Kaynakta yerlilik arttı, ekipmanda dışa bağımlılığın azaltılması hedefleniyor

Türkiye, 2019 yılının ilk 10 ayı itibariyle tükettiği enerjinin yüzde 61’ini yerli ve yenilenebilir kaynaklardan karşıladı.


 

Yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırımda son 12 yılda hızlı bir ivme kaydeden Türkiye, 2019 yılının ilk 10 ayı itibariyle tükettiği enerjinin yüzde 61’ini yerli ve yenilenebilir kaynaklardan karşılayan Türkiye, enerjide dışa bağımlılığı azaltmaya çalışsa da elektrik enerjisinin üretimindeki birincil hammaddelerini ve üretimde kullanılan makine-teçhizatı büyük ölçekte ithalatla karşılıyor. Özellikle, rüzgar, güneş, jeotermal ve biokütleden enerji üretirken kullanılan yüksek teknolojili makine ve ekipmanda dışa bağımlılık yüzde 70’i buluyor. Türkiye enerji sektörü, sadece rüzgar enerjisinde son 12 yılda yapılan 9 milyar dolarlık yatırımın yaklaşık 6 milyar dolarını ithalatla karşıladı. Bu nedenle elektrik fiyatları, kısa dönemli arz-talep mekanizmasını etkileyen iklim şartları, jeopolitik etkenlerin yanında uluslararası emtia fiyatları ve döviz kurları ile doğru orantılı seyir izliyor.

Enerji kaynağının yerli olmasının tek başına yeterli olmadığını ve o enerjiyi üreten ekipmanların da Türkiye’de üretilmesi gerektiğini söyleyen uzmanlar, 5’inci bölge teşviklerinin yenilenebilir ekipmanında sadece rüzgar türbini, jeneratör ve kanat imalatını kapsadığını belirtiyor. Uzmanlar, aynı teşviklerin söz konusu üreticilerin yanı sıra üretimin belgelendirilmesi şartıyla rüzgar, güneş, biokütle, jeotermal ve hidroelektrik ve dalga enerjisi santrallerinde kullanılan parça ve ekipman üreticilerine de sağlanması gerektiğini vurguluyor. Türkiye’de 2030 hedeflerine bağlı olarak yenilenebilir enerjide önümüzdeki 11 yıl içinde yaklaşık 25 milyar dolarlık bir ekipman pazarının oluşması bekleniyor.

 Yaşam standartlarının yükselişine paralel nüfus artışı dolayısıyla enerjiye yönelik küresel talepte artıyor. Dünya genelinde teknolojik gelişmeler yenilenebilir enerji maliyetlerini düşürse de arz talep gelişmelerine yönelik belirsizlikler fosil yakıtların fiyatlarında oynaklığa yol açıyor. Türkiye’nin 2019 yılına yönelik enerji gündemindeki en önemli konuların başında ise maliyetler ve fiyatlar geliyor. Piyasa riskine maruz kalmış santrallerin teknik-ekonomik açıdan mümkün olanlarının mali sistem içerisinde sürdürülebilirliğinin sağlanması, petrol fiyatlarının seyri ve bir bütün olarak ulusal ekonomi üzerinde yarattığı mali yük, elektrik ve doğalgaz fiyatlarındaki gelişmeler, bu gelişmelerin yarattığı sistemik artçı etkiler, 2019 yılında enerji gündeminin önemli başlıkları olmaya aday konulardı.

Uluslararası piyasada emtia fiyatlarındaki seyir ve TL’deki değer kayıpları enerji sektörünün maliyetleri de hızlı yükselişine sebebiyet verirken, fiyatlama mekanizması üzerindeki kamu etkisi geçen dönemde sektörün mali yapısını olumsuz etkileyen bir diğer unsur oldu. Son dönemde TL’de belirgin bir toparlanma yaşanması ve küresel emtia fiyatlarındaki düşüş sayesinde bu dengesizliğin büyük ölçüde kendiliğinden azalması bekleniyor. Son  25 yılda Türkiye’nin yıllık birincil enerji tüketimi 55 milyon tın karşılığı petrolden 155 milyon tona yükseldi. Birincil enerji kaynaklarında dışa bağımlılığı yüksek olan Türkiye, büyüme hedefinin bir parçası olarak enerjide dışa bağımlılığın azaltılması politikası çerçevesinde yerli kaynaklara yönelmeye odaklandı.

Enerjide dışa bağımlılık azalıyor

Devlet desteği ve sağlanan teşvikler sonucunda, enerjide dışa bağımlılığını azaltan Türkiye, 2019 yılı ilk 10 ayı itibariyle tükettiği enerjini yüzde 6!’ini yerli ve yenilenebilir kaynaklardan elde etti. Bu üretiminde yüzde 48,4’ ünün yenilenebilir kaynaklardan olduğu görülüyor. Bunun yanı sıra yerli kömürün elektrik üretimindeki payı da artmaya devam ediyor. 2019 yılı Eylül ayı sonu itibariyle lisanslı elektrik kurulu gücünün kaynak bazında dağılımında doğalgaz santralleri 26 bin 70 MW güç ile yüzde 30,7 paya sahip olarak ilk sırada yer alıyor. Doğalgaz santrallerini 20 bin 642 MW kapasite ile yüzde 24,3’lük paya sahip barajlı hidroelektrik santralleri izledi. Bunun yanı sıra 10 bin 101 MW (Yüzde 11,9) ile linyit, 8 bin 979 MW (yüzde 10,5) ile ithal kömür, 7 bin 806 MW (Yüzde 9,2 ) ile akarsu, 7 bin 324 MW ( yüzde 8,6) ile rüzgar kaynakları geliyor.

Türkiye’de 2019 yılı Ekim ayının sonu itibariyle kurulu güç 90,7 GWh’yi aştı. Ekim 2019 itibarıyla Türkiye’de toplam 8 bin 112 adet üretim santrali bulunuyor. Bu santrallerin ise yaklaşık yüzde 80’ini lisanslı ve lisansız güneş santralleri oluşturuyor. Türkiye’de dünya standartlarında elektrik dağıtım hizmeti sunulması için 2016-2020 döneminde 18 milyar lirası özel sektör, 12 milyar lirası kamu olmak üzere 30 milyar liralık yatırım bütçesi belirlendi. Ayrıca yaklaşık 43,5 milyon aboneye ulaşmayı hedefleyen elektrik dağıtım sektörü, bugün itibariyle 1 milyon 460 kilometrelik bir şebeke ağına ulaştı.

TÜRKİYE’NİN TOPLAM KURULU GÜCÜ

           YERLİ KAYNAKLAR PAYI

YENİLEBİLİR ENERJİ TOPLAM KURULU GÜCÜ

YENİLEBİLİR ENERJİ PAYI

         90,7 GWH

        %61

                43,2 GWH

     %48,4

 

                                  ENERJİ HAMMADDELERİNE GÖRE ÜRETİM

HİDROELEKTRİK

DOĞALGAZ

LİNYİT

İTHAL KÖMÜR

RÜZGAR

GÜNEŞ SANTRALLERİ

JEOTERMAL

DİĞER

     %33,5

%30,7

%11,9

%10,6

%8,6

%6,1

%1

%2

 

Talep artışında görülen yavaşlama hedefleri baskılıyor

Özellikle elektrik piyasasındaki büyüme hedefleri de Türkiye’nin 2023 vizyonu ile doğru orantılı. Bu kapsamda elektrik tüketiminin 2023 yılında 375 TWh’nin üzerinde gerçekleşmesi bekleniyor. Bunu karşılamak için ise kurulu gücün aynı döneme kadar yaklaşık 110 bin MW’a ulaşması hedefleniyor. Ülkenin elektrik üretim portföyünün gelişimiyle birlikte hedeflenen bir diğer husus ise özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarının ağırlığının artırılması suretiyle kaynak çeşitliliğinin sağlanması. Bu bağlamda uzun dönemde Türkiye’nin elektrik portföyünün yüzde 30 hidrolik, yüzde 30 termik, yüzde 30 yenilenebilir ve yüzde 10 oranında nükleer kaynaklar olarak dengelenmesi planlanıyor. Son birkaç yılda özellikle talep artışında görülen yavaşlama ve yenilenebilir enerji yatırımlarında ilerlemenin istenen hızda devam etmemesi sebebiyle, hedeflenen rakamlara  ulaşmanın biraz daha uzun sürmesi bekleniyor.

Bunun yanı sıra elektrik dağıtım şirketleri tarafından EPDK koordinatörlüğünde başlatılan Türkiye Akıllı Şebekeler 2023 Yol Haritası Projesi ile tüketicilerin elektrik piyasasına aktif katılımının sağlanması, yenilenebilir enerjinin üretimdeki payını artırmaya yardımcı olunması ve enerji kalitesinin iyileştirilmesi hedefleniyor. Bu çerçevede Türkiye elektrik dağıtım sektöründe dijitalleşme süreçlerinde önceliklerini belirleyen sektör temsilcileri, şebeke unsurlarında ve yönetiminde bilişim ve iletişim teknolojilerini yaygınlaştırmaya odaklandı.

 Diğer yandan birincil enerji kaynakları içinde doğalgaz tüketimi, Türkiye’de petrol ve kömürün ardından üçüncü sırada yer alıyor. Doğalgaz tüketimi şehirleşmenin yanı sıra sanayileşme ve ekonomik büyümeyle birlikte artıyor. Dağıtım şirketleri 2018 yılında 44,1 milyar metreküp satış ve dağıtımını gerçekleştirdi. Son beş yılda dağıtım şirketlerinin doğalgaz satış ve taşıma faaliyetlerinin toplam tüketimdeki payı yıllar itibariyle artarak büyüdü. 2018 yılında tüketilen toplam 48,9 milyar metreküp doğalgazın yüzde 90’ı doğalgaz dağıtım şirketlerinin şebekesi üzerinden tüketicilere ulaştırıldı. Doğalgaz ithalatının ülke dağılımına bakıldığında Türkiye, doğalgazın yüzde 50’den fazlasını Rusya Federasyonu’ndan temin ediyor. İkinci ve üçüncü sırayı dönemsel olarak değişmekle birlikte İran ve Azerbaycan izliyor. Türkiye doğalgaz piyasası son beş yılda abone sayısı açısından yıllık yüzde 10 düzeyinde büyüdü. 28 AB ülkesi arasında en fazla abone sayısını arttıran ülkelerin başında gelen Türkiye, Avrupa’nın en fazla abone sayısına sahip ilk beş ülkesi arasında yer alıyor.

Türkiye’de teorik hidroelektrik potansiyeli 433 milyar kWh ile küresel potansiyelin yüzde 1’ini, Avrupa’daki potansiyelin yüzde 16’sını oluşturuyor. Toplam hidroelektrik enerjisinin elektrik üretimindeki payı, Eylül 2019 itibariyle yüzde 33,5 olarak gerçekleşti

Türkiye rüzgar enerjisi potansiyeli 48 bin MW olarak belirlendi. Bu potansiyele karşılık gelen toplam alan Türkiye yüz ölçümünün yüzde 1,3’üne denk geliyor. Türkiye’de sadece rüzgar enerjisinde son 12 yılda yapılan yatırım 9 milyar doların üzerinde.

1000 MW kurulu güçteki güneş enerjisinden elektrik üretimi yılda 110 milyon dolarlık gaz ithalatını önlüyor. GES’lerin ömrünün 30 yıl olduğu düşünüldüğünde mevcut 5,6 GW GES kurulu gücü 30 yılda 18 milyar doların Türkiye’nin kasasında kalmasını sağlayacak.

Elektrik tüketiminin 2023 yılında 375 TWh’nin üzerinde gerçekleşmesi bekleniyor. Bunu karşılamak için ise kurulu gücün aynı döneme kadar yaklaşık 110 bin MW’a ulaşması hedefleniyor. Ekim 2019 itibariyle Türkiye’de toplam 8 bin 112 adet üretim santrali bulunuyor.

 

FSRU yatırımlarıyla LNG kullanım kapasitesi arttı

Türkiye, LNG ithalatında ise 2018 yılında 7,8 milyon ton ile İspanya’nın ardından Avrupa’nın ikinci büyük LNG ithalatçısı oldu. Özellikle son yıllarda yapılan yüzer depolama ve tekrar gazlaştırma ünitesi(FSRU) yatırımlarıyla LNG kullanım kapasitesini artıran Türkiye, bu sayede konvensiyonel doğalgaz tedarik yöntemlerine göre daha likit fiyatlama mekanizmasının olduğu LNG ithalatı ile arz çeşitliliğine katkı sağladı. Uluslararası raporlara göre önümüzdeki yıllarda toplam doğalgaz talebi içinde LNG’nin payının artacağı öngörülüyor. Küresel bazda artan doğalgaz talebi ve arz çeşitliliği ile beraber fiyat rekabetinin sağlanacağı bir piyasa olması bekleniyor.

Doğalgaz, elektrikte fiyat belirleyici kaynak konumunda

Diğer taraftan özellikle son iki yılda doğalgaz piyasasında meydana gelen gelişmeler elektrik piyasasını en fazla etkileyen hususlar haline geldi. Bu sebeple sektörün en önemli gündem maddelerinden biri diğeri ise doğalgaz piyasasının serbestleşmesi yönünde atılan adımların henüz yeterli seviyede olmaması. Bu konuda özellikle düşürülemeyen piyasa konsantrasyonu ve bunun fiyat oluşumunun yanı sıra öngörülebilirliği üzerindeki olumsuz etkileri, enerji piyasasının diğer alanlardaki serbestleşmeyi ve gelişimi de sekteye uğratma potansiyeli taşıyor. Son yıllarda önemli ölçüde düşmüş olsa da Türkiye’de halen elektrik üretiminde doğalgaz önemli bir pay alıyor. Doğalgaz, elektrik emtiası ve piyasasının kendine has özelliği dolayısıyla fiyat belirleyici kaynak olma özelliği taşıyor. Fiyat oluşumunda piyasa dinamiklerinin geçerli olacağı bir mekanizma öngörülebilirliğin sağlanması gerektiğine dikkat çeken sektör temsilcileri, bunula birlikte özellikle hakim oyuncu konumunda olan şirketin piyasadaki faaliyetler için bir referans haline gelen sözleşmelerinde ve ürünlerinde esneklik ve öngörülebilirliği sağlayabilmesinin büyük önem taşıdığını belirtiyor.

Bulunduğu coğrafyada yaşanan gelişmeler enerji piyasalarının ve para politikalarının öngörülebilir olmasını zorlaştırsa da Türkiye, kilit öneme sahip jeopolitik konumuyla uluslararası enerji projelerinde de stratejik görevler üstlenmeye devam ediyor. Petrol ve doğalgaz rezervlerinin üretici ülkelerden tüketici ülkelere taşınmasında güvenli bir koridor olan Türkiye, yine son dönemdeki çok yönlü enerji politikaları ile bölgesel bir enerji ticaret merkezine dönüşmeyi hedefliyor. Bu kapsamda Türkiye, bölgesel enerji stratejisini geliştirirken, gerek doğu-batı, gerekse kuzey-güney enerji koridorları üzerindeki konumunun güçlendirilmesine odaklanmış durumda. ‘Enerjini İpek Yolu’ olarak biline  Azeri gazını Avrupa’ya ulaştıran Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi (TANAP), Türkiye’nin enerjide transit üs olma hedefindeki iş birliklerinin başında yer alıyor. TANAP, yapımı halen devam eden Trans Adriyatik Boru Hattı’na (TAP) bağlanacak. Avrupa’ya gaz sevkiyatının başlaması için TAP’ın tamamlanması gerekiyor. 2020 yılında TAP’ın da tamamlanarak Avrupa’ya gaz ihracatına başlanması bekleniyor.

Türk Akımı’nın 2020 açılması hedefleniyor

Ayrıca Rus doğalgazını Türkiye’ye ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyacak olan Türk Akımı doğalgaz boru hattı projesinin ilk hattı tamamlandı. Türk Akım Doğalgaz Boru Hattı’nın derin sulardaki boru hatlarından biri Türkiye piyasasının  ihtiyacını karşılarken, diğeri Türkiye-Avrupa sınırına uzanarak Güney ve Güneydoğu Avrupa’ya Rus doğalgazının tedarikini sağlayacak. Türk Akımı doğalgaz boru hattı şu anda Sırbistan sınırında, Bulgaristan sınırından Macaristan’a kadar olan bölgede yapım aşamasında bulunuyor. Projenin 2020’de açılması planlanıyor. Stratejik konumu dolayısıyla Türkiye aynı zamanda Avrasya’daki enerji ekonomisi üzerindeki etkinliğini artıracak.

Öte yandan enerji karmasında yenilenebilir kaynakların payının artırılması Türkiye’nin enerji güvenliği ve cari işlemler dengesi gibi pek çok önemli makro hedefiyle dorudan bağlantılı. Bu nedenle yenilenebilir enerjiye yatırımların devam etmesi stratejik önem taşıyor. Yerli ve yenilenebilir enerjiye yapılan teşviklerin artmasıyla enerjide arz güvenliğinin sağlanması yolunda adımlar atılması, bu kapsamda özel sektörün yatırımlarını hızlandırması da enerji sektörüne ivme kazandırıyor. Türkiye’de özellikle yenilenebilir enerji alanında büyük bir potansiyel var.

Kurulu güç son 15 yılda üç kat arttı

Türkiye’nin rüzgar enerjisi potansiyeli 48 bin MW olarak belirlendi. Bu potansiyele karşılık gelen toplam alan Türkiye yüz ölçümünün yüzde 1,3’ünü oluşturuyor. 2019 yılı itibarı ile işletmede olan rüzgar enerji santrallerinin toplam kurulu gücü 7 bin 300 MW düzeyine ulaştı. Kurulu gücünü son 15 yılda üç kat artıran Türkiye’nin coğrafi potansiyelinden en iyi yararlanması ve enerji üretim kapasitesini artırması için yenilenebilir enerjiye yönelik uygun bir mevzuat ortamı ve devlet teşvik en önemli itici güç olmaya devam edecek. Lisansız enerji üretiminin,  izin süreçlerini hızlandırma ve küçük yatırımları teşvik etme açısından olumlu katkılarının olabileceği vurgulanıyor.

                    Kömür tüketimi her geçen yıl artıyor

KPMG Türkiye’nin sektörün 2019 yılında gösterdiği performansını değerlendiren Sektörel Bakış –Enerji raporuna göre, 11,4 milyon ton ispatlanan kömür rezervi bulunan Türkiye’nin 2017 yılı itibariyle 115 yıllık üretim kapasitesi bulunuyor. 2917 yılında dünya genelindeki kömür üretiminin yüzde 0,6’lık kısmı Türkiye’de yapıldı. Yurtiçinde 2017 yılında bir önceki yıla göre yüzde 34,8 artışla 20,8 milyon ton üretim yapılırken, tüketimde yüzde 16,3 artışla 44,6 milyon ton tüketim gerçekleşti. Enerjide yerli kaynaklara yönelme enerji politikaların öncelikli konularından biri haline gelirken, tüketim her geçen yıl daha da artıyor. Bununla birlikte, yeni gelişen kömür teknolojileri sayesinde çevresel olumsuz etkilerin azaltılması ve diğer fosil yakıtlara kıyasla politik çekişmelerden uzak ve daha az riskli bölgelerde üretiliyor olması kömür tüketimini destekleyen unsurlar olarak öne çıkıyor.

 

Türkiye’de 5 binin üzerinde araç CNG kullanıcısı

Türkiye’de 5 binin üzerinde araçta yakıt olarak sıkılaştırılmış doğalgaz (CNG) kullanılıyor. Toplu taşımada CNG’nin payı her geçen gün artıyor. Özellikle Türkiye nüfusunun yüzde 25’inin yaşadığı İstanbul ve Ankara Büyükşehir Toplu Taşıma araçlarında CNG yakıt olarak kullanılıyor. Son dönemde Kocaeli, Düzce,  Kayseri ve daha birçok şehirde CNG’li otobüsler tercih ediliyor. 2018 yılı sonu itibariyle 22,5 milyon motorlu taştın trafikte olduğu Türkiye’de, bu araçların, sadece yüzde 0,02’si yakıt olarak doğalgazı tercih ediyor.

