Katma değerli üretim ve rekabetin yolu sürdürülebilir Ar-Ge ve inovasyondan geçiyor

Türkiye’de Ar-Ge Merkezi sayısı son 10 yılda 20 den 958’e ulaştı. Ancak uzmanlar Ar-Ge için” iyi yönetişim, kaliteli bilimsel eğitim, fırsat eşitliği” nin altını çiziyor.


Günümüzde işletmeler coğrafi konumlarına ve ölçeklerine bakılmaksızın ulusal ve uluslararası piyasalarda yoğun bir rekabet baskısı altında kalıyor. İşletmelerin ayakta kalabilmeleri ve yüksek performans gösterebilmeleri ise rakiplerine karşı sürekli rekabet üstünlüğü sağlamaları gerektiğine dikkat çekiliyor. Bilgi ve iletişim teknolojileriyle donatılmış bu dünyada ticari başarı elde edebilmenin yolu ise yapılmamış olanı yapmaktan geçiyor. Böylesine bir ortamda Ar-Ge ve inovasyon, zenginlik ve refahın kaynağı, aynı zamanda rekabetçi gücün en önemli bileşeni olarak değerlendirilirken, bu çalışmaların itici güç olarak nasıl kullanılabileceği de irdeleniyor.

Artık ülkelerden ziyade ulusal ve uluslararası markaların rekabetiyle şekillenen ticarete konu olan ürünlerde başarının anahtarını Ar-Ge ve inovasyona ayrılan zaman ve bütçelerle belirliyor. Bilim ve teknolojinin esas olduğu bu yarışa, geç ama hızlı başlayan Türkiye’nin ise önünde uzun bir yol olduğunu dile getiren uzmanlar, son yıllarda sağlanan devlet teşviklerini ve firmaların Ar-ge ve inovasyona ayırdıkları payı anlamlı fakat yetersiz görüyor. Yine bir çok işletmenin; network altyapısı, iletişim teknolojileri ve yazılımdaki gelişmeler paralelinde, iş süreçlerini online olarak, anında yönetmeye başladığı biliniyor. Bununla birlikte küresel pazardan pay alabilmek için bilgi teknolojilerinden pazarlamaya, kalifiye işgücünden finansa, lojistik maliyetlerin düşürülmesinden yeni pazarların keşfine kadar birçok konuda firmaların Ar-Ge ve inovasyon çalışmalarında uzun vadeli ve stratejik bir yol haritası belirlemesi gerekiyor.

Ar-Ge ve inovasyon kültürünün oluşması için kayda değer ilk adımını 2008’de yürürlüğe giren ‘Araştırma ve Geliştirme Faaliyetlerinin Desteklenmesi Hakkında Kanun’la atan Türkiye, Ar-Ge ve yenilik faaliyeti yürüten kurum ve kuruluşlara gerçekleştirdiği Ar-Ge ve yenilik harcamaları üzerinden kayda değer teşvikler sağlamaya başladı. Söz konusu kanunda 2016’da köklü değişiklikler yapan Türkiye, ‘tasarım faaliyetleri’ ni de bu kapsama dahil etti. Yine 2008’den bugüne kadar, Ar-Ge harcamalarını GSYİH’ ye oranla neredeyse iki kat artırarak, yüzde 1 düzeyine çıkaran Türkiye’nin, önünde daha uzun bir yol olduğu söylenirken, Ar-Ge faaliyetlerine ayrılan payın yüksekliğinin yanı sıra bu faaliyetlerin çıktılarının da ticarileştirilmesi gerektiğine vurgu yapılıyor.

Ekonomik kalkınma, teknolojik bir ekosistemle mümkün

Bilgi ve teknoloji üretimi olmadan Türkiye’nin gelişimi mümkün görülmezken gelişmiş ülkelerde birbirini tamamlayan kurumların varlığına da dikkat çekiliyor. Dolayısıyla Türkiye’de de böyle bir yapıyı oluşturmak amacıyla harekete geçen yetkililerin, öncelikle Türkiye’deki kurumsallaşma eksikliğini gidermeye odaklandığı görülüyor. Söz konusu eksiklik ise “Üretim Reform Paketi” yle giderildi. 1 Temmuz 2017’de kanunlaşan reform paketi “iş yeri odaklı eğitimin” önünü açtı. Bu kanunla birlikte Ar-Ge merkezlerini stajyer ve yeni mezunlara açan şirketler, kendi mühendislerini eğitir hale geldi.

Üretim reform paketiyle daha birçok yeniliği hayata geçiren Türkiye, üniversitelerin sermaye şirketi statüsünde “Teknoloji Transfer Şirketleri” kurmalarının önünü açtı. Türkiye, OSB’lerde yetişmiş insan kaynağını karşılamak için bu bölgelerin içine teknik liseler ve meslek yüksekokullarının açılmasını da kanunla teşvik etti.

Öte yandan, Türkiye’nin lokomotif sektörlerinden biri olan otomotiv sanayiinde Ar-Ge çalışmalarının kritik önem taşıdığına dikkat çeken uzmanlar, otomotivin her yıl ihracatta rekor seviyede gelir elde etse de sektör geleceğinin ancak, Ar-Ge ve inovasyonla şekillendirilebileceğinin altını çiziyor. Ar-Ge daha fazla istihdam ve ihracat anlamına geliyor. Taşıt Araçları Yan Sanayicileri Derneği verilerine göre; Ar-Ge merkezlerinde çalıştırılan tam zamanlı eşdeğer personel sayısının 15’e indirilmesi sanayi şirketlerini Ar-Ge merkezi kurmaya teşvik edecek. Özellikle orta ölçekli sanayi kuruluşlarındaki Ar-Ge merkezi sayısında kayda değer oranda artış devam ediyor.

