Doğalgaz ve motorin fiyatları düşürülmelidir

Dünyada petrol fiyatları yokuş aşağı yuvarlanırken, doğalgaz fiyatlarının uzun bir süre zamlanmayacağı açıklanıyor. Yakıt fiyatlarının düşürmeyen hükümetin gerekçesi bütçeyi denk tutmak mı?  


Petrol fiyatları 115 dolardan 80 doların altına indi

Son aylarda ham petrol piyasasında ete kemiğe bürünen gelişmeler oluyor. Petrolün varil fiyatı artık 80 doların altına geriledi. Fiyattaki bu gerileme 2014 yılının ilk günlerinde 112 dolardan başladı. Temmuz ayında ise fiyat 115 dolara kadar yükselmişti. Gerilemenin nedenlerini ekonomistler, dünyadaki büyüme hızındaki azalmaya, ABD’de ortaya çıkan ve dünyaya yayılan yeni enerji kaynağı kaya gazına, yenilenebilir enerji kaynaklarından üretilen enerjinin fosil kaynaklı olanlarla rekabet edebilir niteliğe ulaşmasına, finans maliyetlerinin azalması gibi birçok ekonomik gerekçelere bağlıyorlar.

Birtakım siyasi analistler ise, Batı kökenli emperyalist güçler ile onların kontrolünde olan petrol zengini ülkelerin petrol fiyatlarını, daha doğrusu ham petrol arz durumunu silah olarak kullandığını açıklıyorlar. Enerji kaynakları ve özellikle petrol 20. yüzyıl boyunca emperyalist güçler tarafından kontrol altında tutuldu. Bu güçlerin kapitalist emperyalist dünyada yerini alan ancak sistemin rasyonel yapılarını zorlayan petrol kaynaklarını elinde tutan rejimlere yönelik askeri ve ekonomik yaptırımlarından birçoğu başarılı oldu. Rejimler değiştirildi, iktidarlar yıkıldı. Günümüzde petrol fiyatlarındaki düşüşün arkasında Rusya ve İran’ı krize sokma hesaplarının yattığı anlatılıyor. Özellikle Rusya’nın 95 dolar altındaki petrol fiyatından etkileneceği ve büyümesinin duracağı hatta negatif olacağı hesaplanıyor. Fiyatlar düşerken Suudi Arabistan’ın petrol arzını artırmasının bu amaca yönelik bir hamle olduğu düşünülüyor.

Yakıt vergileri bütçe gelirlerinde önemli bir paya sahip

Bütün bu gelişmeler olurken petrol fakiri ülkelerin ve dolayısıyla ülkemizin bu durumdan yararlı çıkacağı anlaşılıyor. Petrol ve doğal gaza yapılacak ödemelerde azalmanın cari açıkta önemli iyileşme yaratacağı için siyasal iktidarın ve borçlu özel sermayenin döviz ihtiyacı düşecektir. Özel sektörün enerji maliyetlerinde ve hatta azalan ithal ara girdi fiyatlarından olumlu etkileneceği anlaşılıyor.

Ancak burada önemli bir husus enerji hammadde ithalatının aynı zamanda ithalattan alınan vergilerin azalması sonucunu doğurmasıdır. Fiyatların düşmesi bütçedeki gelirlerde azalma ve bütçe dengelerinin sarsılması demektir. Bu durum bu yıl kısmen, gelecek yıl çok daha fazla etkisini gösterecektir. Bu konuda Hükümetin önlemleri ne olabilir?

Bu sitede Ekim’de yüzde 9 doğalgaz zammı yapılmadan önce dünya fiyatlarında ve özellikle Rusya’dan alınan gaz fiyatlarındaki indirime dikkat çekilmişti.

( http:// www.kimyamuhendisleriplatformu.org/DR/makaleler/do%C4%9Falgaza-zamm%C4%B... )

Dünyadaki ekonomik kriz ve yavaşlamanın doğal sonucu ile petrol fiyatlarında görülen düşüş eğilimine değinilmişti. O nedenle doğalgazda zam değil indirime gidilmesi gerektiğinin altı çizilmişti. Bugünlerde Gasprom’ un Hükümet ile yapacağı 2015 yılı doğalgaz satış fiyatlarının belirleneceği toplantıda yeni fiyatların petrol fiyatlarındaki gibi indirimli olmasından daha doğal bir sonuç beklenmemelidir. Öte yandan halen petrolde meydana gelen yüzde 30’luk düşüşün kalıcı olacağı petrol piyasası analistleri tarafından sıklıkla dillendiriliyor. Son OPEC kararı bu öngörüleri doğruluyor.

Global uluslararası piyasa, tek el yerli piyasa

Hükümet sözcüleri ise yavuz hırsızlık yapıyor. Artık Enerji Bakanı “ bu ay doğalgaza zam yok” açıklaması yapmıyor. Yerine kabineden bir başka arkadaşı daha uzun süreli zamsız günlerin müjdesini(!) veriyor.  Başbakan Yardımcısı Ali Babacan “2015 yazına kadar elektrik ve doğalgaz fiyatlarında zam olmayacağını” anlatıyor.

