktif kaynağı bularak eline aldı. Onda görünce E.B de eline alarak inceledi. Sonra yine yere atarak çalışmaya devam ettiler. Mesai bitmek üzereyken E.B, diğer işçilerden izin isteyerek hoşuna giden tespihe benzer kaynağı aldı. Soyunma odasına giderek üzereni değiştirdi, kaynağı pantolonun sağ arka cebine koydu ve hemen ardından eve dönmek üzere işyeri servisine bindi. E.B, ayakta yolcuların da olduğu işyeri servisine bindi. Adapazarı’na geldiğinde, servisten inip Arifiye halk otobüsüne bindi. Otobüsün arka beşli koltuğuna oturan E.B, yanında bir erkek yolcuyla birlikte yaklaşık 30 dakika seyahat etti. Seyahati boyunca kaynağı cebinden hiç çıkartmayan E.B, radyoaktif kaynağı Arifiye ilçesi Neviye Mahallesinde oturdukları eve götürdü.

ANNE, BABA, ABİ, KARDEŞ, YEĞEN, HAMİLE ABLA!

Eve geldiği sırada, evde annesi, babası, kardeşi, ağabeyi ve hamile ablası vardı. E.B’nin elindeki kaynağı gören annesi, kaynağı alıp oturdukları odadaki televizyonun yanına koydu. Kaynağı görüp merak eden ağabeyi ve ablası da 5-10 dakika onunla oynadılar. Radyoaktif kaynak daha o gece E.B’de etkilerini gösterdi. Önce ellerinde karıncalanmalar başlayan E.B, geç saatlerde kusmaya başladı. Ertesi gün şikayetleri artan E.B önce işyeri revirine, oradan da Çocuk Hastanesine gitti. Üzerinde kimliği olmadığı gerekçesiyle kendisine herhangi bir müdahalede bulunulmadı. Bu şekilde eve dönen E.B kahvaltı sonrasında yine kustu. Akşam üzeri şikayetlerinin artması nedeniyle bu sefer babasıyla tekrar hastaneye gitti.

 

Bulantı ve baş dönmesine karşı bir iğne yapılarak eve gönderildi. Arka tarafında ağrısı olduğunu söylemesi üzerine kalçasına bakan annesi, her iki kalçasının da çok sertleşmiş olduğunu, kalçanın alt tarafının kararmış, üst tarafının kızarmış ve kızarıklıkların üzerinde sağ kalçada bir, sol kalçada 2 adet ceket düğmesi büyüklüğünde beyaz kabarcıklar oluştuğunu gördü. Geceyi bu halde geçiren E.B, ertesi gün babasıyla beraber yeniden hastaneye gitti. Doktorlar, her iki kalçasında 5×5 santimetre ebatlarında ikinci derece yanık tespit etti, ancak sebebini şantiyeden gelen telefona kadar anlayamadılar. E.B’nin iş arkadaşları iş yerinde yapılan açıklama ile durumdan haberdar olunca hemen E.B’yi arayarak buldukları cismin tehlikeli bir cisim olduğunu, derhal ondan kurtulması gerektiğini söylediler. Telefon ettikleri sırada E.B hala hastanedeydi. Durumdan bu şekilde haberdar olan Hastane yönetimi AFAD ile iletişime geçti. Mahalleye giden AFAD, mahalleyi boşaltıp karantinaya aldı.

MARUZ KALINAN DOZ 300 BİN RÖNTGEN FİLMİ MİKTARINDA

E.B, radyoaktif kaynağı yaklaşık 2 saat boyunca cebinde taşıdığı ve sürekli temas ettiği için bu skandaldan en fazla zarar gören kişi oldu. Kalça bölgesinde 200-300 bin röntgen filmi çekilmesine karşılık gelecek kadar radyasyon dozuna maruz kaldığı tahmin edilen E.B’in ellerinde derin yanıklar ve kalçalarında çukurlaşmış yaralar oluştu. Beş aydır Ankara Gülhane Eğitim ve Araştırma Hastanesinde tedavisi süren E.B’nin yaralarında henüz bir iyileşme yok.

 

Firma yetkilisinden alınan bilgiye göre radyoaktif çalışmada kullanılan cihaz GAMMAMAT marka TI-FF model düz tüp kaynak muhafazalı kablo tahrikli bir radyografi cihazıdır.