Ar-Ge merkezi sayısı bine yaklaştı

Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı tarafından akredite edilen 958 Ar-Ge merkezinde bugün bu gün 52 bin 696 kişi istihdam ediliyor. Söz konusu istihdamın yüzde 56’sını lisans, yüzde 20’sini yüksek lisans lisanslı personel oluştururken yüzde 2’sini doktora ve üstü düzeyinde eğitim almış personel oluşturuyor. Söz konusu Ar-Ge merkezlerinde tamamlanan ve devam eden proje sayısı 32 bin 688 adet iken patenti alınan proje sayısının ise 9 bin 522’ye ulaştığı görülüyor. En fazla makine ve teçhizat imalatı( 135 adet) alanında Ar-Ge merkezinin bulunduğu Türkiye’de en az Ar-Ge merkezi ise birer adetle deri teknolojileri ile silah ve mühimmat sektöründe.

 

Yıl

2008

2009

2010

2011

2012

2013

2014

2015

2016

2017

2018

Ar-Ge

Merkezi Sayısı 

20

62

82

110

138

152

168

232

334

770

958

*Kaynak: Bilim, Sanayi ve Teknoloji Bakanlığı

Türkiye, 2017 İnovasyon Endeksleri Raporu’nda 43’üncü sırada

Dünya Fikri Mülkiyet Örgütü (WIPO) Ve ABD Cornell Üniversitesi ortaklığı ile hazırlanan 128 farklı ülkenin ekonomisini, patent başvurularından, altyapı ve eğitim harcamalarına kadar birçok ölçütü ele alarak inceleyen “ 2017 Küresel İnovasyon Endeksleri Raporu, ülkelerin Ar-Ge ve inovasyon alanındaki gidişatına dair bir takım verileri ortaya koyuyor. Rapor; ‘ Küresel İnovasyon Endeksleri’ ile bir ülkenin inovasyon kapasitesi; inovasyon sistemleri, insan kaynakları maliyeti ve araştırması, altyapı tesisleri, piyasa etkisi, ticaret öz yeterliği, bilgi, teknoloji ve inovasyon başta olmak üzere 81 kategoride değerlendiriliyor. Listede ilk 10’a giren ülkeler; İsveç, Hollanda, ABD, İngiltere, Danimarka, Singapur, Finlandiya, Almanya ve İrlanda’nın olduğu görülüyor. 2016 yılında 138 ülkenin incelendiği raporda 39,03 puanla 42’nci sırada yer alan Türkiye’nin ise 2017 yılında 128 ülke arasında 38,9 ile 2016 yılına göre bir sıra gerilediği görülüyor.

İleri teknoloji ürünlerinin, ihracattaki payının sadece yüzde 2,5 olduğu Türkiye için bu tablonun çokta şaşırtıcı olmadığı belirtiliyor. Uzmanlar Endüstri 4,0 ve yapay zekanın hakim olacağı gelecekte Türkiye’nin güçlü ve bütünsel bir inovasyon stratejisine ihtiyacı oluğuna vurgu yapıyor. Bu noktada devlet teşvikleriyle özel sektör ve akademi çevrelerinin bu alana daha fazla odaklanması, hep birlikte yatırımların gerçekleşmesi, ortak hedefler için işbirliği yapılması, inovatif anlayış ve yeteneklerin daha üst seviyeye çekilmesi gerektiği söyleniyor.

Ar-Ge harcamalarındaki artış, GSYİH üzerinde pozitif etki yaratıyor

Ar-Ge harcamaları ile büyüme arasındaki ilişkide bağlantı bulunduğu belirtilirken, Türkiye’de 19918-2014 dönemi verileri kullanılarak yapılan bir çalışma tamda bu soruya yanıt arıyor. Bulunan sonuca göre Ar-Ge harcamalarındaki kayda değer orandaki artış GSYİH üzerinde pozitif yönde etki yaratırken, Ar-Ge harcamalarındaki azalışın negatif etki yarattığı görülüyor.

Dünya Bankası’nın verilerine göre kişi başına gelirin ülkeler arasında gösterdiği ayrışmanın yarısının verimlilikten kaynaklandığı aktarılırken yakın dönemde globalde verimlilik artışlarında yavaşlama gözlendiği söyleniyor. Verimlilik artışlarını tetikleyen faktörlerin başında yeni teknolojiler, ürünler ve süreçler ile bunlara ulaşmayı sağlayan Ar-Ge yatırımlarının yattığı vurgulanıyor.

Türkiye Sanayi Kalkınma Bankası (TSKB) Ekonomik Araştırmalar Müdürü Burcu Ünüvar, Dünya Bankası’nın ‘İnovasyon Paradoksu’ adını verdiği bir çerçevede, bu yeni süreçlere en çok ihtiyacı olanların en az yatırım yapanlar arasında yer aldığını iletiyor. Maliyet kanalı ve kaynak havuzunu konuşmanın önemli olduğuna değinen Ünüvar, “Gelişmiş ülkelerdeki sermaye birikiminin Ar-Ge yatırımlarını kolaylaştırdığı elbette söylenebilir. Ancak Ar-Ge’nin ve yenilikçi teknolojinin, finans ve finans kanalı dışında da konuşulması şart. Örneğin, iyi yönetişim, kaliteli- bilimsel eğitim, fırsat eşitliği; Ar-Ge ve inovasyonu destekleyen unsurlar olarak not edilmeli. Dolayısıyla bir ülkede Ar-Ge’yi ve yeni teknolojileri artırmanın yolu, sadece parasal adımlardan geçmiyor.  Bu alanda daha bütüncül yaklaşım gerekiyor” diyor

Dünya Ar-Ge eki, 27.09.2018