Çevreyi kirletme ve sağlıksız yaşam kanunu

Bu ay özelleştirme kapsamında olan termik santraller için hazırlanan kanun yeni sahiplerine çevreyi 2021 yılına kadar kirletme izni veriyor.

---------------------------------------------------------------------------------------------------------

Bugünlerde ülkemizde hangi konu ortaya atılsa, yapılan tartışmalarda konunun hukuki boyutu, kanun maddeleri üzerinden açıklanmakta ve yorumlanmaktadır. Genellikle iktidara yakın olan yorumcular mevcut yasalar/kanunlar çerçevesinde konunun hukuka uygunluğunu ispat etmeye çalışıyorlar.

Herkesin bildiği üzere kanunlar anayasa ile ilişkili olmak ve bu temel yasaya aykırı olmamak zorunda. Krallıkların, padişahlıkların ve derebeylikler döneminden farklı olarak iktidar olan güç, günümüzde meşruiyetini bir anayasadan almak zorunda. Kanunlar ise anayasa ile tanımlanmış süreçlerden geçerse hukukileşebiliyor.

Modern burjuva devlet yapısında kanunlar, yasa yapma yetkisi olan parlamentoda kabul edildikten sonra bazı denetim aşamalarından geçiyor. Parlamentoda kabul edilen kanunların temel yasaya uygunluğu ise anayasa mahkemesi gibi bir yargı organı tarafından denetleniyor.

Kanunların hukuki bir metin olması için yukarıda belirtilen süreçlerden geçiyor olması onların toplumsal hakkaniyet ve doğruluğa sahip olduğunun kanıtı olamıyor. Yine birçoğumuzun bildiği ve gördüğü üzere birçok kanun demokrasinin pekişmesi, genişlemesi önüne duvarlar örerken,  çoğu bazı politik ve ekonomik çıkarlara hizmet ediyor. Hatta kanunların halkın çoğunluğu yerine çok küçük bir çıkar grupları için düzenlendiği, önceden anlaşılmasa bile uygulamada ortaya çıkıyor. Bu nedenle kanunun adaletli, halkın çıkarlarını koruyup geliştireni, baskıcı olmayanı ve halkın ve çevrenin sağlığını koruyanı bizce değerli. Aşağıda örneğini vereceğimiz kanunu bir hukuki bir metin olarak kabullenmek ise mümkün olmasa gerek..

İktidarlar insanın sağlığına kast eden yasa çıkarır mı?

Sorunun ilk akla gelecek cevabı hayır olacaktır. Hiçbir iktidar, hiçbir parlamento halkın sağlığına zarar verecek,  çevrenin kirlenmesini neden olacak bir yasa çıkarmaz denebilir. Böyle bir yasa yapılsa bile, iktidarların böyle bir yasayı çeşitli perdeleme önlemleri ile alarak oluşturacağı düşünülebilir. En azından böylesi yasa, uygulamaya geçmeden önce fark edilmez diye açıklama getirilebilir.

Halbuki parlamentomuz üç kuruş daha fazla gelir için halkın sağlığını yok edecek bir yasa düzenledi. Bunu da açıkça, tüm çıplaklığı ile kanunun içerisine yerleştirdi. Aşağıda örneğini okuyacağınız bu yasa maddesi ile parlamento, halkın yaşamı boyunca hastalıklarla mücadelesini, yaşamını daha kısa sürede tamamlamasını, yurttaşların tümüne ait olan çevrenin kirlenmesini bir yasa maddesi ile hukuki hale getirdi. Bu öyle bir yasa ki 76 milyon yurttaşımıza ait kamu kuruluşlarının satılması ve bu kamu işletmelerinden küçük bir sermaye grubunun daha fazla kazanmasını, karlarının sürekliliğini sağlamak için düzenlenmiş ve Cumhurbaşkanı tarafından uygun görülerek Resmi Gazetede yayınlanmıştır.