Radyoaktif kaynağı 5-10 dakika kadar ellerinde tutan E.B’nin ağabeyi ve ablasının ellerinde de yaralar çıktı. Ellerindeki yaralar iyileşse de radyasyon yaralarının tekrarlama riski var. Ailenin diğer üyeleri de nispeten daha düşük de olsa ciddi dozlarda radyasyona maruz kaldılar. Kendilerinden her ay düzenli olarak kan alınıyor, kontrolleri yapılıyor.

 

Ancak sadece aylık kontroller bile ailenin hayatını alt üst etmiş. Kan tahlilleri için sürekli izin istediği gerekçesiyle çalıştığı firmadan kovulan ağabey İbrahim B. şimdilerde Yalova’daki bir inşaatta çalışıyor. Yaraları iyileşmiş olmasına rağmen ellerindeki derilerde zayıflama olduğunu söyleyen İbrahim B., “Kaza olduktan sonra ne firma ne de devlet yetkilileri tarafından gelen, soran olmadı” dedi. Akciğer kanseri olan baba Mehmet Emin B. de, 5 aydır perişan durumda olduklarını ve yardımlarla geçinebildiklerini söyledi.

Radyasyon skandalına ilişkin firmaya dava açan aile, adaletin yerini bulmasını istiyor. Davanın ilk duruşması 16 Mayıs’ta görülecek.

RADYASYON KAYNAĞINI DÜŞÜRDÜĞÜNÜ YENİ İŞ ÇIKINCA FARK ETTİ

Türkiye’nin en büyük radyasyon skandallarından biri olarak tarihe geçen bu olay, 28 Ocak 2017’de Ankara Holiday Inn Otel’de Endüstriyel Radyografi Uygulamalarında Radyasyondan Korunma adlı çalıştayda gündeme alındı.

Çalıştayda, Radyasyon Korunma Derneği Başkanı Y. Ergün Togay’ın kazanın ardından radyografi firmasının sahibi Zafer K., E.B ve E.B’nin ailesiyle yaptığı görüşmelere ilişkin konuşması, olaydaki ihmaller zincirini gözler önüne serdi. Togay’ın anlattıklarına göre 17 Ekim 2016 tarihinde Sakarya ili Arifiye ilçesi Kızılcıklı Köyü HES barajı inşaatında saat 13.00-15.00 arasında radyografi çalışması yapan Zafer K., iş bitimine doğru şiddetli yağmur başladığını, aceleyle kaynağı geri çekmeye ve teçhizatı toparlamaya çalıştığını, bu toparlanma sırasında kaynağın düşmüş olabileceğini söyledi. Togay, sorduğu sorular üzerine Zafer K.’nin kaynağın korumalı pozisyonda olduğunu teyit amaçlı radyasyon ölçümü yapmadığını ve alarmlı dozimetresinin de yanında olmadığı için kaynağın düştüğünü fark etmediğini söylediğini aktardı. Zafer K.’nin toplanan teçhizatı arabaya yüklediklerinde ve Eskişehir’deki şirket merkezine döndüğünde de radyasyon ölçümlerini yapmadığını söylediğini anlatan Togay, bu nedenle kaynağın cihaz içinde olmadığının fark edilmediğini ifade etti. Zafer K’nin 19 Ekim 2016’da yeni bir radyografi işi için hazırlıklar yaptığı sırada kaynağın düştüğünü fark ettiğini anlatan Togay, Zafer K.’nin “radyoaktif kaynağı aramak için Sakarya’daki şantiyeye gittiğini, bulamayınca şantiye yetkililerini aradığını ama ulaşamadığını, Eskişehir’e dönerken Türkiye Atom Enerjisi Kurumunu (TAEK) arayıp durumu anlatmaya çalıştığını” söylediğini belirtti. Togay, “Zafer K. telefonu açan kişinin, yetkililer orada olmadığı için sabahı beklemesi gerektiğini söylediğini ifade etti. Zafer K., ertesi gün sabah erkenden hem baraj şantiye yönetimine hem de TAEK’e ulaştığını, durumu anlattığını ve bunun üzerine şantiyede kaynakla ilgili anons yapıldığını anlattı” diye konuştu.

Konuyla ilgili aradığımız Zafer K., konuşmak istemediğini belirterek “İstediğinizi yazın” açıklamasını yapmakla yetindi.