 

 

Dağıtık üretim için süreçleri sadeleştirmeli

Yenilenebilir enerji sektörü genelinde bakıldığında, sektörün sürdürebilir olarak büyümesi için düzenli olarak yatırım yapılabilecek yeni kapasitelerin öngörülebilir koşullar altında açıklaması, yatırım planlamalarının sağlıklı yapılabilmesi açısından büyük önem taşıyor. YEKA’lar ( Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları)  hem yerli üretimi teşvik etmesi hem yenilenebilir yatırımlar için idari süreçlerin kolaylaştırıldığı bir sistem sunması açısından değerli. Sektör temsilcileri, bu modelin, piyasadan da görüşler alınarak geliştirilmesi ve ihale sonrasında tesislerin yatırıma dönüşmesini sağlayacak düzenlemelerle desteklenmesi gerektiğini ifade ediyor. Ayrıca, öz tüketim modeli olarak da adlandırılan dağıtık üretim için izin süreçleri sadeleştirilmesi de önemini artırıyor. Bu kapsamda dağıtık üretimin ülke genelinde koordinasyonunun sağlanması ve tüketicilere yönelik finansman kaynaklarının çeşitlendirilmesi gibi adımların da atılması gerekiyor.

Türkiye’de sadece rüzgar enerjisinde 12 yılda yapılan yatırım 9 milyar doların üzerinde. Bu yatırım aynı zamanda en az 6 milyar dolarlık ithalat yapıldığı anlamına geliyor. Rüzgar, güneş, jeotermal ve biyokitle gibi temiz kaynaklardan enerji üretirken kullanılan yüksek teknolojili makine ve ekipmanda ithalat oranı da yüzde 70’in üzerinde. Yürürlükteki teşvik mevzuatına göre, yenilenebilir enerji ekipmanı teşvikleri sadece rüzgar türbini, jeneratör ve kanat imalatını kapsıyor. Bu ekipmanları üreten şirketlere Türkiye’nin hangi kentinde olursa olsun 5’inci bölge teşvikleri sağlanıyor. Sektör temsilcileri, ancak sadece bu üretimleri yapanların yanı sıra rüzgar, güneş, biyokütle, jeotermal, hidroelektrik ve dalga enerjisi santrallerinde de üretimin belgelendirilmesi şartıyla kullanılan parça ve ekipmanları üreten şirketlere aynı teşviklerin sağlanması gerektiğine dikkat çekiyor.

Kredi faizlerinin yüksekliği, yatırımcının finansman erişimini güçleştiriyor

Bunun yanında YEKDEM yerine hangi mekanizmanın ikame edileceği de belirsizliğini koruyor. Türkiye’de ticari kredilerinin yüksekliği, sermaye kaynağı ne olursa olsun, yatırımcı şirketlerin finansman kaynaklarına erişmesini de güçleştiriyor. Bu durumda da şirketler zorunlu olarak yurtdışı finans kaynaklarına yöneliyor, finansmana erişimde başarılı olan şirketler ise projelerinin yüzde 60 ila 70’inin Avrupa Birliği’nden karşılanması şartıyla yüzleşiyor.

Güneş enerjisi sektöründe ise 2019 yılı Ekim ayı sonu itibariyle 5 bin 600 MW kurulu güç ile 8 bin 500 GWh’lık elektrik üretimi gerçekleşti. Türkiye’de kurulu gücün 90 bin 720 MW ve toplam elektrik üretiminin 251 bin 237 GWh olduğu göz önüne alındığında, güneş enerjisinin payının kurulu güçte yüzde 6,1 üretimde ise yüzde 3,4 olduğu görülüyor. Güneş enerjisi sektöründe yatırım maliyetlerinin yıllara göre azalıyor olması, ürünlerdeki verim artışları, elektrik fiyatlarındaki artışların devam edecek olması ve enerji depolama alanındaki gelişmeler sektörün gelecekte oldukça büyüme potansiyeline sahip olduğunu gösteriyor. TEİAŞ verilerine göre 2018 yılında yaklaşık 1.600 mw’lik kurulum gerçekleşen sektörde Ekim 2019 itibariyle yaklaşık 550 MW’lik kurulum gerçekleşti. 2019 yılı Mayıs ayında yayınlanan yeni lisansız yönetmeliği ve elektrik fiyatlarına gelen artışlarla çatı GES pazarında, bağlantı anlaşması süresi biten lisansız projeler üç aylık ilave ek süre verilmesi ile de arazi tipi GES projelerinin hareketlenmesi ile 2019 yılında 1000 MW GES kurulumuna ulaşılacağı tahmin ediliyor.

                             Akaryakıt sektöründen kısa kısa

֍2018’de toplam otomotiv yakıtları tüketimi, önceki yıla göre yüzde 1 azalarak yaklaşık 3,7 milyon metreküp olarak gerçekleşti.

֍Akaryakıt sektörünün oluşturduğu toplam parasal büyüklük 2018 yılında bir önceki yıla göre yüzde 19,3 arttı ve 209,6 milyar TL’ye ulaştı.

֍Tüketim verileri üzerinden yapılan hesaplamalar göre, petrol sektöründen sağlanan dolaylı vergiler 2018 yılında 87,7 milyar TL olarak gerçekleşti.

֍2018 yılı toplam motorin türleri (motorin ve motorin diğer) tüketimi, 2017 yılına göre yüzde 2i4 azalarak yaklaşık 28,3 milyon metreküp oldu.

֍Benzin tüketimi son yıllarda bir artış sergiliyor. 2018 yılında toplam benzin tüketimi 2017 yılına göre yüzde 1,2 artarak yaklaşık 3,1 milyon metreküp düzeyinde gerçekleşti.

֍2017 yılında 5,6 milyon metreküp olan LPG otogaz tüketimi, 2018 yılında yüzde 5,3 oranında artarak 5,9 milyon metreküp olarak gerçekleşti.

#Kaynak:PETDER

                                Enerji sektörünün güçlü ve zayıf yönleri

Güçlü yönler

Zayıf yönler

●Bölgesel konumu itibari ile enerji dağıtımındaki              stratejik üs özelliği  

Güçlü yabancı ortaklık kurabilme yeteneğine sahip yatırım profili

Sektöre finans sağlamada ihtisaslaşan bankacılık sistemi

Güneşten efektif yararlanma düzeyinin yüksekliği

Rüzgar enerjisi santralleri kurulumuna uygun bölgelerin yoğunluğu

Biyokütle enerjisi üretmek için önemli bir parametre olan nüfus yoğunluğu

Akdeniz ve Karadeniz havzalarındaki hidrokarbon potansiyeli

Doğalgaz ile ilgili iş ortaklıklarının uzun dönemli inşa edilmiş olması ve projelerin sağlıklı bir biçimde yürütülüyor olması.

Ekonomik aktivitedeki dalgalanmalar

Türk lirasının dış şoklara açık olması

Yenilenebilir enerji ile ilgili farkındalık düzeyinin düşük olması

Üretimi artırma çalışmalarına karşılık tüketimi azaltma çalışmalarının aynı hızda olmaması

Ar-Ge çalışmalarının dünya ortalamasından düşük düzeyde seyrediyor olması

Enerjinin ağırlıklı dağıtım ve pazarlama kategorilerinde yatırımcı memnuniyetsizliği

 

#Kaynak: KPMG Türkiye

Hasan Kuş, Dünya enerji eki, 6 Aralık 2019

 

 

Türkiye, 2019 yılının ilk 10 ayı itibariyle tükettiği enerjinin yüzde 61’ini yerli ve yenilenebilir kaynaklardan karşıladı.

 

Yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırımda son 12 yılda hızlı bir ivme kaydeden Türkiye, 2019 yılının ilk 10 ayı itibariyle tükettiği enerjinin yüzde 61’ini yerli ve yenilenebilir kaynaklardan karşılayan Türkiye, enerjide dışa bağımlılığı azaltmaya çalışsa da elektrik enerjisinin üretimindeki birincil hammaddelerini ve üretimde kullanılan makine-teçhizatı büyük ölçekte ithalatla karşılıyor. Özellikle, rüzgar, güneş, jeotermal ve biokütleden enerji üretirken kullanılan yüksek teknolojili makine ve ekipmanda dışa bağımlılık yüzde 70’i buluyor. Türkiye enerji sektörü, sadece rüzgar enerjisinde son 12 yılda yapılan 9 milyar dolarlık yatırımın yaklaşık 6 milyar dolarını ithalatla karşıladı. Bu nedenle elektrik fiyatları, kısa dönemli arz-talep mekanizmasını etkileyen iklim şartları, jeopolitik etkenlerin yanında uluslararası emtia fiyatları ve döviz kurları ile doğru orantılı seyir izliyor.

Enerji kaynağının yerli olmasının tek başına yeterli olmadığını ve o enerjiyi üreten ekipmanların da Türkiye’de üretilmesi gerektiğini söyleyen uzmanlar, 5’inci bölge teşviklerinin yenilenebilir ekipmanında sadece rüzgar türbini, jeneratör ve kanat imalatını kapsadığını belirtiyor. Uzmanlar, aynı teşviklerin söz konusu üreticilerin yanı sıra üretimin belgelendirilmesi şartıyla rüzgar, güneş, biokütle, jeotermal ve hidroelektrik ve dalga enerjisi santrallerinde kullanılan parça ve ekipman üreticilerine de sağlanması gerektiğini vurguluyor. Türkiye’de 2030 hedeflerine bağlı olarak yenilenebilir enerjide önümüzdeki 11 yıl içinde yaklaşık 25 milyar dolarlık bir ekipman pazarının oluşması bekleniyor.

 Yaşam standartlarının yükselişine paralel nüfus artışı dolayısıyla enerjiye yönelik küresel talepte artıyor. Dünya genelinde teknolojik gelişmeler yenilenebilir enerji maliyetlerini düşürse de arz talep gelişmelerine yönelik belirsizlikler fosil yakıtların fiyatlarında oynaklığa yol açıyor. Türkiye’nin 2019 yılına yönelik enerji gündemindeki en önemli konuların başında ise maliyetler ve fiyatlar geliyor. Piyasa riskine maruz kalmış santrallerin teknik-ekonomik açıdan mümkün olanlarının mali sistem içerisinde sürdürülebilirliğinin sağlanması, petrol fiyatlarının seyri ve bir bütün olarak ulusal ekonomi üzerinde yarattığı mali yük, elektrik ve doğalgaz fiyatlarındaki gelişmeler, bu gelişmelerin yarattığı sistemik artçı etkiler, 2019 yılında enerji gündeminin önemli başlıkları olmaya aday konulardı.

Uluslararası piyasada emtia fiyatlarındaki seyir ve TL’deki değer kayıpları enerji sektörünün maliyetleri de hızlı yükselişine sebebiyet verirken, fiyatlama mekanizması üzerindeki kamu etkisi geçen dönemde sektörün mali yapısını olumsuz etkileyen bir diğer unsur oldu. Son dönemde TL’de belirgin bir toparlanma yaşanması ve küresel emtia fiyatlarındaki düşüş sayesinde bu dengesizliğin büyük ölçüde kendiliğinden azalması bekleniyor. Son  25 yılda Türkiye’nin yıllık birincil enerji tüketimi 55 milyon tın karşılığı petrolden 155 milyon tona yükseldi. Birincil enerji kaynaklarında dışa bağımlılığı yüksek olan Türkiye, büyüme hedefinin bir parçası olarak enerjide dışa bağımlılığın azaltılması politikası çerçevesinde yerli kaynaklara yönelmeye odaklandı.

Enerjide dışa bağımlılık azalıyor

Devlet desteği ve sağlanan teşvikler sonucunda, enerjide dışa bağımlılığını azaltan Türkiye, 2019 yılı ilk 10 ayı itibariyle tükettiği enerjini yüzde 6!’ini yerli ve yenilenebilir kaynaklardan elde etti. Bu üretiminde yüzde 48,4’ ünün yenilenebilir kaynaklardan olduğu görülüyor. Bunun yanı sıra yerli kömürün elektrik üretimindeki payı da artmaya devam ediyor. 2019 yılı Eylül ayı sonu itibariyle lisanslı elektrik kurulu gücünün kaynak bazında dağılımında doğalgaz santralleri 26 bin 70 MW güç ile yüzde 30,7 paya sahip olarak ilk sırada yer alıyor. Doğalgaz santrallerini 20 bin 642 MW kapasite ile yüzde 24,3’lük paya sahip barajlı hidroelektrik santralleri izledi. Bunun yanı sıra 10 bin 101 MW (Yüzde 11,9) ile linyit, 8 bin 979 MW (yüzde 10,5) ile ithal kömür, 7 bin 806 MW (Yüzde 9,2 ) ile akarsu, 7 bin 324 MW ( yüzde 8,6) ile rüzgar kaynakları geliyor.

Türkiye’de 2019 yılı Ekim ayının sonu itibariyle kurulu güç 90,7 GWh’yi aştı. Ekim 2019 itibarıyla Türkiye’de toplam 8 bin 112 adet üretim santrali bulunuyor. Bu santrallerin ise yaklaşık yüzde 80’ini lisanslı ve lisansız güneş santralleri oluşturuyor. Türkiye’de dünya standartlarında elektrik dağıtım hizmeti sunulması için 2016-2020 döneminde 18 milyar lirası özel sektör, 12 milyar lirası kamu olmak üzere 30 milyar liralık yatırım bütçesi belirlendi. Ayrıca yaklaşık 43,5 milyon aboneye ulaşmayı hedefleyen elektrik dağıtım sektörü, bugün itibariyle 1 milyon 460 kilometrelik bir şebeke ağına ulaştı.

TÜRKİYE’NİN TOPLAM KURULU GÜCÜ

           YERLİ KAYNAKLAR PAYI

YENİLEBİLİR ENERJİ TOPLAM KURULU GÜCÜ

YENİLEBİLİR ENERJİ PAYI

         90,7 GWH

        %61

                43,2 GWH

     %48,4

 

                                  ENERJİ HAMMADDELERİNE GÖRE ÜRETİM

HİDROELEKTRİK

DOĞALGAZ

LİNYİT

İTHAL KÖMÜR

RÜZGAR

GÜNEŞ SANTRALLERİ

JEOTERMAL

DİĞER

     %33,5

%30,7

%11,9

%10,6

%8,6

%6,1

%1

%2

 

Talep artışında görülen yavaşlama hedefleri baskılıyor

Özellikle elektrik piyasasındaki büyüme hedefleri de Türkiye’nin 2023 vizyonu ile doğru orantılı. Bu kapsamda elektrik tüketiminin 2023 yılında 375 TWh’nin üzerinde gerçekleşmesi bekleniyor. Bunu karşılamak için ise kurulu gücün aynı döneme kadar yaklaşık 110 bin MW’a ulaşması hedefleniyor. Ülkenin elektrik üretim portföyünün gelişimiyle birlikte hedeflenen bir diğer husus ise özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarının ağırlığının artırılması suretiyle kaynak çeşitliliğinin sağlanması. Bu bağlamda uzun dönemde Türkiye’nin elektrik portföyünün yüzde 30 hidrolik, yüzde 30 termik, yüzde 30 yenilenebilir ve yüzde 10 oranında nükleer kaynaklar olarak dengelenmesi planlanıyor. Son birkaç yılda özellikle talep artışında görülen yavaşlama ve yenilenebilir enerji yatırımlarında ilerlemenin istenen hızda devam etmemesi sebebiyle, hedeflenen rakamlara  ulaşmanın biraz daha uzun sürmesi bekleniyor.

Bunun yanı sıra elektrik dağıtım şirketleri tarafından EPDK koordinatörlüğünde başlatılan Türkiye Akıllı Şebekeler 2023 Yol Haritası Projesi ile tüketicilerin elektrik piyasasına aktif katılımının sağlanması, yenilenebilir enerjinin üretimdeki payını artırmaya yardımcı olunması ve enerji kalitesinin iyileştirilmesi hedefleniyor. Bu çerçevede Türkiye elektrik dağıtım sektöründe dijitalleşme süreçlerinde önceliklerini belirleyen sektör temsilcileri, şebeke unsurlarında ve yönetiminde bilişim ve iletişim teknolojilerini yaygınlaştırmaya odaklandı.

 Diğer yandan birincil enerji kaynakları içinde doğalgaz tüketimi, Türkiye’de petrol ve kömürün ardından üçüncü sırada yer alıyor. Doğalgaz tüketimi şehirleşmenin yanı sıra sanayileşme ve ekonomik büyümeyle birlikte artıyor. Dağıtım şirketleri 2018 yılında 44,1 milyar metreküp satış ve dağıtımını gerçekleştirdi. Son beş yılda dağıtım şirketlerinin doğalgaz satış ve taşıma faaliyetlerinin toplam tüketimdeki payı yıllar itibariyle artarak büyüdü. 2018 yılında tüketilen toplam 48,9 milyar metreküp doğalgazın yüzde 90’ı doğalgaz dağıtım şirketlerinin şebekesi üzerinden tüketicilere ulaştırıldı. Doğalgaz ithalatının ülke dağılımına bakıldığında Türkiye, doğalgazın yüzde 50’den fazlasını Rusya Federasyonu’ndan temin ediyor. İkinci ve üçüncü sırayı dönemsel olarak değişmekle birlikte İran ve Azerbaycan izliyor. Türkiye doğalgaz piyasası son beş yılda abone sayısı açısından yıllık yüzde 10 düzeyinde büyüdü. 28 AB ülkesi arasında en fazla abone sayısını arttıran ülkelerin başında gelen Türkiye, Avrupa’nın en fazla abone sayısına sahip ilk beş ülkesi arasında yer alıyor.

Türkiye’de teorik hidroelektrik potansiyeli 433 milyar kWh ile küresel potansiyelin yüzde 1’ini, Avrupa’daki potansiyelin yüzde 16’sını oluşturuyor. Toplam hidroelektrik enerjisinin elektrik üretimindeki payı, Eylül 2019 itibariyle yüzde 33,5 olarak gerçekleşti

Türkiye rüzgar enerjisi potansiyeli 48 bin MW olarak belirlendi. Bu potansiyele karşılık gelen toplam alan Türkiye yüz ölçümünün yüzde 1,3’üne denk geliyor. Türkiye’de sadece rüzgar enerjisinde son 12 yılda yapılan yatırım 9 milyar doların üzerinde.

1000 MW kurulu güçteki güneş enerjisinden elektrik üretimi yılda 110 milyon dolarlık gaz ithalatını önlüyor. GES’lerin ömrünün 30 yıl olduğu düşünüldüğünde mevcut 5,6 GW GES kurulu gücü 30 yılda 18 milyar doların Türkiye’nin kasasında kalmasını sağlayacak.

Elektrik tüketiminin 2023 yılında 375 TWh’nin üzerinde gerçekleşmesi bekleniyor. Bunu karşılamak için ise kurulu gücün aynı döneme kadar yaklaşık 110 bin MW’a ulaşması hedefleniyor. Ekim 2019 itibariyle Türkiye’de toplam 8 bin 112 adet üretim santrali bulunuyor.

 

FSRU yatırımlarıyla LNG kullanım kapasitesi arttı

Türkiye, LNG ithalatında ise 2018 yılında 7,8 milyon ton ile İspanya’nın ardından Avrupa’nın ikinci büyük LNG ithalatçısı oldu. Özellikle son yıllarda yapılan yüzer depolama ve tekrar gazlaştırma ünitesi(FSRU) yatırımlarıyla LNG kullanım kapasitesini artıran Türkiye, bu sayede konvensiyonel doğalgaz tedarik yöntemlerine göre daha likit fiyatlama mekanizmasının olduğu LNG ithalatı ile arz çeşitliliğine katkı sağladı. Uluslararası raporlara göre önümüzdeki yıllarda toplam doğalgaz talebi içinde LNG’nin payının artacağı öngörülüyor. Küresel bazda artan doğalgaz talebi ve arz çeşitliliği ile beraber fiyat rekabetinin sağlanacağı bir piyasa olması bekleniyor.

Doğalgaz, elektrikte fiyat belirleyici kaynak konumunda

Diğer taraftan özellikle son iki yılda doğalgaz piyasasında meydana gelen gelişmeler elektrik piyasasını en fazla etkileyen hususlar haline geldi. Bu sebeple sektörün en önemli gündem maddelerinden biri diğeri ise doğalgaz piyasasının serbestleşmesi yönünde atılan adımların henüz yeterli seviyede olmaması. Bu konuda özellikle düşürülemeyen piyasa konsantrasyonu ve bunun fiyat oluşumunun yanı sıra öngörülebilirliği üzerindeki olumsuz etkileri, enerji piyasasının diğer alanlardaki serbestleşmeyi ve gelişimi de sekteye uğratma potansiyeli taşıyor. Son yıllarda önemli ölçüde düşmüş olsa da Türkiye’de halen elektrik üretiminde doğalgaz önemli bir pay alıyor. Doğalgaz, elektrik emtiası ve piyasasının kendine has özelliği dolayısıyla fiyat belirleyici kaynak olma özelliği taşıyor. Fiyat oluşumunda piyasa dinamiklerinin geçerli olacağı bir mekanizma öngörülebilirliğin sağlanması gerektiğine dikkat çeken sektör temsilcileri, bunula birlikte özellikle hakim oyuncu konumunda olan şirketin piyasadaki faaliyetler için bir referans haline gelen sözleşmelerinde ve ürünlerinde esneklik ve öngörülebilirliği sağlayabilmesinin büyük önem taşıdığını belirtiyor.

