Üçüncü yılında Fukushima nükleer felaketi

 

Japonya’da üç yıl önce denizin altında meydana gelen deprem ve sonrasında oluşan tsunami nedeniyle 18 bin insan hayatını kaybedip kıyılardaki yerleşimler yıkılırken, insanlığı nükleer santrallar üzerinde yeniden düşünmeye iten bir felaket de 11 Mart 2011 tarihinden başlayarak Fukushima nükleer santralında yaşandı.

Deprem-tsunami-nükleer santral felaketinin üçüncü yıl dönümünde Japonya’nın muhtelif şehirlerinde anma törenleri düzenlendi. Üç yıl sonra nükleer felaketin sonuçları ve etkileri henüz yok edilemediği gibi sorunların büyümesi de söz konusu.  Özellikle kontamine olmuş suyun nasıl bertaraf edileceği konusunda santral işletmecisi olan TEPCO firmasının hiç de iyi bir sınav vermediği ve oluşan her sızıntıyla güvenin biraz daha aşındığı belirtilmekte.

TEPCO geçen yıl hazırladığı raporda her gün takriben 400 ton yer altı suyunun santralın arkasındaki tepelerden reaktörlerin zeminine aktığını ve buradan da denize sızmakta olduğunu belirtmişti. Santral sahasında 1200 tankta 300 bin ton civarında kontamine su güvenli olmayan bir şekilde depolanmış durumda ve yeni bir deprem karşısında risk oluşturuyor. Kaldı ki zaman zaman bu tanklardan da sızıntı haberleri çıkıyor. Halen santraldaki en acil sorunun söz konusu suyun risk oluşturmayan bir şekilde nasıl bertaraf edileceği meselesi olduğu belirtilirken ünitelerin sökülmesinin de buna bağlı olarak bekletildiği bildiriliyor.

Kontamine su için yeraltında dondurulmuş bariyer

TEPCO firmasının bu konuya ilişkin olarak bulduğu çözüm kontamine olmuş soğutma suyunun yer altı sularıyla temasını önlemek amacıyla yeraltında toprağı dondurarak bir duvar inşa etmek. Söz konusu teknoloji kazı ve madencilik çalışmaları sırasında geçici bir çözüm olarak yer altı suyunu bloke etmek amacıyla kullanılıyor. Ancak radyoaktif maddelerin tutulmasına ilişkin deneyim ABD Enerji Departmanına ait Oak Ridge laboratuvarında radyoaktif atıkları tutmak üzere 1998’de işletmeye alınan ve altı yıl boyunca devrede olan sistem.  300 ft uzunluğunda, 30 ft derinliğinde olan bu duvar kapasite olarak Fukushima için düşünülenden daha küçük.  Kanada Alberta’da katran kumu petrolü için yapılan konstrüksiyon ise yaklaşık 5 mil uzunluğunda, yani Fukushima için düşünülenden daha büyük kapasitede olacak.

Fukushima için yapılan öneriye göre, 1.4 km uzunluğunda ve hasar görmüş reaktörleri çevreleyecek bir alanda birer metre aralıkla borular delinecek ve -20 ila – 40⁰ C’de soğutucu madde pompalanacak; bu şekilde geçirgenliği az olan kil ve kaya tabakalarına kadar 95 ft derinliğinde katı bir bariyer inşa edilecek. Tesisin bir yıl içinde tamamlanması bekleniyor. Üzerinde durulan konulardan biri sistemin enerji sarfiyatı. Bu hususta Oak Ridge’de kullanılan termosifon tekniğinin etkin bir çözüm olabileceği belirtiliyor. Bu teknikte, yerin havadan daha sıcak olması durumunda aşağıda ısıyı alan, yukarıda yoğuşma yoluyla ısıyı veren bir soğutucu gaz kullanılıyor. Bu sistemle Oak Ridge örneğinde yıllık 100 bin kW saat’lik bir enerji sarfiyatı olduğu, bunun da on evin yıllık enerji sarfiyatından az olduğu belirtiliyor. Kaldı ki, konvansiyonel bir sistem kullanılması halinde bile oluşacak enerji sarfiyatının kontamine su sorununun yanında önemsiz kalacağı söyleniyor.