Anlaşılan o ki, Hükümetin serbest piyasa ekonomisiyle oluştuğu iddia ettikleri petrol fiyatlarından anladıkları nalıncının keseri kullanması gibi konuyu kendilerine yontmaları. Halbuki Mehmet Şimşek Bütçe görüşmeleri sırasında bir soruya verdiği yanıtta “petrol fiyatlarının 1 Ocak 2005 tarihinden itibaren en yakın erişilebilir dünya serbest piyasa oluşumu dikkate alınarak serbest piyasa koşullarına göre oluştuğunu” anlatıyordu. Hatta Bakan akaryakıt satış fiyatlarına kamunun müdahalesinin söz konusu olmadığının altını çiziyor.

Bu anlatılanların doğruluğuna inanacak saflıkta olmak belki bizleri rahatlatabilir. Ancak yüksek yakıt fiyatlarından rahatsız olmamak madden mümkün değil. Dünya piyasalarındaki gelişmelerin akaryakıt fiyatlarına yansımadığı ortada iken, akaryakıt fiyatının bağımsız olduğu söylenen EPDK tarafından belirlendiği söylenebilir mi? Akaryakıt vergilerinde önemli paya sahip olan ÖTV’nin 2002 yılında konulduğu, 2005 yılında vergi oranlarının Bakanlar kurulu yetkisine devredildiği dikkate alınırsa akaryakıttaki vergiye Hükümetin verdiği önem anlaşılacaktır.

Fiyatların indirilmemesinin nedeni

Peki uluslararası fiyatlar serbest piyasa koşullarına göre oluşurken, ülkemizde motorinde, benzinde ve doğalgazda bu koşullar geçerli olmuyor, fiyatlar niye inmiyor?

Bunun açıklaması yukarıda sözünü ettiğimiz üzere gerek ithalatta ve gerekse satış aşamalarında yakıttan elde edilen vergilerin bütçe için vazgeçilmez kaynak olmasıdır. Aşağıdaki kaynakta ve birçok basın haberinde benzin ve motorinde ödenen her 100 TL’nin 50-60 TL’si vergi olarak ödenmekte ve bu nedenle en pahalı akaryakıtın ülkemizde kullanıldığı yazılıp çiziliyor. ( Türkiye’de akaryakıt vergi oranları ve fiyatları,21.08.2013,Yeliz Neslihan Akın). Doğal gaz ve elektrik gibi birçok zorunlu ihtiyaç malzemelerindeki ÖTV ve KDV vergileri bütçenin önemli bir kısmını oluşturuyor. Bu dolaylı vergilerle ete kemiğe bürünen bütçeden en büyük parça kapanlar ise siyasal iktidarlara yakın olan çevreler. Bu kesimler bırakın vergi oranlarının azaltılmasını, vergiye esas olan temel fiyatların bile düşmesini istemezler. O nedenle zam yaparken ince ince global fiyatları ve Merkez Bankasına yıkılan döviz fiyat yükselişlerini hesaplayan hükümet iş aynı gerekçelerle fiyatların düşmesi noktasında kara gözlüklerin arkasına gizlenmeyi tercih ediyor.

 

Bu sitede daha önce söylenildiği ve yukarıda sözü edilen yazıda açıklandığı üzere ”doğal gaz zammının gerekçesi petrol fiyatlarının ve TL’nin değerinin düşmesi değil, elektrik üretim maliyetlerinin artması” ydı. Doğalgaza zam yapıldığı günden bugüne dövizde önemli bir değişiklik olmazken, ham petrol fiyatlarında %35’e yakın bir azalma oldu. OPEC’in üretim kotalarını değiştirmemesi nedeniyle bu düşüşün devam edeceği hemen hemen tüm ekonomistlerin ortak görüşüdür.

Bu durumda yakıt fiyatlarının sabit tutulmasının belirleyici amacının vergi gelirlerini korumak olduğu sonucuna ulaşıyoruz. Yakıt fiyatlarının devamlılığında ısrarla tepkisiz kalınması, halk çıkarlarının göz ardı edildiğinin aleni bir işaretidir. Zengininden yoksuluna aynı vergi oranlarının uygulandığı yakıt gibi temel ihtiyaç maddelerinde bu ısrarlı kararlılık daha keskin ve vurucu bir anlatımla nasıl ifade edilebilir? Söyleyemiyoruz.

Ancak üç maymunu oynayan Hükümet yetkilileri ve EPDK’nın bu davranışı karşısında sesin yükselmesi gerektiği anlaşılıyor. Özellikle halktan tahsil edilen bu alandaki haksız kaynağın maddi boyutlarının ayrıntılı analizlerle sergilenmesi gerekir. Bu bir yurttaşlık görevidir.

Kasım 2014