EN AZ İKİ KİŞİ ÇALIŞMALIYDI

Çalıştayda, radyografi çalışması sırasında radyoaktif kaynağın düşmesinin en sık görülen kaza nedenlerinden biri olduğu, asıl kusurun denetimin yetersizliği ve çalışma kurallarına uyulmaması olduğu belirtildi. Buna ilişkin de açıklama yapan Radyasyondan Korunma Derneği Başkanı Y.Ergün Togay, radyografi çalışmalarının, kaza riski açısından yüksek öncelikli radyasyon uygulamaları olduğunu, çalışmaların radyografçı dışında güvenlik önlemlerini gözlemek ve radyasyon alanına sivil şahısların girişlerini önlemek üzere radyasyondan korunma eğitimi almış en az bir yardımcı personel eşliğinde yapılması gerektiğini söyledi. Ancak Sakarya’da yaşanan skandalda kazaya sebep olan firmanın sahibi, radyasyondan korunma sorumlusu ve radyografçı aynı kişi.

Çalıştaya katılan diğer panelistler de Türkiye Atom Enerjisi Kurumu(TAEK)’in tek kişilik bir firma olan şirkete kazaya yatkın olduğu için lisans vermemesi gerektiğini söyledi ve bu olayda TAEK’in de kusurlu olduğunu dile getirdi. Çağırıldığı halde çalıştaya katılmayan TAEK, panelistler tarafından “Böylesi önemli bir olayın ardından yapılan çalıştaya katılıp kamuoyunu bilgilendirmesi gerekirdi” diye eleştirildi. Yaşanan bu büyük skandal Türkiye’deki diğer radyoaktif kaynaklarının denetiminin yeterince yapılıp yapılmadığı sorusunu da gündeme getirdi.

AYNI SERVİSE BİNENLER DE RADYASYONA MARUZ KALDILAR

Radyasyon Korunma Derneği Başkanı Y.Ergün Togay ile çalıştayda yaptığımız söyleşide radyasyonun etkileri konusunda “Radyasyon insanı iki türlü etkiler, bulaşma dediğimiz radyoaktif kirlenme ve harici ışınlanma. Bu tür katı malzemelerde siz harici ışınlanmaya maruz kalırsınız. Bir ampul nasıl sizi kirletmiyorsa ışığa maruz kalıyorsanız bu da öyledir. Ampul ışığından farkı ise şudur, bu insanı delip geçer. Vücut hücreleriyle etkileştiği zaman kromozomları etkiler ve DNA’nın yapısını bozar. DNA zincirlerinin kırılmasına yol açar. DNA zincirlerinin kırılmasıyla hücre içerisinde iyonlaşmalar ve toksin madde oluşumuna veya DNA’nın kırılmasına neden olur. İşte bu biyolojik etkidir. Yani bu tür iyonlaşmalar ve toksin oluşumları daha sonra meydana gelecek mutasyon gibi, kanser gibi zararlı etkilerin başlangıcını oluşturan mekanizmalardır. Bir radyoaktif kirlenme söz konusu değil ama ışınlanma söz konusu yani bu radyoaktif kaynaktan hiçbir şekilde göremediğimiz, duyamadığımız, tadını alamadığımız, kısacası hiçbir duyu organınızla algılayamayacağınız bir ışın yayılıyor. İnsanların bunu fark etmesi mümkün değil. O sırada insanlar ışınlanıyorlar. Bu ne demek radyoaktif maddeden çıkan ışın insan vücudunu delip geçiyor o sırada. Delip geçerken de bir bir hücre ile etkileşebilir ve onun yapısını bozacak biyolojik etkilere neden olabilir. Servis otobüsünde diyelim 50-60 kişi var. Kademeli olarak radyasyon kaynağından uzaklaştıkça radyasyonun şiddeti azalır. En yakınından başlamak üzere en uzaktakine kadar ışınlanma söz konusu oldu ve farklı derecede etkilendi insanlar. Mesela bunlar hakkında kim olduklarına dair bilgi yok. Belki de o insanlar birkaç sene sonra kanser olabilecekler. Kanser olma ihtimalleri var. Neticede bir doz aldılar” dedi.

Cansu Pişkin / Evrensel ,01.03.2017