Bulunduğu coğrafyada yaşanan gelişmeler enerji piyasalarının ve para politikalarının öngörülebilir olmasını zorlaştırsa da Türkiye, kilit öneme sahip jeopolitik konumuyla uluslararası enerji projelerinde de stratejik görevler üstlenmeye devam ediyor. Petrol ve doğalgaz rezervlerinin üretici ülkelerden tüketici ülkelere taşınmasında güvenli bir koridor olan Türkiye, yine son dönemdeki çok yönlü enerji politikaları ile bölgesel bir enerji ticaret merkezine dönüşmeyi hedefliyor. Bu kapsamda Türkiye, bölgesel enerji stratejisini geliştirirken, gerek doğu-batı, gerekse kuzey-güney enerji koridorları üzerindeki konumunun güçlendirilmesine odaklanmış durumda. ‘Enerjini İpek Yolu’ olarak biline  Azeri gazını Avrupa’ya ulaştıran Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi (TANAP), Türkiye’nin enerjide transit üs olma hedefindeki iş birliklerinin başında yer alıyor. TANAP, yapımı halen devam eden Trans Adriyatik Boru Hattı’na (TAP) bağlanacak. Avrupa’ya gaz sevkiyatının başlaması için TAP’ın tamamlanması gerekiyor. 2020 yılında TAP’ın da tamamlanarak Avrupa’ya gaz ihracatına başlanması bekleniyor.

Türk Akımı’nın 2020 açılması hedefleniyor

Ayrıca Rus doğalgazını Türkiye’ye ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyacak olan Türk Akımı doğalgaz boru hattı projesinin ilk hattı tamamlandı. Türk Akım Doğalgaz Boru Hattı’nın derin sulardaki boru hatlarından biri Türkiye piyasasının  ihtiyacını karşılarken, diğeri Türkiye-Avrupa sınırına uzanarak Güney ve Güneydoğu Avrupa’ya Rus doğalgazının tedarikini sağlayacak. Türk Akımı doğalgaz boru hattı şu anda Sırbistan sınırında, Bulgaristan sınırından Macaristan’a kadar olan bölgede yapım aşamasında bulunuyor. Projenin 2020’de açılması planlanıyor. Stratejik konumu dolayısıyla Türkiye aynı zamanda Avrasya’daki enerji ekonomisi üzerindeki etkinliğini artıracak.

Öte yandan enerji karmasında yenilenebilir kaynakların payının artırılması Türkiye’nin enerji güvenliği ve cari işlemler dengesi gibi pek çok önemli makro hedefiyle dorudan bağlantılı. Bu nedenle yenilenebilir enerjiye yatırımların devam etmesi stratejik önem taşıyor. Yerli ve yenilenebilir enerjiye yapılan teşviklerin artmasıyla enerjide arz güvenliğinin sağlanması yolunda adımlar atılması, bu kapsamda özel sektörün yatırımlarını hızlandırması da enerji sektörüne ivme kazandırıyor. Türkiye’de özellikle yenilenebilir enerji alanında büyük bir potansiyel var.

Kurulu güç son 15 yılda üç kat arttı

Türkiye’nin rüzgar enerjisi potansiyeli 48 bin MW olarak belirlendi. Bu potansiyele karşılık gelen toplam alan Türkiye yüz ölçümünün yüzde 1,3’ünü oluşturuyor. 2019 yılı itibarı ile işletmede olan rüzgar enerji santrallerinin toplam kurulu gücü 7 bin 300 MW düzeyine ulaştı. Kurulu gücünü son 15 yılda üç kat artıran Türkiye’nin coğrafi potansiyelinden en iyi yararlanması ve enerji üretim kapasitesini artırması için yenilenebilir enerjiye yönelik uygun bir mevzuat ortamı ve devlet teşvik en önemli itici güç olmaya devam edecek. Lisansız enerji üretiminin,  izin süreçlerini hızlandırma ve küçük yatırımları teşvik etme açısından olumlu katkılarının olabileceği vurgulanıyor.

                    Kömür tüketimi her geçen yıl artıyor

KPMG Türkiye’nin sektörün 2019 yılında gösterdiği performansını değerlendiren Sektörel Bakış –Enerji raporuna göre, 11,4 milyon ton ispatlanan kömür rezervi bulunan Türkiye’nin 2017 yılı itibariyle 115 yıllık üretim kapasitesi bulunuyor. 2917 yılında dünya genelindeki kömür üretiminin yüzde 0,6’lık kısmı Türkiye’de yapıldı. Yurtiçinde 2017 yılında bir önceki yıla göre yüzde 34,8 artışla 20,8 milyon ton üretim yapılırken, tüketimde yüzde 16,3 artışla 44,6 milyon ton tüketim gerçekleşti. Enerjide yerli kaynaklara yönelme enerji politikaların öncelikli konularından biri haline gelirken, tüketim her geçen yıl daha da artıyor. Bununla birlikte, yeni gelişen kömür teknolojileri sayesinde çevresel olumsuz etkilerin azaltılması ve diğer fosil yakıtlara kıyasla politik çekişmelerden uzak ve daha az riskli bölgelerde üretiliyor olması kömür tüketimini destekleyen unsurlar olarak öne çıkıyor.

 

Türkiye’de 5 binin üzerinde araç CNG kullanıcısı

Türkiye’de 5 binin üzerinde araçta yakıt olarak sıkılaştırılmış doğalgaz (CNG) kullanılıyor. Toplu taşımada CNG’nin payı her geçen gün artıyor. Özellikle Türkiye nüfusunun yüzde 25’inin yaşadığı İstanbul ve Ankara Büyükşehir Toplu Taşıma araçlarında CNG yakıt olarak kullanılıyor. Son dönemde Kocaeli, Düzce,  Kayseri ve daha birçok şehirde CNG’li otobüsler tercih ediliyor. 2018 yılı sonu itibariyle 22,5 milyon motorlu taştın trafikte olduğu Türkiye’de, bu araçların, sadece yüzde 0,02’si yakıt olarak doğalgazı tercih ediyor.

 

 

Dağıtık üretim için süreçleri sadeleştirmeli

Yenilenebilir enerji sektörü genelinde bakıldığında, sektörün sürdürebilir olarak büyümesi için düzenli olarak yatırım yapılabilecek yeni kapasitelerin öngörülebilir koşullar altında açıklaması, yatırım planlamalarının sağlıklı yapılabilmesi açısından büyük önem taşıyor. YEKA’lar ( Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları)  hem yerli üretimi teşvik etmesi hem yenilenebilir yatırımlar için idari süreçlerin kolaylaştırıldığı bir sistem sunması açısından değerli. Sektör temsilcileri, bu modelin, piyasadan da görüşler alınarak geliştirilmesi ve ihale sonrasında tesislerin yatırıma dönüşmesini sağlayacak düzenlemelerle desteklenmesi gerektiğini ifade ediyor. Ayrıca, öz tüketim modeli olarak da adlandırılan dağıtık üretim için izin süreçleri sadeleştirilmesi de önemini artırıyor. Bu kapsamda dağıtık üretimin ülke genelinde koordinasyonunun sağlanması ve tüketicilere yönelik finansman kaynaklarının çeşitlendirilmesi gibi adımların da atılması gerekiyor.

Türkiye’de sadece rüzgar enerjisinde 12 yılda yapılan yatırım 9 milyar doların üzerinde. Bu yatırım aynı zamanda en az 6 milyar dolarlık ithalat yapıldığı anlamına geliyor. Rüzgar, güneş, jeotermal ve biyokitle gibi temiz kaynaklardan enerji üretirken kullanılan yüksek teknolojili makine ve ekipmanda ithalat oranı da yüzde 70’in üzerinde. Yürürlükteki teşvik mevzuatına göre, yenilenebilir enerji ekipmanı teşvikleri sadece rüzgar türbini, jeneratör ve kanat imalatını kapsıyor. Bu ekipmanları üreten şirketlere Türkiye’nin hangi kentinde olursa olsun 5’inci bölge teşvikleri sağlanıyor. Sektör temsilcileri, ancak sadece bu üretimleri yapanların yanı sıra rüzgar, güneş, biyokütle, jeotermal, hidroelektrik ve dalga enerjisi santrallerinde de üretimin belgelendirilmesi şartıyla kullanılan parça ve ekipmanları üreten şirketlere aynı teşviklerin sağlanması gerektiğine dikkat çekiyor.

Kredi faizlerinin yüksekliği, yatırımcının finansman erişimini güçleştiriyor

Bunun yanında YEKDEM yerine hangi mekanizmanın ikame edileceği de belirsizliğini koruyor. Türkiye’de ticari kredilerinin yüksekliği, sermaye kaynağı ne olursa olsun, yatırımcı şirketlerin finansman kaynaklarına erişmesini de güçleştiriyor. Bu durumda da şirketler zorunlu olarak yurtdışı finans kaynaklarına yöneliyor, finansmana erişimde başarılı olan şirketler ise projelerinin yüzde 60 ila 70’inin Avrupa Birliği’nden karşılanması şartıyla yüzleşiyor.

Güneş enerjisi sektöründe ise 2019 yılı Ekim ayı sonu itibariyle 5 bin 600 MW kurulu güç ile 8 bin 500 GWh’lık elektrik üretimi gerçekleşti. Türkiye’de kurulu gücün 90 bin 720 MW ve toplam elektrik üretiminin 251 bin 237 GWh olduğu göz önüne alındığında, güneş enerjisinin payının kurulu güçte yüzde 6,1 üretimde ise yüzde 3,4 olduğu görülüyor. Güneş enerjisi sektöründe yatırım maliyetlerinin yıllara göre azalıyor olması, ürünlerdeki verim artışları, elektrik fiyatlarındaki artışların devam edecek olması ve enerji depolama alanındaki gelişmeler sektörün gelecekte oldukça büyüme potansiyeline sahip olduğunu gösteriyor. TEİAŞ verilerine göre 2018 yılında yaklaşık 1.600 mw’lik kurulum gerçekleşen sektörde Ekim 2019 itibariyle yaklaşık 550 MW’lik kurulum gerçekleşti. 2019 yılı Mayıs ayında yayınlanan yeni lisansız yönetmeliği ve elektrik fiyatlarına gelen artışlarla çatı GES pazarında, bağlantı anlaşması süresi biten lisansız projeler üç aylık ilave ek süre verilmesi ile de arazi tipi GES projelerinin hareketlenmesi ile 2019 yılında 1000 MW GES kurulumuna ulaşılacağı tahmin ediliyor.

                             Akaryakıt sektöründen kısa kısa

֍2018’de toplam otomotiv yakıtları tüketimi, önceki yıla göre yüzde 1 azalarak yaklaşık 3,7 milyon metreküp olarak gerçekleşti.

֍Akaryakıt sektörünün oluşturduğu toplam parasal büyüklük 2018 yılında bir önceki yıla göre yüzde 19,3 arttı ve 209,6 milyar TL’ye ulaştı.

֍Tüketim verileri üzerinden yapılan hesaplamalar göre, petrol sektöründen sağlanan dolaylı vergiler 2018 yılında 87,7 milyar TL olarak gerçekleşti.

֍2018 yılı toplam motorin türleri (motorin ve motorin diğer) tüketimi, 2017 yılına göre yüzde 2i4 azalarak yaklaşık 28,3 milyon metreküp oldu.

֍Benzin tüketimi son yıllarda bir artış sergiliyor. 2018 yılında toplam benzin tüketimi 2017 yılına göre yüzde 1,2 artarak yaklaşık 3,1 milyon metreküp düzeyinde gerçekleşti.

֍2017 yılında 5,6 milyon metreküp olan LPG otogaz tüketimi, 2018 yılında yüzde 5,3 oranında artarak 5,9 milyon metreküp olarak gerçekleşti.

#Kaynak:PETDER

                                Enerji sektörünün güçlü ve zayıf yönleri

Güçlü yönler

Zayıf yönler

●Bölgesel konumu itibari ile enerji dağıtımındaki              stratejik üs özelliği  

Güçlü yabancı ortaklık kurabilme yeteneğine sahip yatırım profili

Sektöre finans sağlamada ihtisaslaşan bankacılık sistemi

Güneşten efektif yararlanma düzeyinin yüksekliği

Rüzgar enerjisi santralleri kurulumuna uygun bölgelerin yoğunluğu

Biyokütle enerjisi üretmek için önemli bir parametre olan nüfus yoğunluğu

Akdeniz ve Karadeniz havzalarındaki hidrokarbon potansiyeli

Doğalgaz ile ilgili iş ortaklıklarının uzun dönemli inşa edilmiş olması ve projelerin sağlıklı bir biçimde yürütülüyor olması.

Ekonomik aktivitedeki dalgalanmalar

Türk lirasının dış şoklara açık olması

Yenilenebilir enerji ile ilgili farkındalık düzeyinin düşük olması

Üretimi artırma çalışmalarına karşılık tüketimi azaltma çalışmalarının aynı hızda olmaması

Ar-Ge çalışmalarının dünya ortalamasından düşük düzeyde seyrediyor olması

Enerjinin ağırlıklı dağıtım ve pazarlama kategorilerinde yatırımcı memnuniyetsizliği

 

#Kaynak: KPMG Türkiye

Hasan Kuş, Dünya enerji eki, 6 Aralık 2019

 

 

Türkiye, 2019 yılının ilk 10 ayı itibariyle tükettiği enerjinin yüzde 61’ini yerli ve yenilenebilir kaynaklardan karşıladı.

 

Yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırımda son 12 yılda hızlı bir ivme kaydeden Türkiye, 2019 yılının ilk 10 ayı itibariyle tükettiği enerjinin yüzde 61’ini yerli ve yenilenebilir kaynaklardan karşılayan Türkiye, enerjide dışa bağımlılığı azaltmaya çalışsa da elektrik enerjisinin üretimindeki birincil hammaddelerini ve üretimde kullanılan makine-teçhizatı büyük ölçekte ithalatla karşılıyor. Özellikle, rüzgar, güneş, jeotermal ve biokütleden enerji üretirken kullanılan yüksek teknolojili makine ve ekipmanda dışa bağımlılık yüzde 70’i buluyor. Türkiye enerji sektörü, sadece rüzgar enerjisinde son 12 yılda yapılan 9 milyar dolarlık yatırımın yaklaşık 6 milyar dolarını ithalatla karşıladı. Bu nedenle elektrik fiyatları, kısa dönemli arz-talep mekanizmasını etkileyen iklim şartları, jeopolitik etkenlerin yanında uluslararası emtia fiyatları ve döviz kurları ile doğru orantılı seyir izliyor.

Enerji kaynağının yerli olmasının tek başına yeterli olmadığını ve o enerjiyi üreten ekipmanların da Türkiye’de üretilmesi gerektiğini söyleyen uzmanlar, 5’inci bölge teşviklerinin yenilenebilir ekipmanında sadece rüzgar türbini, jeneratör ve kanat imalatını kapsadığını belirtiyor. Uzmanlar, aynı teşviklerin söz konusu üreticilerin yanı sıra üretimin belgelendirilmesi şartıyla rüzgar, güneş, biokütle, jeotermal ve hidroelektrik ve dalga enerjisi santrallerinde kullanılan parça ve ekipman üreticilerine de sağlanması gerektiğini vurguluyor. Türkiye’de 2030 hedeflerine bağlı olarak yenilenebilir enerjide önümüzdeki 11 yıl içinde yaklaşık 25 milyar dolarlık bir ekipman pazarının oluşması bekleniyor.

 Yaşam standartlarının yükselişine paralel nüfus artışı dolayısıyla enerjiye yönelik küresel talepte artıyor. Dünya genelinde teknolojik gelişmeler yenilenebilir enerji maliyetlerini düşürse de arz talep gelişmelerine yönelik belirsizlikler fosil yakıtların fiyatlarında oynaklığa yol açıyor. Türkiye’nin 2019 yılına yönelik enerji gündemindeki en önemli konuların başında ise maliyetler ve fiyatlar geliyor. Piyasa riskine maruz kalmış santrallerin teknik-ekonomik açıdan mümkün olanlarının mali sistem içerisinde sürdürülebilirliğinin sağlanması, petrol fiyatlarının seyri ve bir bütün olarak ulusal ekonomi üzerinde yarattığı mali yük, elektrik ve doğalgaz fiyatlarındaki gelişmeler, bu gelişmelerin yarattığı sistemik artçı etkiler, 2019 yılında enerji gündeminin önemli başlıkları olmaya aday konulardı.

Uluslararası piyasada emtia fiyatlarındaki seyir ve TL’deki değer kayıpları enerji sektörünün maliyetleri de hızlı yükselişine sebebiyet verirken, fiyatlama mekanizması üzerindeki kamu etkisi geçen dönemde sektörün mali yapısını olumsuz etkileyen bir diğer unsur oldu. Son dönemde TL’de belirgin bir toparlanma yaşanması ve küresel emtia fiyatlarındaki düşüş sayesinde bu dengesizliğin büyük ölçüde kendiliğinden azalması bekleniyor. Son  25 yılda Türkiye’nin yıllık birincil enerji tüketimi 55 milyon tın karşılığı petrolden 155 milyon tona yükseldi. Birincil enerji kaynaklarında dışa bağımlılığı yüksek olan Türkiye, büyüme hedefinin bir parçası olarak enerjide dışa bağımlılığın azaltılması politikası çerçevesinde yerli kaynaklara yönelmeye odaklandı.

Enerjide dışa bağımlılık azalıyor

Devlet desteği ve sağlanan teşvikler sonucunda, enerjide dışa bağımlılığını azaltan Türkiye, 2019 yılı ilk 10 ayı itibariyle tükettiği enerjini yüzde 6!’ini yerli ve yenilenebilir kaynaklardan elde etti. Bu üretiminde yüzde 48,4’ ünün yenilenebilir kaynaklardan olduğu görülüyor. Bunun yanı sıra yerli kömürün elektrik üretimindeki payı da artmaya devam ediyor. 2019 yılı Eylül ayı sonu itibariyle lisanslı elektrik kurulu gücünün kaynak bazında dağılımında doğalgaz santralleri 26 bin 70 MW güç ile yüzde 30,7 paya sahip olarak ilk sırada yer alıyor. Doğalgaz santrallerini 20 bin 642 MW kapasite ile yüzde 24,3’lük paya sahip barajlı hidroelektrik santralleri izledi. Bunun yanı sıra 10 bin 101 MW (Yüzde 11,9) ile linyit, 8 bin 979 MW (yüzde 10,5) ile ithal kömür, 7 bin 806 MW (Yüzde 9,2 ) ile akarsu, 7 bin 324 MW ( yüzde 8,6) ile rüzgar kaynakları geliyor.

Türkiye’de 2019 yılı Ekim ayının sonu itibariyle kurulu güç 90,7 GWh’yi aştı. Ekim 2019 itibarıyla Türkiye’de toplam 8 bin 112 adet üretim santrali bulunuyor. Bu santrallerin ise yaklaşık yüzde 80’ini lisanslı ve lisansız güneş santralleri oluşturuyor. Türkiye’de dünya standartlarında elektrik dağıtım hizmeti sunulması için 2016-2020 döneminde 18 milyar lirası özel sektör, 12 milyar lirası kamu olmak üzere 30 milyar liralık yatırım bütçesi belirlendi. Ayrıca yaklaşık 43,5 milyon aboneye ulaşmayı hedefleyen elektrik dağıtım sektörü, bugün itibariyle 1 milyon 460 kilometrelik bir şebeke ağına ulaştı.