İnsan düşmanı kanun

 30 Mart 2013'te Resmi Gazete’de  Elektrik Piyasası Kanunu ile ilgili bir kanun yayınlandı. Bu kanunun "Geçici 8. Maddesi şöyle;

"GEÇİCİ MADDE 8 - (1) EÜAŞ veya bağlı ortaklık, iştirak, işletme ve işletme birimleri ile varlıklarına ve 4046 Sayılı Kanun kapsamında oluşturulacak kamu üretim şirketlerine, bunların özelleştirilmeleri hâlinde de geçerli olmak üzere, çevre mevzuatına uyumuna yönelik yatırımların gerçekleştirilmesi ve çevre mevzuatı açısından gerekli izinlerin tamamlanması amacıyla 31/12/2018 tarihine kadar süre tanınır. Bu sürenin üç yıla kadar uzatılmasına Bakanlar Kurulu yetkilidir. Bu süre zarfında ve önceki dönemlere ilişkin olarak bu gerekçeyle, EÜAŞ veya bağlı ortaklık, iştirak, işletme ve işletme birimleri ile varlıklarında ve 4046 Sayılı Kanun kapsamında oluşturulacak kamu üretim şirketlerinde, bunların özelleştirilmeleri hâlinde de geçerli olmak üzere, elektrik üretim faaliyeti durdurulamaz, idari para cezası uygulanmaz."

Yukarıdaki maddeyi bir defa daha okumanızı sağlık veriyoruz. Yasa bu günlerde özelleştirecek termik santrallerin daha yüksek bedelle satılabilmesi ve onları satın alacak işverenlerin karlarını garanti altına almak için düzenlenmiş.

Kanunundan anlaşılması gerekeni ise Çevre Mühendisleri Odamız şöyle açıklıyor;

 *Kanun devletin elindeki tüm enerji tesislerini özelleştirilseler (satılsalar) bile 2021 yılına kadar çevre izinlerinden muaf tutmayı hedefliyor.

*Bu madde ile, tıpkı Çevre Kanunu‘nda yapılan değişiklikle getirilen Çevresel Etki Değerlendirme (ÇED) muafiyeti gibi, yüksek kirletme potansiyeli olan enerji tesislerine çevre kirliliğinin engellenmesi için konulan kurallardan muaf tutuyor.

* Geçici madde, santral bacalarından çıkan ve halk sağlığını tehdit eden, ölümcül hastalıklara neden olan gazların engellenmesi için kurulması gereken filtre sisteminden termik santralleri muaf tutuyor.

* Bu kanun, Devletin elindeki (özelleştirilmeleri halinde de geçerli olmak üzere) enerji üreten tüm tesislerden çıkan her türlü tehlikeli atığın bertaraf edilmesine dair zorunlulukları ortadan kaldırıyor. Bu tesislerden çıkan tehlikeli atıklar çevre mevzuatından muaf tutulması hukukileştiriyor.

* Kanun, bu tesislerden çıkan atık suların arıtılması zorunluluğunu ortadan kaldırıyor. Madde ile tesislerden çıkan her türlü evsel ve endüstriyel atık su çevre mevzuatından muaf tutuluyor, işletme sahiplerine atıklarınızı arıtmadan doğaya verebilirsiniz deniliyor.

Yukarıda ÇMO tarafından anlamlandırılan bu geçici madde aslında Devletin, Elbistan Termik Santrali, Muğla Yatağan Termik Santrali gösterilirken Afşin A, Soma, Seyitömer,  Tunçbilek, Çatalağzı ve Kangal 1. ve 2. üniteleri gibi tesislerde baca gazı arıtma sistemlerini (desülfürizasyon)  kurmayarak bugüne kadar suç işlediğinin kanıtı oluyor. Bugünden sonra özel mülkiyete geçecek termik santrallerinde çevreye bırakılacak SO2,NOx gazlarının, kanserojen içeren uçucu küllerin, fabrika atık sularının bilinen ölümcül etkileri olsa dahi yasal ve izinli.

Bu kanun ve geçici maddesi şimdilik hukuki bir çerçeve ile süslenmiş durumda. Anayasa Mahkemesi denetiminden geçtikten sonra hukuk sistemi çerisinde yerini almış olacak. Ancak, insanımızın dünyasını ve geleceğimizi yok eden bu kanunun halkın vicdanında kabul görmesi mümkün mü?

İktidarlar küçük çevrelerini daha da zenginleştirmek için bu ve benzeri kanun metinlerini korkusuzca hukuk metni haline dönüştürebilirler. Biz mühendislerde bu çarpıklıklarla, insana ve çevreye düşman kanunlarla teknik bilgimiz, mühendislik tecrübemiz ile inatla, sabırla ve cesurca mücadele etmek  için bir çok aracı harekete geçirebiliriz. Yeter ki gücümüzü ve aklımızı demokratik geleneklerimizle olgunlaştırarak kullanalım.

Ocak 2014

Anahtar kelimeler

Termik santral ,özelleştirme, çevre kirliliği