Buna karşılık ABD Nükleer Düzenleme Komitesi eski yöneticilerinden, şimdi de TEPCO Nükleer Reform Komitesini yöneten Dale Klein bu sistem konusunda şüphelerini dile getiriyor; büyük miktarda kontamine olmuş suyu sahada depolamaktansa (trityum hariç) arıtma yöntemleri kullanarak kontrollu şekilde okyanusa bırakılmasını öneriyor.  Ancak TEPCO, hükümet ve nükleer alanındaki yetkililer hem yerel balıkçıların tepkisini hem de tasfiye edilmiş olsa bile suyun okyanusa verilmesi halinde Çin ve Güney Kore’den gelecek tepkiyi dikkate almak durumunda kalıyorlar. Bu nedenle santral yöneticisi suyu okyanusa bırakmak gibi bir planlarının olmadığını açıklıyor.

Fukushima ziyaretçileri

Bunlar da felaketin üçüncü yılında santral sahasını ziyaret etmek amacıyla, TEPCO’nun sahayı temizlemek için kullandığı lojistik üssünden çalışanlarla birlikte yola çıkan ziyaretçilerin gözlemleri: Atmosferik radyasyon seviyeleri düştüğünden yetkili makamlar bölgeyi boşaltma talimatlarını kısmen kaldırmış; ancak radyasyon seviyeleri hala yüksek olduğundan kesin dönüşe izin verilmiyor. Örneğin resmi limit 0.23 microsievert/saat iken yakınlardaki Naraha kentinde bir günde ölçülen değer 2 microsievert/saat olarak belirlenmiş durumda. Daha önce tarım amaçlı kullanılan şimdi kontamine olmuş topraklar kalıcı olarak nerede depolanacakları hususunda anlaşmaya varılana kadar siyah büyük torbaların içinde bekletiliyor.

Sahil boyunca uzanan demiryolunun bir bölümünün bahar aylarında açılması beklenirken, en fazla kontamine olmuş topraklardan geçen ray hatlarının daha uzun yıllar kapalı kalacağı düşünülüyor. Bu arada santralda nükleer felaket meydana geldiğinde boyutlarının daha da büyümemesi için fener ışığında çılgın gibi çaba gösteren bir grup mühendis ve işçiyi de hatırlamak gerekiyor.  Santralın 1. ve 2. ünitelerinin kontrol odasında, ünitelerde çekirdek erimesi ile karşı karşıya kalındığında bir işçinin çalışmayan kontrol paneli üzerine karalama halinde yazdığı su seviyelerini hala görmek mümkün.  Şimdi o çalışanların bir kısmı emekli olmuş ama çoğu yaşam boyunca alınmasına müsaade edilen radyasyon miktarını kısa bir sürede aldıklarından sahayı terk etmek zorunda kalmışlar.

Sonuç olarak, Fukushima örneğinde de görüldüğü üzere gerek bölgede yaşayan ve evlerini terk etmek durumunda kalanların gerekse nükleer felaketin daha büyük boyutlara ulaşmaması için birebir tehlike altında mücadele eden santral çalışanlarının karşı karşıya kaldığı tirajik durum düşünüldüğünde, nükleer santralı diğer enerji seçenekleri arasında sayarak “sıradanlaştırma” gayretlerini kabul etmek mümkün değil.  Doğal afetlerle karşı karşıya kalmanın her zaman ihtimal dahilinde olduğu, bugüne kadar nükleer santrallarda “asla olmaz” denen kazaların ve felaketlerin yaşandığı, nükleer kazaların etkilerinin ölümcül olanlar da dahil uzun yıllar sürdüğü, bu felaketlerin sonuçları ve etkileri ile başa çıkma yöntemlerinin bilinmediği dikkate alındığında nükleer santralları “sıradan ve kabul edilebilir” bir elektrik üretim seçeneği olarak görmek imkansızlaşıyor.  

18.03.2014

http://www.theguardian.com/environment/2014/mar/10/fukushima-operator-dump-contaminated-water-pacific

http://www.technologyreview.com/news/518801/how-the-fukushima-ice-barrier-will-block-radioactive-groundwater/

Fotoğraf Jiji Press/AFP/Getty Images