TÜRKİYE’NİN TOPLAM KURULU GÜCÜ

           YERLİ KAYNAKLAR PAYI

YENİLEBİLİR ENERJİ TOPLAM KURULU GÜCÜ

YENİLEBİLİR ENERJİ PAYI

         90,7 GWH

        %61

                43,2 GWH

     %48,4

 

                                  ENERJİ HAMMADDELERİNE GÖRE ÜRETİM

HİDROELEKTRİK

DOĞALGAZ

LİNYİT

İTHAL KÖMÜR

RÜZGAR

GÜNEŞ SANTRALLERİ

JEOTERMAL

DİĞER

     %33,5

%30,7

%11,9

%10,6

%8,6

%6,1

%1

%2

 

Talep artışında görülen yavaşlama hedefleri baskılıyor

Özellikle elektrik piyasasındaki büyüme hedefleri de Türkiye’nin 2023 vizyonu ile doğru orantılı. Bu kapsamda elektrik tüketiminin 2023 yılında 375 TWh’nin üzerinde gerçekleşmesi bekleniyor. Bunu karşılamak için ise kurulu gücün aynı döneme kadar yaklaşık 110 bin MW’a ulaşması hedefleniyor. Ülkenin elektrik üretim portföyünün gelişimiyle birlikte hedeflenen bir diğer husus ise özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarının ağırlığının artırılması suretiyle kaynak çeşitliliğinin sağlanması. Bu bağlamda uzun dönemde Türkiye’nin elektrik portföyünün yüzde 30 hidrolik, yüzde 30 termik, yüzde 30 yenilenebilir ve yüzde 10 oranında nükleer kaynaklar olarak dengelenmesi planlanıyor. Son birkaç yılda özellikle talep artışında görülen yavaşlama ve yenilenebilir enerji yatırımlarında ilerlemenin istenen hızda devam etmemesi sebebiyle, hedeflenen rakamlara  ulaşmanın biraz daha uzun sürmesi bekleniyor.

Bunun yanı sıra elektrik dağıtım şirketleri tarafından EPDK koordinatörlüğünde başlatılan Türkiye Akıllı Şebekeler 2023 Yol Haritası Projesi ile tüketicilerin elektrik piyasasına aktif katılımının sağlanması, yenilenebilir enerjinin üretimdeki payını artırmaya yardımcı olunması ve enerji kalitesinin iyileştirilmesi hedefleniyor. Bu çerçevede Türkiye elektrik dağıtım sektöründe dijitalleşme süreçlerinde önceliklerini belirleyen sektör temsilcileri, şebeke unsurlarında ve yönetiminde bilişim ve iletişim teknolojilerini yaygınlaştırmaya odaklandı.

 Diğer yandan birincil enerji kaynakları içinde doğalgaz tüketimi, Türkiye’de petrol ve kömürün ardından üçüncü sırada yer alıyor. Doğalgaz tüketimi şehirleşmenin yanı sıra sanayileşme ve ekonomik büyümeyle birlikte artıyor. Dağıtım şirketleri 2018 yılında 44,1 milyar metreküp satış ve dağıtımını gerçekleştirdi. Son beş yılda dağıtım şirketlerinin doğalgaz satış ve taşıma faaliyetlerinin toplam tüketimdeki payı yıllar itibariyle artarak büyüdü. 2018 yılında tüketilen toplam 48,9 milyar metreküp doğalgazın yüzde 90’ı doğalgaz dağıtım şirketlerinin şebekesi üzerinden tüketicilere ulaştırıldı. Doğalgaz ithalatının ülke dağılımına bakıldığında Türkiye, doğalgazın yüzde 50’den fazlasını Rusya Federasyonu’ndan temin ediyor. İkinci ve üçüncü sırayı dönemsel olarak değişmekle birlikte İran ve Azerbaycan izliyor. Türkiye doğalgaz piyasası son beş yılda abone sayısı açısından yıllık yüzde 10 düzeyinde büyüdü. 28 AB ülkesi arasında en fazla abone sayısını arttıran ülkelerin başında gelen Türkiye, Avrupa’nın en fazla abone sayısına sahip ilk beş ülkesi arasında yer alıyor.

Türkiye’de teorik hidroelektrik potansiyeli 433 milyar kWh ile küresel potansiyelin yüzde 1’ini, Avrupa’daki potansiyelin yüzde 16’sını oluşturuyor. Toplam hidroelektrik enerjisinin elektrik üretimindeki payı, Eylül 2019 itibariyle yüzde 33,5 olarak gerçekleşti

Türkiye rüzgar enerjisi potansiyeli 48 bin MW olarak belirlendi. Bu potansiyele karşılık gelen toplam alan Türkiye yüz ölçümünün yüzde 1,3’üne denk geliyor. Türkiye’de sadece rüzgar enerjisinde son 12 yılda yapılan yatırım 9 milyar doların üzerinde.

1000 MW kurulu güçteki güneş enerjisinden elektrik üretimi yılda 110 milyon dolarlık gaz ithalatını önlüyor. GES’lerin ömrünün 30 yıl olduğu düşünüldüğünde mevcut 5,6 GW GES kurulu gücü 30 yılda 18 milyar doların Türkiye’nin kasasında kalmasını sağlayacak.

Elektrik tüketiminin 2023 yılında 375 TWh’nin üzerinde gerçekleşmesi bekleniyor. Bunu karşılamak için ise kurulu gücün aynı döneme kadar yaklaşık 110 bin MW’a ulaşması hedefleniyor. Ekim 2019 itibariyle Türkiye’de toplam 8 bin 112 adet üretim santrali bulunuyor.

 

FSRU yatırımlarıyla LNG kullanım kapasitesi arttı

Türkiye, LNG ithalatında ise 2018 yılında 7,8 milyon ton ile İspanya’nın ardından Avrupa’nın ikinci büyük LNG ithalatçısı oldu. Özellikle son yıllarda yapılan yüzer depolama ve tekrar gazlaştırma ünitesi(FSRU) yatırımlarıyla LNG kullanım kapasitesini artıran Türkiye, bu sayede konvensiyonel doğalgaz tedarik yöntemlerine göre daha likit fiyatlama mekanizmasının olduğu LNG ithalatı ile arz çeşitliliğine katkı sağladı. Uluslararası raporlara göre önümüzdeki yıllarda toplam doğalgaz talebi içinde LNG’nin payının artacağı öngörülüyor. Küresel bazda artan doğalgaz talebi ve arz çeşitliliği ile beraber fiyat rekabetinin sağlanacağı bir piyasa olması bekleniyor.

Doğalgaz, elektrikte fiyat belirleyici kaynak konumunda

Diğer taraftan özellikle son iki yılda doğalgaz piyasasında meydana gelen gelişmeler elektrik piyasasını en fazla etkileyen hususlar haline geldi. Bu sebeple sektörün en önemli gündem maddelerinden biri diğeri ise doğalgaz piyasasının serbestleşmesi yönünde atılan adımların henüz yeterli seviyede olmaması. Bu konuda özellikle düşürülemeyen piyasa konsantrasyonu ve bunun fiyat oluşumunun yanı sıra öngörülebilirliği üzerindeki olumsuz etkileri, enerji piyasasının diğer alanlardaki serbestleşmeyi ve gelişimi de sekteye uğratma potansiyeli taşıyor. Son yıllarda önemli ölçüde düşmüş olsa da Türkiye’de halen elektrik üretiminde doğalgaz önemli bir pay alıyor. Doğalgaz, elektrik emtiası ve piyasasının kendine has özelliği dolayısıyla fiyat belirleyici kaynak olma özelliği taşıyor. Fiyat oluşumunda piyasa dinamiklerinin geçerli olacağı bir mekanizma öngörülebilirliğin sağlanması gerektiğine dikkat çeken sektör temsilcileri, bunula birlikte özellikle hakim oyuncu konumunda olan şirketin piyasadaki faaliyetler için bir referans haline gelen sözleşmelerinde ve ürünlerinde esneklik ve öngörülebilirliği sağlayabilmesinin büyük önem taşıdığını belirtiyor.

Bulunduğu coğrafyada yaşanan gelişmeler enerji piyasalarının ve para politikalarının öngörülebilir olmasını zorlaştırsa da Türkiye, kilit öneme sahip jeopolitik konumuyla uluslararası enerji projelerinde de stratejik görevler üstlenmeye devam ediyor. Petrol ve doğalgaz rezervlerinin üretici ülkelerden tüketici ülkelere taşınmasında güvenli bir koridor olan Türkiye, yine son dönemdeki çok yönlü enerji politikaları ile bölgesel bir enerji ticaret merkezine dönüşmeyi hedefliyor. Bu kapsamda Türkiye, bölgesel enerji stratejisini geliştirirken, gerek doğu-batı, gerekse kuzey-güney enerji koridorları üzerindeki konumunun güçlendirilmesine odaklanmış durumda. ‘Enerjini İpek Yolu’ olarak biline  Azeri gazını Avrupa’ya ulaştıran Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi (TANAP), Türkiye’nin enerjide transit üs olma hedefindeki iş birliklerinin başında yer alıyor. TANAP, yapımı halen devam eden Trans Adriyatik Boru Hattı’na (TAP) bağlanacak. Avrupa’ya gaz sevkiyatının başlaması için TAP’ın tamamlanması gerekiyor. 2020 yılında TAP’ın da tamamlanarak Avrupa’ya gaz ihracatına başlanması bekleniyor.

Türk Akımı’nın 2020 açılması hedefleniyor

Ayrıca Rus doğalgazını Türkiye’ye ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyacak olan Türk Akımı doğalgaz boru hattı projesinin ilk hattı tamamlandı. Türk Akım Doğalgaz Boru Hattı’nın derin sulardaki boru hatlarından biri Türkiye piyasasının  ihtiyacını karşılarken, diğeri Türkiye-Avrupa sınırına uzanarak Güney ve Güneydoğu Avrupa’ya Rus doğalgazının tedarikini sağlayacak. Türk Akımı doğalgaz boru hattı şu anda Sırbistan sınırında, Bulgaristan sınırından Macaristan’a kadar olan bölgede yapım aşamasında bulunuyor. Projenin 2020’de açılması planlanıyor. Stratejik konumu dolayısıyla Türkiye aynı zamanda Avrasya’daki enerji ekonomisi üzerindeki etkinliğini artıracak.

Öte yandan enerji karmasında yenilenebilir kaynakların payının artırılması Türkiye’nin enerji güvenliği ve cari işlemler dengesi gibi pek çok önemli makro hedefiyle dorudan bağlantılı. Bu nedenle yenilenebilir enerjiye yatırımların devam etmesi stratejik önem taşıyor. Yerli ve yenilenebilir enerjiye yapılan teşviklerin artmasıyla enerjide arz güvenliğinin sağlanması yolunda adımlar atılması, bu kapsamda özel sektörün yatırımlarını hızlandırması da enerji sektörüne ivme kazandırıyor. Türkiye’de özellikle yenilenebilir enerji alanında büyük bir potansiyel var.

Kurulu güç son 15 yılda üç kat arttı

Türkiye’nin rüzgar enerjisi potansiyeli 48 bin MW olarak belirlendi. Bu potansiyele karşılık gelen toplam alan Türkiye yüz ölçümünün yüzde 1,3’ünü oluşturuyor. 2019 yılı itibarı ile işletmede olan rüzgar enerji santrallerinin toplam kurulu gücü 7 bin 300 MW düzeyine ulaştı. Kurulu gücünü son 15 yılda üç kat artıran Türkiye’nin coğrafi potansiyelinden en iyi yararlanması ve enerji üretim kapasitesini artırması için yenilenebilir enerjiye yönelik uygun bir mevzuat ortamı ve devlet teşvik en önemli itici güç olmaya devam edecek. Lisansız enerji üretiminin,  izin süreçlerini hızlandırma ve küçük yatırımları teşvik etme açısından olumlu katkılarının olabileceği vurgulanıyor.

                    Kömür tüketimi her geçen yıl artıyor

KPMG Türkiye’nin sektörün 2019 yılında gösterdiği performansını değerlendiren Sektörel Bakış –Enerji raporuna göre, 11,4 milyon ton ispatlanan kömür rezervi bulunan Türkiye’nin 2017 yılı itibariyle 115 yıllık üretim kapasitesi bulunuyor. 2917 yılında dünya genelindeki kömür üretiminin yüzde 0,6’lık kısmı Türkiye’de yapıldı. Yurtiçinde 2017 yılında bir önceki yıla göre yüzde 34,8 artışla 20,8 milyon ton üretim yapılırken, tüketimde yüzde 16,3 artışla 44,6 milyon ton tüketim gerçekleşti. Enerjide yerli kaynaklara yönelme enerji politikaların öncelikli konularından biri haline gelirken, tüketim her geçen yıl daha da artıyor. Bununla birlikte, yeni gelişen kömür teknolojileri sayesinde çevresel olumsuz etkilerin azaltılması ve diğer fosil yakıtlara kıyasla politik çekişmelerden uzak ve daha az riskli bölgelerde üretiliyor olması kömür tüketimini destekleyen unsurlar olarak öne çıkıyor.

 

Türkiye’de 5 binin üzerinde araç CNG kullanıcısı

Türkiye’de 5 binin üzerinde araçta yakıt olarak sıkılaştırılmış doğalgaz (CNG) kullanılıyor. Toplu taşımada CNG’nin payı her geçen gün artıyor. Özellikle Türkiye nüfusunun yüzde 25’inin yaşadığı İstanbul ve Ankara Büyükşehir Toplu Taşıma araçlarında CNG yakıt olarak kullanılıyor. Son dönemde Kocaeli, Düzce,  Kayseri ve daha birçok şehirde CNG’li otobüsler tercih ediliyor. 2018 yılı sonu itibariyle 22,5 milyon motorlu taştın trafikte olduğu Türkiye’de, bu araçların, sadece yüzde 0,02’si yakıt olarak doğalgazı tercih ediyor.

 

 

Dağıtık üretim için süreçleri sadeleştirmeli

Yenilenebilir enerji sektörü genelinde bakıldığında, sektörün sürdürebilir olarak büyümesi için düzenli olarak yatırım yapılabilecek yeni kapasitelerin öngörülebilir koşullar altında açıklaması, yatırım planlamalarının sağlıklı yapılabilmesi açısından büyük önem taşıyor. YEKA’lar ( Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları)  hem yerli üretimi teşvik etmesi hem yenilenebilir yatırımlar için idari süreçlerin kolaylaştırıldığı bir sistem sunması açısından değerli. Sektör temsilcileri, bu modelin, piyasadan da görüşler alınarak geliştirilmesi ve ihale sonrasında tesislerin yatırıma dönüşmesini sağlayacak düzenlemelerle desteklenmesi gerektiğini ifade ediyor. Ayrıca, öz tüketim modeli olarak da adlandırılan dağıtık üretim için izin süreçleri sadeleştirilmesi de önemini artırıyor. Bu kapsamda dağıtık üretimin ülke genelinde koordinasyonunun sağlanması ve tüketicilere yönelik finansman kaynaklarının çeşitlendirilmesi gibi adımların da atılması gerekiyor.

Türkiye’de sadece rüzgar enerjisinde 12 yılda yapılan yatırım 9 milyar doların üzerinde. Bu yatırım aynı zamanda en az 6 milyar dolarlık ithalat yapıldığı anlamına geliyor. Rüzgar, güneş, jeotermal ve biyokitle gibi temiz kaynaklardan enerji üretirken kullanılan yüksek teknolojili makine ve ekipmanda ithalat oranı da yüzde 70’in üzerinde. Yürürlükteki teşvik mevzuatına göre, yenilenebilir enerji ekipmanı teşvikleri sadece rüzgar türbini, jeneratör ve kanat imalatını kapsıyor. Bu ekipmanları üreten şirketlere Türkiye’nin hangi kentinde olursa olsun 5’inci bölge teşvikleri sağlanıyor. Sektör temsilcileri, ancak sadece bu üretimleri yapanların yanı sıra rüzgar, güneş, biyokütle, jeotermal, hidroelektrik ve dalga enerjisi santrallerinde de üretimin belgelendirilmesi şartıyla kullanılan parça ve ekipmanları üreten şirketlere aynı teşviklerin sağlanması gerektiğine dikkat çekiyor.

Kredi faizlerinin yüksekliği, yatırımcının finansman erişimini güçleştiriyor

Bunun yanında YEKDEM yerine hangi mekanizmanın ikame edileceği de belirsizliğini koruyor. Türkiye’de ticari kredilerinin yüksekliği, sermaye kaynağı ne olursa olsun, yatırımcı şirketlerin finansman kaynaklarına erişmesini de güçleştiriyor. Bu durumda da şirketler zorunlu olarak yurtdışı finans kaynaklarına yöneliyor, finansmana erişimde başarılı olan şirketler ise projelerinin yüzde 60 ila 70’inin Avrupa Birliği’nden karşılanması şartıyla yüzleşiyor.

Güneş enerjisi sektöründe ise 2019 yılı Ekim ayı sonu itibariyle 5 bin 600 MW kurulu güç ile 8 bin 500 GWh’lık elektrik üretimi gerçekleşti. Türkiye’de kurulu gücün 90 bin 720 MW ve toplam elektrik üretiminin 251 bin 237 GWh olduğu göz önüne alındığında, güneş enerjisinin payının kurulu güçte yüzde 6,1 üretimde ise yüzde 3,4 olduğu görülüyor. Güneş enerjisi sektöründe yatırım maliyetlerinin yıllara göre azalıyor olması, ürünlerdeki verim artışları, elektrik fiyatlarındaki artışların devam edecek olması ve enerji depolama alanındaki gelişmeler sektörün gelecekte oldukça büyüme potansiyeline sahip olduğunu gösteriyor. TEİAŞ verilerine göre 2018 yılında yaklaşık 1.600 mw’lik kurulum gerçekleşen sektörde Ekim 2019 itibariyle yaklaşık 550 MW’lik kurulum gerçekleşti. 2019 yılı Mayıs ayında yayınlanan yeni lisansız yönetmeliği ve elektrik fiyatlarına gelen artışlarla çatı GES pazarında, bağlantı anlaşması süresi biten lisansız projeler üç aylık ilave ek süre verilmesi ile de arazi tipi GES projelerinin hareketlenmesi ile 2019 yılında 1000 MW GES kurulumuna ulaşılacağı tahmin ediliyor.

                             Akaryakıt sektöründen kısa kısa

֍2018’de toplam otomotiv yakıtları tüketimi, önceki yıla göre yüzde 1 azalarak yaklaşık 3,7 milyon metreküp olarak gerçekleşti.

֍Akaryakıt sektörünün oluşturduğu toplam parasal büyüklük 2018 yılında bir önceki yıla göre yüzde 19,3 arttı ve 209,6 milyar TL’ye ulaştı.

֍Tüketim verileri üzerinden yapılan hesaplamalar göre, petrol sektöründen sağlanan dolaylı vergiler 2018 yılında 87,7 milyar TL olarak gerçekleşti.

֍2018 yılı toplam motorin türleri (motorin ve motorin diğer) tüketimi, 2017 yılına göre yüzde 2i4 azalarak yaklaşık 28,3 milyon metreküp oldu.

֍Benzin tüketimi son yıllarda bir artış sergiliyor. 2018 yılında toplam benzin tüketimi 2017 yılına göre yüzde 1,2 artarak yaklaşık 3,1 milyon metreküp düzeyinde gerçekleşti.

֍2017 yılında 5,6 milyon metreküp olan LPG otogaz tüketimi, 2018 yılında yüzde 5,3 oranında artarak 5,9 milyon metreküp olarak gerçekleşti.

#Kaynak:PETDER

                                Enerji sektörünün güçlü ve zayıf yönleri

Güçlü yönler

Zayıf yönler

●Bölgesel konumu itibari ile enerji dağıtımındaki              stratejik üs özelliği  

Güçlü yabancı ortaklık kurabilme yeteneğine sahip yatırım profili

Sektöre finans sağlamada ihtisaslaşan bankacılık sistemi

Güneşten efektif yararlanma düzeyinin yüksekliği

Rüzgar enerjisi santralleri kurulumuna uygun bölgelerin yoğunluğu

Biyokütle enerjisi üretmek için önemli bir parametre olan nüfus yoğunluğu

Akdeniz ve Karadeniz havzalarındaki hidrokarbon potansiyeli

Doğalgaz ile ilgili iş ortaklıklarının uzun dönemli inşa edilmiş olması ve projelerin sağlıklı bir biçimde yürütülüyor olması.

Ekonomik aktivitedeki dalgalanmalar

Türk lirasının dış şoklara açık olması

Yenilenebilir enerji ile ilgili farkındalık düzeyinin düşük olması

Üretimi artırma çalışmalarına karşılık tüketimi azaltma çalışmalarının aynı hızda olmaması

Ar-Ge çalışmalarının dünya ortalamasından düşük düzeyde seyrediyor olması

Enerjinin ağırlıklı dağıtım ve pazarlama kategorilerinde yatırımcı memnuniyetsizliği

 

#Kaynak: KPMG Türkiye

Hasan Kuş, Dünya enerji eki, 6 Aralık 2019

 

 

Türkiye, 2019 yılının ilk 10 ayı itibariyle tükettiği enerjinin yüzde 61’ini yerli ve yenilenebilir kaynaklardan karşıladı.

 

Yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırımda son 12 yılda hızlı bir ivme kaydeden Türkiye, 2019 yılının ilk 10 ayı itibariyle tükettiği enerjinin yüzde 61’ini yerli ve yenilenebilir kaynaklardan karşılayan Türkiye, enerjide dışa bağımlılığı azaltmaya çalışsa da elektrik enerjisinin üretimindeki birincil hammaddelerini ve üretimde kullanılan makine-teçhizatı büyük ölçekte ithalatla karşılıyor. Özellikle, rüzgar, güneş, jeotermal ve biokütleden enerji üretirken kullanılan yüksek teknolojili makine ve ekipmanda dışa bağımlılık yüzde 70’i buluyor. Türkiye enerji sektörü, sadece rüzgar enerjisinde son 12 yılda yapılan 9 milyar dolarlık yatırımın yaklaşık 6 milyar dolarını ithalatla karşıladı. Bu nedenle elektrik fiyatları, kısa dönemli arz-talep mekanizmasını etkileyen iklim şartları, jeopolitik etkenlerin yanında uluslararası emtia fiyatları ve döviz kurları ile doğru orantılı seyir izliyor.

Enerji kaynağının yerli olmasının tek başına yeterli olmadığını ve o enerjiyi üreten ekipmanların da Türkiye’de üretilmesi gerektiğini söyleyen uzmanlar, 5’inci bölge teşviklerinin yenilenebilir ekipmanında sadece rüzgar türbini, jeneratör ve kanat imalatını kapsadığını belirtiyor. Uzmanlar, aynı teşviklerin söz konusu üreticilerin yanı sıra üretimin belgelendirilmesi şartıyla rüzgar, güneş, biokütle, jeotermal ve hidroelektrik ve dalga enerjisi santrallerinde kullanılan parça ve ekipman üreticilerine de sağlanması gerektiğini vurguluyor. Türkiye’de 2030 hedeflerine bağlı olarak yenilenebilir enerjide önümüzdeki 11 yıl içinde yaklaşık 25 milyar dolarlık bir ekipman pazarının oluşması bekleniyor.

 Yaşam standartlarının yükselişine paralel nüfus artışı dolayısıyla enerjiye yönelik küresel talepte artıyor. Dünya genelinde teknolojik gelişmeler yenilenebilir enerji maliyetlerini düşürse de arz talep gelişmelerine yönelik belirsizlikler fosil yakıtların fiyatlarında oynaklığa yol açıyor. Türkiye’nin 2019 yılına yönelik enerji gündemindeki en önemli konuların başında ise maliyetler ve fiyatlar geliyor. Piyasa riskine maruz kalmış santrallerin teknik-ekonomik açıdan mümkün olanlarının mali sistem içerisinde sürdürülebilirliğinin sağlanması, petrol fiyatlarının seyri ve bir bütün olarak ulusal ekonomi üzerinde yarattığı mali yük, elektrik ve doğalgaz fiyatlarındaki gelişmeler, bu gelişmelerin yarattığı sistemik artçı etkiler, 2019 yılında enerji gündeminin önemli başlıkları olmaya aday konulardı.

Uluslararası piyasada emtia fiyatlarındaki seyir ve TL’deki değer kayıpları enerji sektörünün maliyetleri de hızlı yükselişine sebebiyet verirken, fiyatlama mekanizması üzerindeki kamu etkisi geçen dönemde sektörün mali yapısını olumsuz etkileyen bir diğer unsur oldu. Son dönemde TL’de belirgin bir toparlanma yaşanması ve küresel emtia fiyatlarındaki düşüş sayesinde bu dengesizliğin büyük ölçüde kendiliğinden azalması bekleniyor. Son  25 yılda Türkiye’nin yıllık birincil enerji tüketimi 55 milyon tın karşılığı petrolden 155 milyon tona yükseldi. Birincil enerji kaynaklarında dışa bağımlılığı yüksek olan Türkiye, büyüme hedefinin bir parçası olarak enerjide dışa bağımlılığın azaltılması politikası çerçevesinde yerli kaynaklara yönelmeye odaklandı.

Enerjide dışa bağımlılık azalıyor

Devlet desteği ve sağlanan teşvikler sonucunda, enerjide dışa bağımlılığını azaltan Türkiye, 2019 yılı ilk 10 ayı itibariyle tükettiği enerjini yüzde 6!’ini yerli ve yenilenebilir kaynaklardan elde etti. Bu üretiminde yüzde 48,4’ ünün yenilenebilir kaynaklardan olduğu görülüyor. Bunun yanı sıra yerli kömürün elektrik üretimindeki payı da artmaya devam ediyor. 2019 yılı Eylül ayı sonu itibariyle lisanslı elektrik kurulu gücünün kaynak bazında dağılımında doğalgaz santralleri 26 bin 70 MW güç ile yüzde 30,7 paya sahip olarak ilk sırada yer alıyor. Doğalgaz santrallerini 20 bin 642 MW kapasite ile yüzde 24,3’lük paya sahip barajlı hidroelektrik santralleri izledi. Bunun yanı sıra 10 bin 101 MW (Yüzde 11,9) ile linyit, 8 bin 979 MW (yüzde 10,5) ile ithal kömür, 7 bin 806 MW (Yüzde 9,2 ) ile akarsu, 7 bin 324 MW ( yüzde 8,6) ile rüzgar kaynakları geliyor.

Türkiye’de 2019 yılı Ekim ayının sonu itibariyle kurulu güç 90,7 GWh’yi aştı. Ekim 2019 itibarıyla Türkiye’de toplam 8 bin 112 adet üretim santrali bulunuyor. Bu santrallerin ise yaklaşık yüzde 80’ini lisanslı ve lisansız güneş santralleri oluşturuyor. Türkiye’de dünya standartlarında elektrik dağıtım hizmeti sunulması için 2016-2020 döneminde 18 milyar lirası özel sektör, 12 milyar lirası kamu olmak üzere 30 milyar liralık yatırım bütçesi belirlendi. Ayrıca yaklaşık 43,5 milyon aboneye ulaşmayı hedefleyen elektrik dağıtım sektörü, bugün itibariyle 1 milyon 460 kilometrelik bir şebeke ağına ulaştı.

TÜRKİYE’NİN TOPLAM KURULU GÜCÜ

           YERLİ KAYNAKLAR PAYI

YENİLEBİLİR ENERJİ TOPLAM KURULU GÜCÜ

YENİLEBİLİR ENERJİ PAYI

         90,7 GWH

        %61

                43,2 GWH

     %48,4

 

                                  ENERJİ HAMMADDELERİNE GÖRE ÜRETİM

HİDROELEKTRİK

DOĞALGAZ

LİNYİT

İTHAL KÖMÜR

RÜZGAR

GÜNEŞ SANTRALLERİ

JEOTERMAL

DİĞER

     %33,5

%30,7

%11,9

%10,6

%8,6

%6,1

%1

%2

 

Talep artışında görülen yavaşlama hedefleri baskılıyor

Özellikle elektrik piyasasındaki büyüme hedefleri de Türkiye’nin 2023 vizyonu ile doğru orantılı. Bu kapsamda elektrik tüketiminin 2023 yılında 375 TWh’nin üzerinde gerçekleşmesi bekleniyor. Bunu karşılamak için ise kurulu gücün aynı döneme kadar yaklaşık 110 bin MW’a ulaşması hedefleniyor. Ülkenin elektrik üretim portföyünün gelişimiyle birlikte hedeflenen bir diğer husus ise özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarının ağırlığının artırılması suretiyle kaynak çeşitliliğinin sağlanması. Bu bağlamda uzun dönemde Türkiye’nin elektrik portföyünün yüzde 30 hidrolik, yüzde 30 termik, yüzde 30 yenilenebilir ve yüzde 10 oranında nükleer kaynaklar olarak dengelenmesi planlanıyor. Son birkaç yılda özellikle talep artışında görülen yavaşlama ve yenilenebilir enerji yatırımlarında ilerlemenin istenen hızda devam etmemesi sebebiyle, hedeflenen rakamlara  ulaşmanın biraz daha uzun sürmesi bekleniyor.

Bunun yanı sıra elektrik dağıtım şirketleri tarafından EPDK koordinatörlüğünde başlatılan Türkiye Akıllı Şebekeler 2023 Yol Haritası Projesi ile tüketicilerin elektrik piyasasına aktif katılımının sağlanması, yenilenebilir enerjinin üretimdeki payını artırmaya yardımcı olunması ve enerji kalitesinin iyileştirilmesi hedefleniyor. Bu çerçevede Türkiye elektrik dağıtım sektöründe dijitalleşme süreçlerinde önceliklerini belirleyen sektör temsilcileri, şebeke unsurlarında ve yönetiminde bilişim ve iletişim teknolojilerini yaygınlaştırmaya odaklandı.

 Diğer yandan birincil enerji kaynakları içinde doğalgaz tüketimi, Türkiye’de petrol ve kömürün ardından üçüncü sırada yer alıyor. Doğalgaz tüketimi şehirleşmenin yanı sıra sanayileşme ve ekonomik büyümeyle birlikte artıyor. Dağıtım şirketleri 2018 yılında 44,1 milyar metreküp satış ve dağıtımını gerçekleştirdi. Son beş yılda dağıtım şirketlerinin doğalgaz satış ve taşıma faaliyetlerinin toplam tüketimdeki payı yıllar itibariyle artarak büyüdü. 2018 yılında tüketilen toplam 48,9 milyar metreküp doğalgazın yüzde 90’ı doğalgaz dağıtım şirketlerinin şebekesi üzerinden tüketicilere ulaştırıldı. Doğalgaz ithalatının ülke dağılımına bakıldığında Türkiye, doğalgazın yüzde 50’den fazlasını Rusya Federasyonu’ndan temin ediyor. İkinci ve üçüncü sırayı dönemsel olarak değişmekle birlikte İran ve Azerbaycan izliyor. Türkiye doğalgaz piyasası son beş yılda abone sayısı açısından yıllık yüzde 10 düzeyinde büyüdü. 28 AB ülkesi arasında en fazla abone sayısını arttıran ülkelerin başında gelen Türkiye, Avrupa’nın en fazla abone sayısına sahip ilk beş ülkesi arasında yer alıyor.

Türkiye’de teorik hidroelektrik potansiyeli 433 milyar kWh ile küresel potansiyelin yüzde 1’ini, Avrupa’daki potansiyelin yüzde 16’sını oluşturuyor. Toplam hidroelektrik enerjisinin elektrik üretimindeki payı, Eylül 2019 itibariyle yüzde 33,5 olarak gerçekleşti

Türkiye rüzgar enerjisi potansiyeli 48 bin MW olarak belirlendi. Bu potansiyele karşılık gelen toplam alan Türkiye yüz ölçümünün yüzde 1,3’üne denk geliyor. Türkiye’de sadece rüzgar enerjisinde son 12 yılda yapılan yatırım 9 milyar doların üzerinde.

1000 MW kurulu güçteki güneş enerjisinden elektrik üretimi yılda 110 milyon dolarlık gaz ithalatını önlüyor. GES’lerin ömrünün 30 yıl olduğu düşünüldüğünde mevcut 5,6 GW GES kurulu gücü 30 yılda 18 milyar doların Türkiye’nin kasasında kalmasını sağlayacak.

Elektrik tüketiminin 2023 yılında 375 TWh’nin üzerinde gerçekleşmesi bekleniyor. Bunu karşılamak için ise kurulu gücün aynı döneme kadar yaklaşık 110 bin MW’a ulaşması hedefleniyor. Ekim 2019 itibariyle Türkiye’de toplam 8 bin 112 adet üretim santrali bulunuyor.

 

FSRU yatırımlarıyla LNG kullanım kapasitesi arttı

Türkiye, LNG ithalatında ise 2018 yılında 7,8 milyon ton ile İspanya’nın ardından Avrupa’nın ikinci büyük LNG ithalatçısı oldu. Özellikle son yıllarda yapılan yüzer depolama ve tekrar gazlaştırma ünitesi(FSRU) yatırımlarıyla LNG kullanım kapasitesini artıran Türkiye, bu sayede konvensiyonel doğalgaz tedarik yöntemlerine göre daha likit fiyatlama mekanizmasının olduğu LNG ithalatı ile arz çeşitliliğine katkı sağladı. Uluslararası raporlara göre önümüzdeki yıllarda toplam doğalgaz talebi içinde LNG’nin payının artacağı öngörülüyor. Küresel bazda artan doğalgaz talebi ve arz çeşitliliği ile beraber fiyat rekabetinin sağlanacağı bir piyasa olması bekleniyor.

Doğalgaz, elektrikte fiyat belirleyici kaynak konumunda

Diğer taraftan özellikle son iki yılda doğalgaz piyasasında meydana gelen gelişmeler elektrik piyasasını en fazla etkileyen hususlar haline geldi. Bu sebeple sektörün en önemli gündem maddelerinden biri diğeri ise doğalgaz piyasasının serbestleşmesi yönünde atılan adımların henüz yeterli seviyede olmaması. Bu konuda özellikle düşürülemeyen piyasa konsantrasyonu ve bunun fiyat oluşumunun yanı sıra öngörülebilirliği üzerindeki olumsuz etkileri, enerji piyasasının diğer alanlardaki serbestleşmeyi ve gelişimi de sekteye uğratma potansiyeli taşıyor. Son yıllarda önemli ölçüde düşmüş olsa da Türkiye’de halen elektrik üretiminde doğalgaz önemli bir pay alıyor. Doğalgaz, elektrik emtiası ve piyasasının kendine has özelliği dolayısıyla fiyat belirleyici kaynak olma özelliği taşıyor. Fiyat oluşumunda piyasa dinamiklerinin geçerli olacağı bir mekanizma öngörülebilirliğin sağlanması gerektiğine dikkat çeken sektör temsilcileri, bunula birlikte özellikle hakim oyuncu konumunda olan şirketin piyasadaki faaliyetler için bir referans haline gelen sözleşmelerinde ve ürünlerinde esneklik ve öngörülebilirliği sağlayabilmesinin büyük önem taşıdığını belirtiyor.

Bulunduğu coğrafyada yaşanan gelişmeler enerji piyasalarının ve para politikalarının öngörülebilir olmasını zorlaştırsa da Türkiye, kilit öneme sahip jeopolitik konumuyla uluslararası enerji projelerinde de stratejik görevler üstlenmeye devam ediyor. Petrol ve doğalgaz rezervlerinin üretici ülkelerden tüketici ülkelere taşınmasında güvenli bir koridor olan Türkiye, yine son dönemdeki çok yönlü enerji politikaları ile bölgesel bir enerji ticaret merkezine dönüşmeyi hedefliyor. Bu kapsamda Türkiye, bölgesel enerji stratejisini geliştirirken, gerek doğu-batı, gerekse kuzey-güney enerji koridorları üzerindeki konumunun güçlendirilmesine odaklanmış durumda. ‘Enerjini İpek Yolu’ olarak biline  Azeri gazını Avrupa’ya ulaştıran Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi (TANAP), Türkiye’nin enerjide transit üs olma hedefindeki iş birliklerinin başında yer alıyor. TANAP, yapımı halen devam eden Trans Adriyatik Boru Hattı’na (TAP) bağlanacak. Avrupa’ya gaz sevkiyatının başlaması için TAP’ın tamamlanması gerekiyor. 2020 yılında TAP’ın da tamamlanarak Avrupa’ya gaz ihracatına başlanması bekleniyor.

Türk Akımı’nın 2020 açılması hedefleniyor

Ayrıca Rus doğalgazını Türkiye’ye ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyacak olan Türk Akımı doğalgaz boru hattı projesinin ilk hattı tamamlandı. Türk Akım Doğalgaz Boru Hattı’nın derin sulardaki boru hatlarından biri Türkiye piyasasının  ihtiyacını karşılarken, diğeri Türkiye-Avrupa sınırına uzanarak Güney ve Güneydoğu Avrupa’ya Rus doğalgazının tedarikini sağlayacak. Türk Akımı doğalgaz boru hattı şu anda Sırbistan sınırında, Bulgaristan sınırından Macaristan’a kadar olan bölgede yapım aşamasında bulunuyor. Projenin 2020’de açılması planlanıyor. Stratejik konumu dolayısıyla Türkiye aynı zamanda Avrasya’daki enerji ekonomisi üzerindeki etkinliğini artıracak.

Öte yandan enerji karmasında yenilenebilir kaynakların payının artırılması Türkiye’nin enerji güvenliği ve cari işlemler dengesi gibi pek çok önemli makro hedefiyle dorudan bağlantılı. Bu nedenle yenilenebilir enerjiye yatırımların devam etmesi stratejik önem taşıyor. Yerli ve yenilenebilir enerjiye yapılan teşviklerin artmasıyla enerjide arz güvenliğinin sağlanması yolunda adımlar atılması, bu kapsamda özel sektörün yatırımlarını hızlandırması da enerji sektörüne ivme kazandırıyor. Türkiye’de özellikle yenilenebilir enerji alanında büyük bir potansiyel var.

Kurulu güç son 15 yılda üç kat arttı

Türkiye’nin rüzgar enerjisi potansiyeli 48 bin MW olarak belirlendi. Bu potansiyele karşılık gelen toplam alan Türkiye yüz ölçümünün yüzde 1,3’ünü oluşturuyor. 2019 yılı itibarı ile işletmede olan rüzgar enerji santrallerinin toplam kurulu gücü 7 bin 300 MW düzeyine ulaştı. Kurulu gücünü son 15 yılda üç kat artıran Türkiye’nin coğrafi potansiyelinden en iyi yararlanması ve enerji üretim kapasitesini artırması için yenilenebilir enerjiye yönelik uygun bir mevzuat ortamı ve devlet teşvik en önemli itici güç olmaya devam edecek. Lisansız enerji üretiminin,  izin süreçlerini hızlandırma ve küçük yatırımları teşvik etme açısından olumlu katkılarının olabileceği vurgulanıyor.

                    Kömür tüketimi her geçen yıl artıyor

KPMG Türkiye’nin sektörün 2019 yılında gösterdiği performansını değerlendiren Sektörel Bakış –Enerji raporuna göre, 11,4 milyon ton ispatlanan kömür rezervi bulunan Türkiye’nin 2017 yılı itibariyle 115 yıllık üretim kapasitesi bulunuyor. 2917 yılında dünya genelindeki kömür üretiminin yüzde 0,6’lık kısmı Türkiye’de yapıldı. Yurtiçinde 2017 yılında bir önceki yıla göre yüzde 34,8 artışla 20,8 milyon ton üretim yapılırken, tüketimde yüzde 16,3 artışla 44,6 milyon ton tüketim gerçekleşti. Enerjide yerli kaynaklara yönelme enerji politikaların öncelikli konularından biri haline gelirken, tüketim her geçen yıl daha da artıyor. Bununla birlikte, yeni gelişen kömür teknolojileri sayesinde çevresel olumsuz etkilerin azaltılması ve diğer fosil yakıtlara kıyasla politik çekişmelerden uzak ve daha az riskli bölgelerde üretiliyor olması kömür tüketimini destekleyen unsurlar olarak öne çıkıyor.

 

Türkiye’de 5 binin üzerinde araç CNG kullanıcısı

Türkiye’de 5 binin üzerinde araçta yakıt olarak sıkılaştırılmış doğalgaz (CNG) kullanılıyor. Toplu taşımada CNG’nin payı her geçen gün artıyor. Özellikle Türkiye nüfusunun yüzde 25’inin yaşadığı İstanbul ve Ankara Büyükşehir Toplu Taşıma araçlarında CNG yakıt olarak kullanılıyor. Son dönemde Kocaeli, Düzce,  Kayseri ve daha birçok şehirde CNG’li otobüsler tercih ediliyor. 2018 yılı sonu itibariyle 22,5 milyon motorlu taştın trafikte olduğu Türkiye’de, bu araçların, sadece yüzde 0,02’si yakıt olarak doğalgazı tercih ediyor.

 

 

Dağıtık üretim için süreçleri sadeleştirmeli

Yenilenebilir enerji sektörü genelinde bakıldığında, sektörün sürdürebilir olarak büyümesi için düzenli olarak yatırım yapılabilecek yeni kapasitelerin öngörülebilir koşullar altında açıklaması, yatırım planlamalarının sağlıklı yapılabilmesi açısından büyük önem taşıyor. YEKA’lar ( Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları)  hem yerli üretimi teşvik etmesi hem yenilenebilir yatırımlar için idari süreçlerin kolaylaştırıldığı bir sistem sunması açısından değerli. Sektör temsilcileri, bu modelin, piyasadan da görüşler alınarak geliştirilmesi ve ihale sonrasında tesislerin yatırıma dönüşmesini sağlayacak düzenlemelerle desteklenmesi gerektiğini ifade ediyor. Ayrıca, öz tüketim modeli olarak da adlandırılan dağıtık üretim için izin süreçleri sadeleştirilmesi de önemini artırıyor. Bu kapsamda dağıtık üretimin ülke genelinde koordinasyonunun sağlanması ve tüketicilere yönelik finansman kaynaklarının çeşitlendirilmesi gibi adımların da atılması gerekiyor.

Türkiye’de sadece rüzgar enerjisinde 12 yılda yapılan yatırım 9 milyar doların üzerinde. Bu yatırım aynı zamanda en az 6 milyar dolarlık ithalat yapıldığı anlamına geliyor. Rüzgar, güneş, jeotermal ve biyokitle gibi temiz kaynaklardan enerji üretirken kullanılan yüksek teknolojili makine ve ekipmanda ithalat oranı da yüzde 70’in üzerinde. Yürürlükteki teşvik mevzuatına göre, yenilenebilir enerji ekipmanı teşvikleri sadece rüzgar türbini, jeneratör ve kanat imalatını kapsıyor. Bu ekipmanları üreten şirketlere Türkiye’nin hangi kentinde olursa olsun 5’inci bölge teşvikleri sağlanıyor. Sektör temsilcileri, ancak sadece bu üretimleri yapanların yanı sıra rüzgar, güneş, biyokütle, jeotermal, hidroelektrik ve dalga enerjisi santrallerinde de üretimin belgelendirilmesi şartıyla kullanılan parça ve ekipmanları üreten şirketlere aynı teşviklerin sağlanması gerektiğine dikkat çekiyor.

Kredi faizlerinin yüksekliği, yatırımcının finansman erişimini güçleştiriyor

Bunun yanında YEKDEM yerine hangi mekanizmanın ikame edileceği de belirsizliğini koruyor. Türkiye’de ticari kredilerinin yüksekliği, sermaye kaynağı ne olursa olsun, yatırımcı şirketlerin finansman kaynaklarına erişmesini de güçleştiriyor. Bu durumda da şirketler zorunlu olarak yurtdışı finans kaynaklarına yöneliyor, finansmana erişimde başarılı olan şirketler ise projelerinin yüzde 60 ila 70’inin Avrupa Birliği’nden karşılanması şartıyla yüzleşiyor.

Güneş enerjisi sektöründe ise 2019 yılı Ekim ayı sonu itibariyle 5 bin 600 MW kurulu güç ile 8 bin 500 GWh’lık elektrik üretimi gerçekleşti. Türkiye’de kurulu gücün 90 bin 720 MW ve toplam elektrik üretiminin 251 bin 237 GWh olduğu göz önüne alındığında, güneş enerjisinin payının kurulu güçte yüzde 6,1 üretimde ise yüzde 3,4 olduğu görülüyor. Güneş enerjisi sektöründe yatırım maliyetlerinin yıllara göre azalıyor olması, ürünlerdeki verim artışları, elektrik fiyatlarındaki artışların devam edecek olması ve enerji depolama alanındaki gelişmeler sektörün gelecekte oldukça büyüme potansiyeline sahip olduğunu gösteriyor. TEİAŞ verilerine göre 2018 yılında yaklaşık 1.600 mw’lik kurulum gerçekleşen sektörde Ekim 2019 itibariyle yaklaşık 550 MW’lik kurulum gerçekleşti. 2019 yılı Mayıs ayında yayınlanan yeni lisansız yönetmeliği ve elektrik fiyatlarına gelen artışlarla çatı GES pazarında, bağlantı anlaşması süresi biten lisansız projeler üç aylık ilave ek süre verilmesi ile de arazi tipi GES projelerinin hareketlenmesi ile 2019 yılında 1000 MW GES kurulumuna ulaşılacağı tahmin ediliyor.

                             Akaryakıt sektöründen kısa kısa

֍2018’de toplam otomotiv yakıtları tüketimi, önceki yıla göre yüzde 1 azalarak yaklaşık 3,7 milyon metreküp olarak gerçekleşti.

֍Akaryakıt sektörünün oluşturduğu toplam parasal büyüklük 2018 yılında bir önceki yıla göre yüzde 19,3 arttı ve 209,6 milyar TL’ye ulaştı.

֍Tüketim verileri üzerinden yapılan hesaplamalar göre, petrol sektöründen sağlanan dolaylı vergiler 2018 yılında 87,7 milyar TL olarak gerçekleşti.

֍2018 yılı toplam motorin türleri (motorin ve motorin diğer) tüketimi, 2017 yılına göre yüzde 2i4 azalarak yaklaşık 28,3 milyon metreküp oldu.

֍Benzin tüketimi son yıllarda bir artış sergiliyor. 2018 yılında toplam benzin tüketimi 2017 yılına göre yüzde 1,2 artarak yaklaşık 3,1 milyon metreküp düzeyinde gerçekleşti.

֍2017 yılında 5,6 milyon metreküp olan LPG otogaz tüketimi, 2018 yılında yüzde 5,3 oranında artarak 5,9 milyon metreküp olarak gerçekleşti.

#Kaynak:PETDER

                                Enerji sektörünün güçlü ve zayıf yönleri

Güçlü yönler

Zayıf yönler

●Bölgesel konumu itibari ile enerji dağıtımındaki              stratejik üs özelliği  

Güçlü yabancı ortaklık kurabilme yeteneğine sahip yatırım profili

Sektöre finans sağlamada ihtisaslaşan bankacılık sistemi

Güneşten efektif yararlanma düzeyinin yüksekliği

Rüzgar enerjisi santralleri kurulumuna uygun bölgelerin yoğunluğu

Biyokütle enerjisi üretmek için önemli bir parametre olan nüfus yoğunluğu

Akdeniz ve Karadeniz havzalarındaki hidrokarbon potansiyeli

Doğalgaz ile ilgili iş ortaklıklarının uzun dönemli inşa edilmiş olması ve projelerin sağlıklı bir biçimde yürütülüyor olması.

Ekonomik aktivitedeki dalgalanmalar

Türk lirasının dış şoklara açık olması

Yenilenebilir enerji ile ilgili farkındalık düzeyinin düşük olması

Üretimi artırma çalışmalarına karşılık tüketimi azaltma çalışmalarının aynı hızda olmaması

Ar-Ge çalışmalarının dünya ortalamasından düşük düzeyde seyrediyor olması

Enerjinin ağırlıklı dağıtım ve pazarlama kategorilerinde yatırımcı memnuniyetsizliği

 

#Kaynak: KPMG Türkiye

Hasan Kuş, Dünya enerji eki, 6 Aralık 2019

 

 

Türkiye, 2019 yılının ilk 10 ayı itibariyle tükettiği enerjinin yüzde 61’ini yerli ve yenilenebilir kaynaklardan karşıladı.

 

Yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırımda son 12 yılda hızlı bir ivme kaydeden Türkiye, 2019 yılının ilk 10 ayı itibariyle tükettiği enerjinin yüzde 61’ini yerli ve yenilenebilir kaynaklardan karşılayan Türkiye, enerjide dışa bağımlılığı azaltmaya çalışsa da elektrik enerjisinin üretimindeki birincil hammaddelerini ve üretimde kullanılan makine-teçhizatı büyük ölçekte ithalatla karşılıyor. Özellikle, rüzgar, güneş, jeotermal ve biokütleden enerji üretirken kullanılan yüksek teknolojili makine ve ekipmanda dışa bağımlılık yüzde 70’i buluyor. Türkiye enerji sektörü, sadece rüzgar enerjisinde son 12 yılda yapılan 9 milyar dolarlık yatırımın yaklaşık 6 milyar dolarını ithalatla karşıladı. Bu nedenle elektrik fiyatları, kısa dönemli arz-talep mekanizmasını etkileyen iklim şartları, jeopolitik etkenlerin yanında uluslararası emtia fiyatları ve döviz kurları ile doğru orantılı seyir izliyor.

Enerji kaynağının yerli olmasının tek başına yeterli olmadığını ve o enerjiyi üreten ekipmanların da Türkiye’de üretilmesi gerektiğini söyleyen uzmanlar, 5’inci bölge teşviklerinin yenilenebilir ekipmanında sadece rüzgar türbini, jeneratör ve kanat imalatını kapsadığını belirtiyor. Uzmanlar, aynı teşviklerin söz konusu üreticilerin yanı sıra üretimin belgelendirilmesi şartıyla rüzgar, güneş, biokütle, jeotermal ve hidroelektrik ve dalga enerjisi santrallerinde kullanılan parça ve ekipman üreticilerine de sağlanması gerektiğini vurguluyor. Türkiye’de 2030 hedeflerine bağlı olarak yenilenebilir enerjide önümüzdeki 11 yıl içinde yaklaşık 25 milyar dolarlık bir ekipman pazarının oluşması bekleniyor.

 Yaşam standartlarının yükselişine paralel nüfus artışı dolayısıyla enerjiye yönelik küresel talepte artıyor. Dünya genelinde teknolojik gelişmeler yenilenebilir enerji maliyetlerini düşürse de arz talep gelişmelerine yönelik belirsizlikler fosil yakıtların fiyatlarında oynaklığa yol açıyor. Türkiye’nin 2019 yılına yönelik enerji gündemindeki en önemli konuların başında ise maliyetler ve fiyatlar geliyor. Piyasa riskine maruz kalmış santrallerin teknik-ekonomik açıdan mümkün olanlarının mali sistem içerisinde sürdürülebilirliğinin sağlanması, petrol fiyatlarının seyri ve bir bütün olarak ulusal ekonomi üzerinde yarattığı mali yük, elektrik ve doğalgaz fiyatlarındaki gelişmeler, bu gelişmelerin yarattığı sistemik artçı etkiler, 2019 yılında enerji gündeminin önemli başlıkları olmaya aday konulardı.

Uluslararası piyasada emtia fiyatlarındaki seyir ve TL’deki değer kayıpları enerji sektörünün maliyetleri de hızlı yükselişine sebebiyet verirken, fiyatlama mekanizması üzerindeki kamu etkisi geçen dönemde sektörün mali yapısını olumsuz etkileyen bir diğer unsur oldu. Son dönemde TL’de belirgin bir toparlanma yaşanması ve küresel emtia fiyatlarındaki düşüş sayesinde bu dengesizliğin büyük ölçüde kendiliğinden azalması bekleniyor. Son  25 yılda Türkiye’nin yıllık birincil enerji tüketimi 55 milyon tın karşılığı petrolden 155 milyon tona yükseldi. Birincil enerji kaynaklarında dışa bağımlılığı yüksek olan Türkiye, büyüme hedefinin bir parçası olarak enerjide dışa bağımlılığın azaltılması politikası çerçevesinde yerli kaynaklara yönelmeye odaklandı.

Enerjide dışa bağımlılık azalıyor

Devlet desteği ve sağlanan teşvikler sonucunda, enerjide dışa bağımlılığını azaltan Türkiye, 2019 yılı ilk 10 ayı itibariyle tükettiği enerjini yüzde 6!’ini yerli ve yenilenebilir kaynaklardan elde etti. Bu üretiminde yüzde 48,4’ ünün yenilenebilir kaynaklardan olduğu görülüyor. Bunun yanı sıra yerli kömürün elektrik üretimindeki payı da artmaya devam ediyor. 2019 yılı Eylül ayı sonu itibariyle lisanslı elektrik kurulu gücünün kaynak bazında dağılımında doğalgaz santralleri 26 bin 70 MW güç ile yüzde 30,7 paya sahip olarak ilk sırada yer alıyor. Doğalgaz santrallerini 20 bin 642 MW kapasite ile yüzde 24,3’lük paya sahip barajlı hidroelektrik santralleri izledi. Bunun yanı sıra 10 bin 101 MW (Yüzde 11,9) ile linyit, 8 bin 979 MW (yüzde 10,5) ile ithal kömür, 7 bin 806 MW (Yüzde 9,2 ) ile akarsu, 7 bin 324 MW ( yüzde 8,6) ile rüzgar kaynakları geliyor.

Türkiye’de 2019 yılı Ekim ayının sonu itibariyle kurulu güç 90,7 GWh’yi aştı. Ekim 2019 itibarıyla Türkiye’de toplam 8 bin 112 adet üretim santrali bulunuyor. Bu santrallerin ise yaklaşık yüzde 80’ini lisanslı ve lisansız güneş santralleri oluşturuyor. Türkiye’de dünya standartlarında elektrik dağıtım hizmeti sunulması için 2016-2020 döneminde 18 milyar lirası özel sektör, 12 milyar lirası kamu olmak üzere 30 milyar liralık yatırım bütçesi belirlendi. Ayrıca yaklaşık 43,5 milyon aboneye ulaşmayı hedefleyen elektrik dağıtım sektörü, bugün itibariyle 1 milyon 460 kilometrelik bir şebeke ağına ulaştı.

TÜRKİYE’NİN TOPLAM KURULU GÜCÜ

           YERLİ KAYNAKLAR PAYI

YENİLEBİLİR ENERJİ TOPLAM KURULU GÜCÜ

YENİLEBİLİR ENERJİ PAYI

         90,7 GWH

        %61

                43,2 GWH

     %48,4

 

                                  ENERJİ HAMMADDELERİNE GÖRE ÜRETİM

HİDROELEKTRİK

DOĞALGAZ

LİNYİT

İTHAL KÖMÜR

RÜZGAR

GÜNEŞ SANTRALLERİ

JEOTERMAL

DİĞER

     %33,5

%30,7

%11,9

%10,6

%8,6

%6,1

%1

%2

 

Talep artışında görülen yavaşlama hedefleri baskılıyor

Özellikle elektrik piyasasındaki büyüme hedefleri de Türkiye’nin 2023 vizyonu ile doğru orantılı. Bu kapsamda elektrik tüketiminin 2023 yılında 375 TWh’nin üzerinde gerçekleşmesi bekleniyor. Bunu karşılamak için ise kurulu gücün aynı döneme kadar yaklaşık 110 bin MW’a ulaşması hedefleniyor. Ülkenin elektrik üretim portföyünün gelişimiyle birlikte hedeflenen bir diğer husus ise özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarının ağırlığının artırılması suretiyle kaynak çeşitliliğinin sağlanması. Bu bağlamda uzun dönemde Türkiye’nin elektrik portföyünün yüzde 30 hidrolik, yüzde 30 termik, yüzde 30 yenilenebilir ve yüzde 10 oranında nükleer kaynaklar olarak dengelenmesi planlanıyor. Son birkaç yılda özellikle talep artışında görülen yavaşlama ve yenilenebilir enerji yatırımlarında ilerlemenin istenen hızda devam etmemesi sebebiyle, hedeflenen rakamlara  ulaşmanın biraz daha uzun sürmesi bekleniyor.

Bunun yanı sıra elektrik dağıtım şirketleri tarafından EPDK koordinatörlüğünde başlatılan Türkiye Akıllı Şebekeler 2023 Yol Haritası Projesi ile tüketicilerin elektrik piyasasına aktif katılımının sağlanması, yenilenebilir enerjinin üretimdeki payını artırmaya yardımcı olunması ve enerji kalitesinin iyileştirilmesi hedefleniyor. Bu çerçevede Türkiye elektrik dağıtım sektöründe dijitalleşme süreçlerinde önceliklerini belirleyen sektör temsilcileri, şebeke unsurlarında ve yönetiminde bilişim ve iletişim teknolojilerini yaygınlaştırmaya odaklandı.

 Diğer yandan birincil enerji kaynakları içinde doğalgaz tüketimi, Türkiye’de petrol ve kömürün ardından üçüncü sırada yer alıyor. Doğalgaz tüketimi şehirleşmenin yanı sıra sanayileşme ve ekonomik büyümeyle birlikte artıyor. Dağıtım şirketleri 2018 yılında 44,1 milyar metreküp satış ve dağıtımını gerçekleştirdi. Son beş yılda dağıtım şirketlerinin doğalgaz satış ve taşıma faaliyetlerinin toplam tüketimdeki payı yıllar itibariyle artarak büyüdü. 2018 yılında tüketilen toplam 48,9 milyar metreküp doğalgazın yüzde 90’ı doğalgaz dağıtım şirketlerinin şebekesi üzerinden tüketicilere ulaştırıldı. Doğalgaz ithalatının ülke dağılımına bakıldığında Türkiye, doğalgazın yüzde 50’den fazlasını Rusya Federasyonu’ndan temin ediyor. İkinci ve üçüncü sırayı dönemsel olarak değişmekle birlikte İran ve Azerbaycan izliyor. Türkiye doğalgaz piyasası son beş yılda abone sayısı açısından yıllık yüzde 10 düzeyinde büyüdü. 28 AB ülkesi arasında en fazla abone sayısını arttıran ülkelerin başında gelen Türkiye, Avrupa’nın en fazla abone sayısına sahip ilk beş ülkesi arasında yer alıyor.

Türkiye’de teorik hidroelektrik potansiyeli 433 milyar kWh ile küresel potansiyelin yüzde 1’ini, Avrupa’daki potansiyelin yüzde 16’sını oluşturuyor. Toplam hidroelektrik enerjisinin elektrik üretimindeki payı, Eylül 2019 itibariyle yüzde 33,5 olarak gerçekleşti

Türkiye rüzgar enerjisi potansiyeli 48 bin MW olarak belirlendi. Bu potansiyele karşılık gelen toplam alan Türkiye yüz ölçümünün yüzde 1,3’üne denk geliyor. Türkiye’de sadece rüzgar enerjisinde son 12 yılda yapılan yatırım 9 milyar doların üzerinde.

1000 MW kurulu güçteki güneş enerjisinden elektrik üretimi yılda 110 milyon dolarlık gaz ithalatını önlüyor. GES’lerin ömrünün 30 yıl olduğu düşünüldüğünde mevcut 5,6 GW GES kurulu gücü 30 yılda 18 milyar doların Türkiye’nin kasasında kalmasını sağlayacak.

Elektrik tüketiminin 2023 yılında 375 TWh’nin üzerinde gerçekleşmesi bekleniyor. Bunu karşılamak için ise kurulu gücün aynı döneme kadar yaklaşık 110 bin MW’a ulaşması hedefleniyor. Ekim 2019 itibariyle Türkiye’de toplam 8 bin 112 adet üretim santrali bulunuyor.

 

FSRU yatırımlarıyla LNG kullanım kapasitesi arttı

Türkiye, LNG ithalatında ise 2018 yılında 7,8 milyon ton ile İspanya’nın ardından Avrupa’nın ikinci büyük LNG ithalatçısı oldu. Özellikle son yıllarda yapılan yüzer depolama ve tekrar gazlaştırma ünitesi(FSRU) yatırımlarıyla LNG kullanım kapasitesini artıran Türkiye, bu sayede konvensiyonel doğalgaz tedarik yöntemlerine göre daha likit fiyatlama mekanizmasının olduğu LNG ithalatı ile arz çeşitliliğine katkı sağladı. Uluslararası raporlara göre önümüzdeki yıllarda toplam doğalgaz talebi içinde LNG’nin payının artacağı öngörülüyor. Küresel bazda artan doğalgaz talebi ve arz çeşitliliği ile beraber fiyat rekabetinin sağlanacağı bir piyasa olması bekleniyor.

Doğalgaz, elektrikte fiyat belirleyici kaynak konumunda

Diğer taraftan özellikle son iki yılda doğalgaz piyasasında meydana gelen gelişmeler elektrik piyasasını en fazla etkileyen hususlar haline geldi. Bu sebeple sektörün en önemli gündem maddelerinden biri diğeri ise doğalgaz piyasasının serbestleşmesi yönünde atılan adımların henüz yeterli seviyede olmaması. Bu konuda özellikle düşürülemeyen piyasa konsantrasyonu ve bunun fiyat oluşumunun yanı sıra öngörülebilirliği üzerindeki olumsuz etkileri, enerji piyasasının diğer alanlardaki serbestleşmeyi ve gelişimi de sekteye uğratma potansiyeli taşıyor. Son yıllarda önemli ölçüde düşmüş olsa da Türkiye’de halen elektrik üretiminde doğalgaz önemli bir pay alıyor. Doğalgaz, elektrik emtiası ve piyasasının kendine has özelliği dolayısıyla fiyat belirleyici kaynak olma özelliği taşıyor. Fiyat oluşumunda piyasa dinamiklerinin geçerli olacağı bir mekanizma öngörülebilirliğin sağlanması gerektiğine dikkat çeken sektör temsilcileri, bunula birlikte özellikle hakim oyuncu konumunda olan şirketin piyasadaki faaliyetler için bir referans haline gelen sözleşmelerinde ve ürünlerinde esneklik ve öngörülebilirliği sağlayabilmesinin büyük önem taşıdığını belirtiyor.

Bulunduğu coğrafyada yaşanan gelişmeler enerji piyasalarının ve para politikalarının öngörülebilir olmasını zorlaştırsa da Türkiye, kilit öneme sahip jeopolitik konumuyla uluslararası enerji projelerinde de stratejik görevler üstlenmeye devam ediyor. Petrol ve doğalgaz rezervlerinin üretici ülkelerden tüketici ülkelere taşınmasında güvenli bir koridor olan Türkiye, yine son dönemdeki çok yönlü enerji politikaları ile bölgesel bir enerji ticaret merkezine dönüşmeyi hedefliyor. Bu kapsamda Türkiye, bölgesel enerji stratejisini geliştirirken, gerek doğu-batı, gerekse kuzey-güney enerji koridorları üzerindeki konumunun güçlendirilmesine odaklanmış durumda. ‘Enerjini İpek Yolu’ olarak biline  Azeri gazını Avrupa’ya ulaştıran Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi (TANAP), Türkiye’nin enerjide transit üs olma hedefindeki iş birliklerinin başında yer alıyor. TANAP, yapımı halen devam eden Trans Adriyatik Boru Hattı’na (TAP) bağlanacak. Avrupa’ya gaz sevkiyatının başlaması için TAP’ın tamamlanması gerekiyor. 2020 yılında TAP’ın da tamamlanarak Avrupa’ya gaz ihracatına başlanması bekleniyor.

Türk Akımı’nın 2020 açılması hedefleniyor

Ayrıca Rus doğalgazını Türkiye’ye ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyacak olan Türk Akımı doğalgaz boru hattı projesinin ilk hattı tamamlandı. Türk Akım Doğalgaz Boru Hattı’nın derin sulardaki boru hatlarından biri Türkiye piyasasının  ihtiyacını karşılarken, diğeri Türkiye-Avrupa sınırına uzanarak Güney ve Güneydoğu Avrupa’ya Rus doğalgazının tedarikini sağlayacak. Türk Akımı doğalgaz boru hattı şu anda Sırbistan sınırında, Bulgaristan sınırından Macaristan’a kadar olan bölgede yapım aşamasında bulunuyor. Projenin 2020’de açılması planlanıyor. Stratejik konumu dolayısıyla Türkiye aynı zamanda Avrasya’daki enerji ekonomisi üzerindeki etkinliğini artıracak.

Öte yandan enerji karmasında yenilenebilir kaynakların payının artırılması Türkiye’nin enerji güvenliği ve cari işlemler dengesi gibi pek çok önemli makro hedefiyle dorudan bağlantılı. Bu nedenle yenilenebilir enerjiye yatırımların devam etmesi stratejik önem taşıyor. Yerli ve yenilenebilir enerjiye yapılan teşviklerin artmasıyla enerjide arz güvenliğinin sağlanması yolunda adımlar atılması, bu kapsamda özel sektörün yatırımlarını hızlandırması da enerji sektörüne ivme kazandırıyor. Türkiye’de özellikle yenilenebilir enerji alanında büyük bir potansiyel var.

Kurulu güç son 15 yılda üç kat arttı

Türkiye’nin rüzgar enerjisi potansiyeli 48 bin MW olarak belirlendi. Bu potansiyele karşılık gelen toplam alan Türkiye yüz ölçümünün yüzde 1,3’ünü oluşturuyor. 2019 yılı itibarı ile işletmede olan rüzgar enerji santrallerinin toplam kurulu gücü 7 bin 300 MW düzeyine ulaştı. Kurulu gücünü son 15 yılda üç kat artıran Türkiye’nin coğrafi potansiyelinden en iyi yararlanması ve enerji üretim kapasitesini artırması için yenilenebilir enerjiye yönelik uygun bir mevzuat ortamı ve devlet teşvik en önemli itici güç olmaya devam edecek. Lisansız enerji üretiminin,  izin süreçlerini hızlandırma ve küçük yatırımları teşvik etme açısından olumlu katkılarının olabileceği vurgulanıyor.

                    Kömür tüketimi her geçen yıl artıyor

KPMG Türkiye’nin sektörün 2019 yılında gösterdiği performansını değerlendiren Sektörel Bakış –Enerji raporuna göre, 11,4 milyon ton ispatlanan kömür rezervi bulunan Türkiye’nin 2017 yılı itibariyle 115 yıllık üretim kapasitesi bulunuyor. 2917 yılında dünya genelindeki kömür üretiminin yüzde 0,6’lık kısmı Türkiye’de yapıldı. Yurtiçinde 2017 yılında bir önceki yıla göre yüzde 34,8 artışla 20,8 milyon ton üretim yapılırken, tüketimde yüzde 16,3 artışla 44,6 milyon ton tüketim gerçekleşti. Enerjide yerli kaynaklara yönelme enerji politikaların öncelikli konularından biri haline gelirken, tüketim her geçen yıl daha da artıyor. Bununla birlikte, yeni gelişen kömür teknolojileri sayesinde çevresel olumsuz etkilerin azaltılması ve diğer fosil yakıtlara kıyasla politik çekişmelerden uzak ve daha az riskli bölgelerde üretiliyor olması kömür tüketimini destekleyen unsurlar olarak öne çıkıyor.

 

Türkiye’de 5 binin üzerinde araç CNG kullanıcısı

Türkiye’de 5 binin üzerinde araçta yakıt olarak sıkılaştırılmış doğalgaz (CNG) kullanılıyor. Toplu taşımada CNG’nin payı her geçen gün artıyor. Özellikle Türkiye nüfusunun yüzde 25’inin yaşadığı İstanbul ve Ankara Büyükşehir Toplu Taşıma araçlarında CNG yakıt olarak kullanılıyor. Son dönemde Kocaeli, Düzce,  Kayseri ve daha birçok şehirde CNG’li otobüsler tercih ediliyor. 2018 yılı sonu itibariyle 22,5 milyon motorlu taştın trafikte olduğu Türkiye’de, bu araçların, sadece yüzde 0,02’si yakıt olarak doğalgazı tercih ediyor.

 

 

Dağıtık üretim için süreçleri sadeleştirmeli

Yenilenebilir enerji sektörü genelinde bakıldığında, sektörün sürdürebilir olarak büyümesi için düzenli olarak yatırım yapılabilecek yeni kapasitelerin öngörülebilir koşullar altında açıklaması, yatırım planlamalarının sağlıklı yapılabilmesi açısından büyük önem taşıyor. YEKA’lar ( Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları)  hem yerli üretimi teşvik etmesi hem yenilenebilir yatırımlar için idari süreçlerin kolaylaştırıldığı bir sistem sunması açısından değerli. Sektör temsilcileri, bu modelin, piyasadan da görüşler alınarak geliştirilmesi ve ihale sonrasında tesislerin yatırıma dönüşmesini sağlayacak düzenlemelerle desteklenmesi gerektiğini ifade ediyor. Ayrıca, öz tüketim modeli olarak da adlandırılan dağıtık üretim için izin süreçleri sadeleştirilmesi de önemini artırıyor. Bu kapsamda dağıtık üretimin ülke genelinde koordinasyonunun sağlanması ve tüketicilere yönelik finansman kaynaklarının çeşitlendirilmesi gibi adımların da atılması gerekiyor.

Türkiye’de sadece rüzgar enerjisinde 12 yılda yapılan yatırım 9 milyar doların üzerinde. Bu yatırım aynı zamanda en az 6 milyar dolarlık ithalat yapıldığı anlamına geliyor. Rüzgar, güneş, jeotermal ve biyokitle gibi temiz kaynaklardan enerji üretirken kullanılan yüksek teknolojili makine ve ekipmanda ithalat oranı da yüzde 70’in üzerinde. Yürürlükteki teşvik mevzuatına göre, yenilenebilir enerji ekipmanı teşvikleri sadece rüzgar türbini, jeneratör ve kanat imalatını kapsıyor. Bu ekipmanları üreten şirketlere Türkiye’nin hangi kentinde olursa olsun 5’inci bölge teşvikleri sağlanıyor. Sektör temsilcileri, ancak sadece bu üretimleri yapanların yanı sıra rüzgar, güneş, biyokütle, jeotermal, hidroelektrik ve dalga enerjisi santrallerinde de üretimin belgelendirilmesi şartıyla kullanılan parça ve ekipmanları üreten şirketlere aynı teşviklerin sağlanması gerektiğine dikkat çekiyor.

Kredi faizlerinin yüksekliği, yatırımcının finansman erişimini güçleştiriyor

Bunun yanında YEKDEM yerine hangi mekanizmanın ikame edileceği de belirsizliğini koruyor. Türkiye’de ticari kredilerinin yüksekliği, sermaye kaynağı ne olursa olsun, yatırımcı şirketlerin finansman kaynaklarına erişmesini de güçleştiriyor. Bu durumda da şirketler zorunlu olarak yurtdışı finans kaynaklarına yöneliyor, finansmana erişimde başarılı olan şirketler ise projelerinin yüzde 60 ila 70’inin Avrupa Birliği’nden karşılanması şartıyla yüzleşiyor.

Güneş enerjisi sektöründe ise 2019 yılı Ekim ayı sonu itibariyle 5 bin 600 MW kurulu güç ile 8 bin 500 GWh’lık elektrik üretimi gerçekleşti. Türkiye’de kurulu gücün 90 bin 720 MW ve toplam elektrik üretiminin 251 bin 237 GWh olduğu göz önüne alındığında, güneş enerjisinin payının kurulu güçte yüzde 6,1 üretimde ise yüzde 3,4 olduğu görülüyor. Güneş enerjisi sektöründe yatırım maliyetlerinin yıllara göre azalıyor olması, ürünlerdeki verim artışları, elektrik fiyatlarındaki artışların devam edecek olması ve enerji depolama alanındaki gelişmeler sektörün gelecekte oldukça büyüme potansiyeline sahip olduğunu gösteriyor. TEİAŞ verilerine göre 2018 yılında yaklaşık 1.600 mw’lik kurulum gerçekleşen sektörde Ekim 2019 itibariyle yaklaşık 550 MW’lik kurulum gerçekleşti. 2019 yılı Mayıs ayında yayınlanan yeni lisansız yönetmeliği ve elektrik fiyatlarına gelen artışlarla çatı GES pazarında, bağlantı anlaşması süresi biten lisansız projeler üç aylık ilave ek süre verilmesi ile de arazi tipi GES projelerinin hareketlenmesi ile 2019 yılında 1000 MW GES kurulumuna ulaşılacağı tahmin ediliyor.

                             Akaryakıt sektöründen kısa kısa

֍2018’de toplam otomotiv yakıtları tüketimi, önceki yıla göre yüzde 1 azalarak yaklaşık 3,7 milyon metreküp olarak gerçekleşti.

֍Akaryakıt sektörünün oluşturduğu toplam parasal büyüklük 2018 yılında bir önceki yıla göre yüzde 19,3 arttı ve 209,6 milyar TL’ye ulaştı.

֍Tüketim verileri üzerinden yapılan hesaplamalar göre, petrol sektöründen sağlanan dolaylı vergiler 2018 yılında 87,7 milyar TL olarak gerçekleşti.

֍2018 yılı toplam motorin türleri (motorin ve motorin diğer) tüketimi, 2017 yılına göre yüzde 2i4 azalarak yaklaşık 28,3 milyon metreküp oldu.

֍Benzin tüketimi son yıllarda bir artış sergiliyor. 2018 yılında toplam benzin tüketimi 2017 yılına göre yüzde 1,2 artarak yaklaşık 3,1 milyon metreküp düzeyinde gerçekleşti.

֍2017 yılında 5,6 milyon metreküp olan LPG otogaz tüketimi, 2018 yılında yüzde 5,3 oranında artarak 5,9 milyon metreküp olarak gerçekleşti.

#Kaynak:PETDER

                                Enerji sektörünün güçlü ve zayıf yönleri

Güçlü yönler

Zayıf yönler

●Bölgesel konumu itibari ile enerji dağıtımındaki              stratejik üs özelliği  

Güçlü yabancı ortaklık kurabilme yeteneğine sahip yatırım profili

Sektöre finans sağlamada ihtisaslaşan bankacılık sistemi

Güneşten efektif yararlanma düzeyinin yüksekliği

Rüzgar enerjisi santralleri kurulumuna uygun bölgelerin yoğunluğu

Biyokütle enerjisi üretmek için önemli bir parametre olan nüfus yoğunluğu

Akdeniz ve Karadeniz havzalarındaki hidrokarbon potansiyeli

Doğalgaz ile ilgili iş ortaklıklarının uzun dönemli inşa edilmiş olması ve projelerin sağlıklı bir biçimde yürütülüyor olması.

Ekonomik aktivitedeki dalgalanmalar

Türk lirasının dış şoklara açık olması

Yenilenebilir enerji ile ilgili farkındalık düzeyinin düşük olması

Üretimi artırma çalışmalarına karşılık tüketimi azaltma çalışmalarının aynı hızda olmaması

Ar-Ge çalışmalarının dünya ortalamasından düşük düzeyde seyrediyor olması

Enerjinin ağırlıklı dağıtım ve pazarlama kategorilerinde yatırımcı memnuniyetsizliği

 

#Kaynak: KPMG Türkiye

Hasan Kuş, Dünya enerji eki, 6 Aralık 2019

 

 

Türkiye, 2019 yılının ilk 10 ayı itibariyle tükettiği enerjinin yüzde 61’ini yerli ve yenilenebilir kaynaklardan karşıladı.

 

Yenilenebilir enerji kaynaklarına yatırımda son 12 yılda hızlı bir ivme kaydeden Türkiye, 2019 yılının ilk 10 ayı itibariyle tükettiği enerjinin yüzde 61’ini yerli ve yenilenebilir kaynaklardan karşılayan Türkiye, enerjide dışa bağımlılığı azaltmaya çalışsa da elektrik enerjisinin üretimindeki birincil hammaddelerini ve üretimde kullanılan makine-teçhizatı büyük ölçekte ithalatla karşılıyor. Özellikle, rüzgar, güneş, jeotermal ve biokütleden enerji üretirken kullanılan yüksek teknolojili makine ve ekipmanda dışa bağımlılık yüzde 70’i buluyor. Türkiye enerji sektörü, sadece rüzgar enerjisinde son 12 yılda yapılan 9 milyar dolarlık yatırımın yaklaşık 6 milyar dolarını ithalatla karşıladı. Bu nedenle elektrik fiyatları, kısa dönemli arz-talep mekanizmasını etkileyen iklim şartları, jeopolitik etkenlerin yanında uluslararası emtia fiyatları ve döviz kurları ile doğru orantılı seyir izliyor.

Enerji kaynağının yerli olmasının tek başına yeterli olmadığını ve o enerjiyi üreten ekipmanların da Türkiye’de üretilmesi gerektiğini söyleyen uzmanlar, 5’inci bölge teşviklerinin yenilenebilir ekipmanında sadece rüzgar türbini, jeneratör ve kanat imalatını kapsadığını belirtiyor. Uzmanlar, aynı teşviklerin söz konusu üreticilerin yanı sıra üretimin belgelendirilmesi şartıyla rüzgar, güneş, biokütle, jeotermal ve hidroelektrik ve dalga enerjisi santrallerinde kullanılan parça ve ekipman üreticilerine de sağlanması gerektiğini vurguluyor. Türkiye’de 2030 hedeflerine bağlı olarak yenilenebilir enerjide önümüzdeki 11 yıl içinde yaklaşık 25 milyar dolarlık bir ekipman pazarının oluşması bekleniyor.

 Yaşam standartlarının yükselişine paralel nüfus artışı dolayısıyla enerjiye yönelik küresel talepte artıyor. Dünya genelinde teknolojik gelişmeler yenilenebilir enerji maliyetlerini düşürse de arz talep gelişmelerine yönelik belirsizlikler fosil yakıtların fiyatlarında oynaklığa yol açıyor. Türkiye’nin 2019 yılına yönelik enerji gündemindeki en önemli konuların başında ise maliyetler ve fiyatlar geliyor. Piyasa riskine maruz kalmış santrallerin teknik-ekonomik açıdan mümkün olanlarının mali sistem içerisinde sürdürülebilirliğinin sağlanması, petrol fiyatlarının seyri ve bir bütün olarak ulusal ekonomi üzerinde yarattığı mali yük, elektrik ve doğalgaz fiyatlarındaki gelişmeler, bu gelişmelerin yarattığı sistemik artçı etkiler, 2019 yılında enerji gündeminin önemli başlıkları olmaya aday konulardı.

Uluslararası piyasada emtia fiyatlarındaki seyir ve TL’deki değer kayıpları enerji sektörünün maliyetleri de hızlı yükselişine sebebiyet verirken, fiyatlama mekanizması üzerindeki kamu etkisi geçen dönemde sektörün mali yapısını olumsuz etkileyen bir diğer unsur oldu. Son dönemde TL’de belirgin bir toparlanma yaşanması ve küresel emtia fiyatlarındaki düşüş sayesinde bu dengesizliğin büyük ölçüde kendiliğinden azalması bekleniyor. Son  25 yılda Türkiye’nin yıllık birincil enerji tüketimi 55 milyon tın karşılığı petrolden 155 milyon tona yükseldi. Birincil enerji kaynaklarında dışa bağımlılığı yüksek olan Türkiye, büyüme hedefinin bir parçası olarak enerjide dışa bağımlılığın azaltılması politikası çerçevesinde yerli kaynaklara yönelmeye odaklandı.

Enerjide dışa bağımlılık azalıyor

Devlet desteği ve sağlanan teşvikler sonucunda, enerjide dışa bağımlılığını azaltan Türkiye, 2019 yılı ilk 10 ayı itibariyle tükettiği enerjini yüzde 6!’ini yerli ve yenilenebilir kaynaklardan elde etti. Bu üretiminde yüzde 48,4’ ünün yenilenebilir kaynaklardan olduğu görülüyor. Bunun yanı sıra yerli kömürün elektrik üretimindeki payı da artmaya devam ediyor. 2019 yılı Eylül ayı sonu itibariyle lisanslı elektrik kurulu gücünün kaynak bazında dağılımında doğalgaz santralleri 26 bin 70 MW güç ile yüzde 30,7 paya sahip olarak ilk sırada yer alıyor. Doğalgaz santrallerini 20 bin 642 MW kapasite ile yüzde 24,3’lük paya sahip barajlı hidroelektrik santralleri izledi. Bunun yanı sıra 10 bin 101 MW (Yüzde 11,9) ile linyit, 8 bin 979 MW (yüzde 10,5) ile ithal kömür, 7 bin 806 MW (Yüzde 9,2 ) ile akarsu, 7 bin 324 MW ( yüzde 8,6) ile rüzgar kaynakları geliyor.

Türkiye’de 2019 yılı Ekim ayının sonu itibariyle kurulu güç 90,7 GWh’yi aştı. Ekim 2019 itibarıyla Türkiye’de toplam 8 bin 112 adet üretim santrali bulunuyor. Bu santrallerin ise yaklaşık yüzde 80’ini lisanslı ve lisansız güneş santralleri oluşturuyor. Türkiye’de dünya standartlarında elektrik dağıtım hizmeti sunulması için 2016-2020 döneminde 18 milyar lirası özel sektör, 12 milyar lirası kamu olmak üzere 30 milyar liralık yatırım bütçesi belirlendi. Ayrıca yaklaşık 43,5 milyon aboneye ulaşmayı hedefleyen elektrik dağıtım sektörü, bugün itibariyle 1 milyon 460 kilometrelik bir şebeke ağına ulaştı.

TÜRKİYE’NİN TOPLAM KURULU GÜCÜ

           YERLİ KAYNAKLAR PAYI

YENİLEBİLİR ENERJİ TOPLAM KURULU GÜCÜ

YENİLEBİLİR ENERJİ PAYI

         90,7 GWH

        %61

                43,2 GWH

     %48,4

 

                                  ENERJİ HAMMADDELERİNE GÖRE ÜRETİM

HİDROELEKTRİK

DOĞALGAZ

LİNYİT

İTHAL KÖMÜR

RÜZGAR

GÜNEŞ SANTRALLERİ

JEOTERMAL

DİĞER

     %33,5

%30,7

%11,9

%10,6

%8,6

%6,1

%1

%2

 

Talep artışında görülen yavaşlama hedefleri baskılıyor

Özellikle elektrik piyasasındaki büyüme hedefleri de Türkiye’nin 2023 vizyonu ile doğru orantılı. Bu kapsamda elektrik tüketiminin 2023 yılında 375 TWh’nin üzerinde gerçekleşmesi bekleniyor. Bunu karşılamak için ise kurulu gücün aynı döneme kadar yaklaşık 110 bin MW’a ulaşması hedefleniyor. Ülkenin elektrik üretim portföyünün gelişimiyle birlikte hedeflenen bir diğer husus ise özellikle yenilenebilir enerji kaynaklarının ağırlığının artırılması suretiyle kaynak çeşitliliğinin sağlanması. Bu bağlamda uzun dönemde Türkiye’nin elektrik portföyünün yüzde 30 hidrolik, yüzde 30 termik, yüzde 30 yenilenebilir ve yüzde 10 oranında nükleer kaynaklar olarak dengelenmesi planlanıyor. Son birkaç yılda özellikle talep artışında görülen yavaşlama ve yenilenebilir enerji yatırımlarında ilerlemenin istenen hızda devam etmemesi sebebiyle, hedeflenen rakamlara  ulaşmanın biraz daha uzun sürmesi bekleniyor.

Bunun yanı sıra elektrik dağıtım şirketleri tarafından EPDK koordinatörlüğünde başlatılan Türkiye Akıllı Şebekeler 2023 Yol Haritası Projesi ile tüketicilerin elektrik piyasasına aktif katılımının sağlanması, yenilenebilir enerjinin üretimdeki payını artırmaya yardımcı olunması ve enerji kalitesinin iyileştirilmesi hedefleniyor. Bu çerçevede Türkiye elektrik dağıtım sektöründe dijitalleşme süreçlerinde önceliklerini belirleyen sektör temsilcileri, şebeke unsurlarında ve yönetiminde bilişim ve iletişim teknolojilerini yaygınlaştırmaya odaklandı.

 Diğer yandan birincil enerji kaynakları içinde doğalgaz tüketimi, Türkiye’de petrol ve kömürün ardından üçüncü sırada yer alıyor. Doğalgaz tüketimi şehirleşmenin yanı sıra sanayileşme ve ekonomik büyümeyle birlikte artıyor. Dağıtım şirketleri 2018 yılında 44,1 milyar metreküp satış ve dağıtımını gerçekleştirdi. Son beş yılda dağıtım şirketlerinin doğalgaz satış ve taşıma faaliyetlerinin toplam tüketimdeki payı yıllar itibariyle artarak büyüdü. 2018 yılında tüketilen toplam 48,9 milyar metreküp doğalgazın yüzde 90’ı doğalgaz dağıtım şirketlerinin şebekesi üzerinden tüketicilere ulaştırıldı. Doğalgaz ithalatının ülke dağılımına bakıldığında Türkiye, doğalgazın yüzde 50’den fazlasını Rusya Federasyonu’ndan temin ediyor. İkinci ve üçüncü sırayı dönemsel olarak değişmekle birlikte İran ve Azerbaycan izliyor. Türkiye doğalgaz piyasası son beş yılda abone sayısı açısından yıllık yüzde 10 düzeyinde büyüdü. 28 AB ülkesi arasında en fazla abone sayısını arttıran ülkelerin başında gelen Türkiye, Avrupa’nın en fazla abone sayısına sahip ilk beş ülkesi arasında yer alıyor.

Türkiye’de teorik hidroelektrik potansiyeli 433 milyar kWh ile küresel potansiyelin yüzde 1’ini, Avrupa’daki potansiyelin yüzde 16’sını oluşturuyor. Toplam hidroelektrik enerjisinin elektrik üretimindeki payı, Eylül 2019 itibariyle yüzde 33,5 olarak gerçekleşti

Türkiye rüzgar enerjisi potansiyeli 48 bin MW olarak belirlendi. Bu potansiyele karşılık gelen toplam alan Türkiye yüz ölçümünün yüzde 1,3’üne denk geliyor. Türkiye’de sadece rüzgar enerjisinde son 12 yılda yapılan yatırım 9 milyar doların üzerinde.

1000 MW kurulu güçteki güneş enerjisinden elektrik üretimi yılda 110 milyon dolarlık gaz ithalatını önlüyor. GES’lerin ömrünün 30 yıl olduğu düşünüldüğünde mevcut 5,6 GW GES kurulu gücü 30 yılda 18 milyar doların Türkiye’nin kasasında kalmasını sağlayacak.

Elektrik tüketiminin 2023 yılında 375 TWh’nin üzerinde gerçekleşmesi bekleniyor. Bunu karşılamak için ise kurulu gücün aynı döneme kadar yaklaşık 110 bin MW’a ulaşması hedefleniyor. Ekim 2019 itibariyle Türkiye’de toplam 8 bin 112 adet üretim santrali bulunuyor.

 

FSRU yatırımlarıyla LNG kullanım kapasitesi arttı

Türkiye, LNG ithalatında ise 2018 yılında 7,8 milyon ton ile İspanya’nın ardından Avrupa’nın ikinci büyük LNG ithalatçısı oldu. Özellikle son yıllarda yapılan yüzer depolama ve tekrar gazlaştırma ünitesi(FSRU) yatırımlarıyla LNG kullanım kapasitesini artıran Türkiye, bu sayede konvensiyonel doğalgaz tedarik yöntemlerine göre daha likit fiyatlama mekanizmasının olduğu LNG ithalatı ile arz çeşitliliğine katkı sağladı. Uluslararası raporlara göre önümüzdeki yıllarda toplam doğalgaz talebi içinde LNG’nin payının artacağı öngörülüyor. Küresel bazda artan doğalgaz talebi ve arz çeşitliliği ile beraber fiyat rekabetinin sağlanacağı bir piyasa olması bekleniyor.

Doğalgaz, elektrikte fiyat belirleyici kaynak konumunda

Diğer taraftan özellikle son iki yılda doğalgaz piyasasında meydana gelen gelişmeler elektrik piyasasını en fazla etkileyen hususlar haline geldi. Bu sebeple sektörün en önemli gündem maddelerinden biri diğeri ise doğalgaz piyasasının serbestleşmesi yönünde atılan adımların henüz yeterli seviyede olmaması. Bu konuda özellikle düşürülemeyen piyasa konsantrasyonu ve bunun fiyat oluşumunun yanı sıra öngörülebilirliği üzerindeki olumsuz etkileri, enerji piyasasının diğer alanlardaki serbestleşmeyi ve gelişimi de sekteye uğratma potansiyeli taşıyor. Son yıllarda önemli ölçüde düşmüş olsa da Türkiye’de halen elektrik üretiminde doğalgaz önemli bir pay alıyor. Doğalgaz, elektrik emtiası ve piyasasının kendine has özelliği dolayısıyla fiyat belirleyici kaynak olma özelliği taşıyor. Fiyat oluşumunda piyasa dinamiklerinin geçerli olacağı bir mekanizma öngörülebilirliğin sağlanması gerektiğine dikkat çeken sektör temsilcileri, bunula birlikte özellikle hakim oyuncu konumunda olan şirketin piyasadaki faaliyetler için bir referans haline gelen sözleşmelerinde ve ürünlerinde esneklik ve öngörülebilirliği sağlayabilmesinin büyük önem taşıdığını belirtiyor.

Bulunduğu coğrafyada yaşanan gelişmeler enerji piyasalarının ve para politikalarının öngörülebilir olmasını zorlaştırsa da Türkiye, kilit öneme sahip jeopolitik konumuyla uluslararası enerji projelerinde de stratejik görevler üstlenmeye devam ediyor. Petrol ve doğalgaz rezervlerinin üretici ülkelerden tüketici ülkelere taşınmasında güvenli bir koridor olan Türkiye, yine son dönemdeki çok yönlü enerji politikaları ile bölgesel bir enerji ticaret merkezine dönüşmeyi hedefliyor. Bu kapsamda Türkiye, bölgesel enerji stratejisini geliştirirken, gerek doğu-batı, gerekse kuzey-güney enerji koridorları üzerindeki konumunun güçlendirilmesine odaklanmış durumda. ‘Enerjini İpek Yolu’ olarak biline  Azeri gazını Avrupa’ya ulaştıran Trans Anadolu Doğalgaz Boru Hattı Projesi (TANAP), Türkiye’nin enerjide transit üs olma hedefindeki iş birliklerinin başında yer alıyor. TANAP, yapımı halen devam eden Trans Adriyatik Boru Hattı’na (TAP) bağlanacak. Avrupa’ya gaz sevkiyatının başlaması için TAP’ın tamamlanması gerekiyor. 2020 yılında TAP’ın da tamamlanarak Avrupa’ya gaz ihracatına başlanması bekleniyor.

Türk Akımı’nın 2020 açılması hedefleniyor

Ayrıca Rus doğalgazını Türkiye’ye ve Türkiye üzerinden Avrupa’ya taşıyacak olan Türk Akımı doğalgaz boru hattı projesinin ilk hattı tamamlandı. Türk Akım Doğalgaz Boru Hattı’nın derin sulardaki boru hatlarından biri Türkiye piyasasının  ihtiyacını karşılarken, diğeri Türkiye-Avrupa sınırına uzanarak Güney ve Güneydoğu Avrupa’ya Rus doğalgazının tedarikini sağlayacak. Türk Akımı doğalgaz boru hattı şu anda Sırbistan sınırında, Bulgaristan sınırından Macaristan’a kadar olan bölgede yapım aşamasında bulunuyor. Projenin 2020’de açılması planlanıyor. Stratejik konumu dolayısıyla Türkiye aynı zamanda Avrasya’daki enerji ekonomisi üzerindeki etkinliğini artıracak.

Öte yandan enerji karmasında yenilenebilir kaynakların payının artırılması Türkiye’nin enerji güvenliği ve cari işlemler dengesi gibi pek çok önemli makro hedefiyle dorudan bağlantılı. Bu nedenle yenilenebilir enerjiye yatırımların devam etmesi stratejik önem taşıyor. Yerli ve yenilenebilir enerjiye yapılan teşviklerin artmasıyla enerjide arz güvenliğinin sağlanması yolunda adımlar atılması, bu kapsamda özel sektörün yatırımlarını hızlandırması da enerji sektörüne ivme kazandırıyor. Türkiye’de özellikle yenilenebilir enerji alanında büyük bir potansiyel var.

Kurulu güç son 15 yılda üç kat arttı

Türkiye’nin rüzgar enerjisi potansiyeli 48 bin MW olarak belirlendi. Bu potansiyele karşılık gelen toplam alan Türkiye yüz ölçümünün yüzde 1,3’ünü oluşturuyor. 2019 yılı itibarı ile işletmede olan rüzgar enerji santrallerinin toplam kurulu gücü 7 bin 300 MW düzeyine ulaştı. Kurulu gücünü son 15 yılda üç kat artıran Türkiye’nin coğrafi potansiyelinden en iyi yararlanması ve enerji üretim kapasitesini artırması için yenilenebilir enerjiye yönelik uygun bir mevzuat ortamı ve devlet teşvik en önemli itici güç olmaya devam edecek. Lisansız enerji üretiminin,  izin süreçlerini hızlandırma ve küçük yatırımları teşvik etme açısından olumlu katkılarının olabileceği vurgulanıyor.

                    Kömür tüketimi her geçen yıl artıyor

KPMG Türkiye’nin sektörün 2019 yılında gösterdiği performansını değerlendiren Sektörel Bakış –Enerji raporuna göre, 11,4 milyon ton ispatlanan kömür rezervi bulunan Türkiye’nin 2017 yılı itibariyle 115 yıllık üretim kapasitesi bulunuyor. 2917 yılında dünya genelindeki kömür üretiminin yüzde 0,6’lık kısmı Türkiye’de yapıldı. Yurtiçinde 2017 yılında bir önceki yıla göre yüzde 34,8 artışla 20,8 milyon ton üretim yapılırken, tüketimde yüzde 16,3 artışla 44,6 milyon ton tüketim gerçekleşti. Enerjide yerli kaynaklara yönelme enerji politikaların öncelikli konularından biri haline gelirken, tüketim her geçen yıl daha da artıyor. Bununla birlikte, yeni gelişen kömür teknolojileri sayesinde çevresel olumsuz etkilerin azaltılması ve diğer fosil yakıtlara kıyasla politik çekişmelerden uzak ve daha az riskli bölgelerde üretiliyor olması kömür tüketimini destekleyen unsurlar olarak öne çıkıyor.

 

Türkiye’de 5 binin üzerinde araç CNG kullanıcısı

Türkiye’de 5 binin üzerinde araçta yakıt olarak sıkılaştırılmış doğalgaz (CNG) kullanılıyor. Toplu taşımada CNG’nin payı her geçen gün artıyor. Özellikle Türkiye nüfusunun yüzde 25’inin yaşadığı İstanbul ve Ankara Büyükşehir Toplu Taşıma araçlarında CNG yakıt olarak kullanılıyor. Son dönemde Kocaeli, Düzce,  Kayseri ve daha birçok şehirde CNG’li otobüsler tercih ediliyor. 2018 yılı sonu itibariyle 22,5 milyon motorlu taştın trafikte olduğu Türkiye’de, bu araçların, sadece yüzde 0,02’si yakıt olarak doğalgazı tercih ediyor.

 

 

Dağıtık üretim için süreçleri sadeleştirmeli

Yenilenebilir enerji sektörü genelinde bakıldığında, sektörün sürdürebilir olarak büyümesi için düzenli olarak yatırım yapılabilecek yeni kapasitelerin öngörülebilir koşullar altında açıklaması, yatırım planlamalarının sağlıklı yapılabilmesi açısından büyük önem taşıyor. YEKA’lar ( Yenilenebilir Enerji Kaynak Alanları)  hem yerli üretimi teşvik etmesi hem yenilenebilir yatırımlar için idari süreçlerin kolaylaştırıldığı bir sistem sunması açısından değerli. Sektör temsilcileri, bu modelin, piyasadan da görüşler alınarak geliştirilmesi ve ihale sonrasında tesislerin yatırıma dönüşmesini sağlayacak düzenlemelerle desteklenmesi gerektiğini ifade ediyor. Ayrıca, öz tüketim modeli olarak da adlandırılan dağıtık üretim için izin süreçleri sadeleştirilmesi de önemini artırıyor. Bu kapsamda dağıtık üretimin ülke genelinde koordinasyonunun sağlanması ve tüketicilere yönelik finansman kaynaklarının çeşitlendirilmesi gibi adımların da atılması gerekiyor.

Türkiye’de sadece rüzgar enerjisinde 12 yılda yapılan yatırım 9 milyar doların üzerinde. Bu yatırım aynı zamanda en az 6 milyar dolarlık ithalat yapıldığı anlamına geliyor. Rüzgar, güneş, jeotermal ve biyokitle gibi temiz kaynaklardan enerji üretirken kullanılan yüksek teknolojili makine ve ekipmanda ithalat oranı da yüzde 70’in üzerinde. Yürürlükteki teşvik mevzuatına göre, yenilenebilir enerji ekipmanı teşvikleri sadece rüzgar türbini, jeneratör ve kanat imalatını kapsıyor. Bu ekipmanları üreten şirketlere Türkiye’nin hangi kentinde olursa olsun 5’inci bölge teşvikleri sağlanıyor. Sektör temsilcileri, ancak sadece bu üretimleri yapanların yanı sıra rüzgar, güneş, biyokütle, jeotermal, hidroelektrik ve dalga enerjisi santrallerinde de üretimin belgelendirilmesi şartıyla kullanılan parça ve ekipmanları üreten şirketlere aynı teşviklerin sağlanması gerektiğine dikkat çekiyor.

Kredi faizlerinin yüksekliği, yatırımcının finansman erişimini güçleştiriyor

Bunun yanında YEKDEM yerine hangi mekanizmanın ikame edileceği de belirsizliğini koruyor. Türkiye’de ticari kredilerinin yüksekliği, sermaye kaynağı ne olursa olsun, yatırımcı şirketlerin finansman kaynaklarına erişmesini de güçleştiriyor. Bu durumda da şirketler zorunlu olarak yurtdışı finans kaynaklarına yöneliyor, finansmana erişimde başarılı olan şirketler ise projelerinin yüzde 60 ila 70’inin Avrupa Birliği’nden karşılanması şartıyla yüzleşiyor.

Güneş enerjisi sektöründe ise 2019 yılı Ekim ayı sonu itibariyle 5 bin 600 MW kurulu güç ile 8 bin 500 GWh’lık elektrik üretimi gerçekleşti. Türkiye’de kurulu gücün 90 bin 720 MW ve toplam elektrik üretiminin 251 bin 237 GWh olduğu göz önüne alındığında, güneş enerjisinin payının kurulu güçte yüzde 6,1 üretimde ise yüzde 3,4 olduğu görülüyor. Güneş enerjisi sektöründe yatırım maliyetlerinin yıllara göre azalıyor olması, ürünlerdeki verim artışları, elektrik fiyatlarındaki artışların devam edecek olması ve enerji depolama alanındaki gelişmeler sektörün gelecekte oldukça büyüme potansiyeline sahip olduğunu gösteriyor. TEİAŞ verilerine göre 2018 yılında yaklaşık 1.600 mw’lik kurulum gerçekleşen sektörde Ekim 2019 itibariyle yaklaşık 550 MW’lik kurulum gerçekleşti. 2019 yılı Mayıs ayında yayınlanan yeni lisansız yönetmeliği ve elektrik fiyatlarına gelen artışlarla çatı GES pazarında, bağlantı anlaşması süresi biten lisansız projeler üç aylık ilave ek süre verilmesi ile de arazi tipi GES projelerinin hareketlenmesi ile 2019 yılında 1000 MW GES kurulumuna ulaşılacağı tahmin ediliyor.

                             Akaryakıt sektöründen kısa kısa

֍2018’de toplam otomotiv yakıtları tüketimi, önceki yıla göre yüzde 1 azalarak yaklaşık 3,7 milyon metreküp olarak gerçekleşti.

֍Akaryakıt sektörünün oluşturduğu toplam parasal büyüklük 2018 yılında bir önceki yıla göre yüzde 19,3 arttı ve 209,6 milyar TL’ye ulaştı.

֍Tüketim verileri üzerinden yapılan hesaplamalar göre, petrol sektöründen sağlanan dolaylı vergiler 2018 yılında 87,7 milyar TL olarak gerçekleşti.

֍2018 yılı toplam motorin türleri (motorin ve motorin diğer) tüketimi, 2017 yılına göre yüzde 2i4 azalarak yaklaşık 28,3 milyon metreküp oldu.

֍Benzin tüketimi son yıllarda bir artış sergiliyor. 2018 yılında toplam benzin tüketimi 2017 yılına göre yüzde 1,2 artarak yaklaşık 3,1 milyon metreküp düzeyinde gerçekleşti.

֍2017 yılında 5,6 milyon metreküp olan LPG otogaz tüketimi, 2018 yılında yüzde 5,3 oranında artarak 5,9 milyon metreküp olarak gerçekleşti.

#Kaynak:PETDER

                                Enerji sektörünün güçlü ve zayıf yönleri

Güçlü yönler

Zayıf yönler

●Bölgesel konumu itibari ile enerji dağıtımındaki              stratejik üs özelliği  

Güçlü yabancı ortaklık kurabilme yeteneğine sahip yatırım profili

Sektöre finans sağlamada ihtisaslaşan bankacılık sistemi

Güneşten efektif yararlanma düzeyinin yüksekliği

Rüzgar enerjisi santralleri kurulumuna uygun bölgelerin yoğunluğu

Biyokütle enerjisi üretmek için önemli bir parametre olan nüfus yoğunluğu

Akdeniz ve Karadeniz havzalarındaki hidrokarbon potansiyeli

Doğalgaz ile ilgili iş ortaklıklarının uzun dönemli inşa edilmiş olması ve projelerin sağlıklı bir biçimde yürütülüyor olması.

Ekonomik aktivitedeki dalgalanmalar

Türk lirasının dış şoklara açık olması

Yenilenebilir enerji ile ilgili farkındalık düzeyinin düşük olması

Üretimi artırma çalışmalarına karşılık tüketimi azaltma çalışmalarının aynı hızda olmaması

Ar-Ge çalışmalarının dünya ortalamasından düşük düzeyde seyrediyor olması

Enerjinin ağırlıklı dağıtım ve pazarlama kategorilerinde yatırımcı memnuniyetsizliği

 

#Kaynak: KPMG Türkiye

Hasan Kuş, Dünya enerji eki, 6 Aralık 2019