İklim Değişikliği: Lima Konferansı’nın ardından

 

Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi (BM İDÇS) kapsamında gerçekleştirilen Lima Konferansı,  ülkeler arasında bir uzlaşmaya varılmasından ziyade, gelecek yıl yapılacak olan Paris Konferansına kadar hangi konuların müzakere masasında ele alınacağının kararlaştırılmasını sağladı.

BM İDÇS 20. Taraflar Konferansı 1-14 Aralık 2014 tarihleri arasında Peru’nun başkenti Lima’da toplandı. Konferans daha çok gelecek yıl Paris’te iklim değişikliğine karşı tüm ülkelerin üzerinde uzlaştığı bir anlaşma çıkması için ne kadar adım atılacağı konusunda önem taşıyordu.   

Karbon Bülteni internet sitesinde yayımlanan bir analizde Lima Konferansından çıkan sonuçlar ele alındı. Her zaman olduğu gibi Konferansın sonuçları konusunda farklı görüşler ortaya çıktı. Bazı çevreler Lima Konferansının çıktılarını zayıf ve etkisiz olarak nitelendirirken birçok meselenin daha sonra yapılacak çalışmalara kaldığı açık.  Bu yönüyle Lima toplantısı bir uzlaşmaya varılmasından ziyade, Paris Konferansına kadar hangi konuların müzakere masasında ele alınacağının kararlaştırılmasını sağladı demek yanlış olmayacaktır.

Şimdilik ancak şu hususlarda uzlaşmaya varılmış görünüyor: İlki tüm ülkelerin üzerinde mutabakata vardığı bir iklim anlaşmasının tasarımı; diğeri ise sanayi öncesi döneme göre sıcaklık artışının 2⁰ C aşmasını önlemek… Bir düşünce kuruluşunun yaptığı çalışmaya göre, AB, ABD ve Çin’in kabul ettiği emisyon azaltımları sıcaklık artışını 3⁰ C civarında tutabilir. Bu durumda daha fazla ülkenin belli taahhütler içine girmesi gerekiyor. 2050 yılına kadar sıfır emisyon hedefine ulaşılması ise bir diğer niyet bildirimi olarak kabul edilebilir.

Bağlayıcılık

Lima Konferansı gelecek iklim sözleşmesinin yasal olarak bağlayıcı olup olmayacağı hususunu açıkta bıraktı. Lima anlaşmasında bu konuda muhtelif opsiyonlar var:

-ABD’nin onay vermediği Kyoto Protokolünün devamı şeklinde ya da benzer şekilde yasal gücü olan bir sözleşme olmalı; AB ve Küçük Ada devletleri bundan yana…

-ABD bu konuda Kongre kararı gerektiğinden, Çin de ABD’nin içinde olmadığı bir sözleşmeyi imzalamak istemediğinden sözleşmenin yasal güce sahip olması meselesi en önemli kırılma noktası…

-Bu hususta Avustralya’nın da ilginç bir rolü var; yorumculara göre, uluslar arası bir sözleşmeye tamamen karşı olan Avustralya sözleşmenin yasal gücü olmasını zorlayarak görüşmeleri çıkmaza sürüklemek istiyor. http://theconversation.com/legally-binding-demands-are-still-the-biggest-climate-dealbreaker-35429

Sorumluluk

Lima Konferansı iklim değişikliğine karşı girilecek taahhütler ve emisyon azaltımları konusunda gelişmiş ülkelerle gelişme ihtiyacı olan ülkeler arasında yaşanan “kimin sorumlu olduğu” tartışmasını da içinde barındırmaya devam etti. Hindistan “ortak ama farklılaştırılmış sorumluluk” ilkesini korumak konusunda ısrarlıyken, ABD dünyanın değiştiği, birçok yükselmekte olan ekonominin 2020 yılına kadar gelişmişler sınıfına gireceği savını ortaya sürüyor. Lima anlaşması metninde “ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluk “ hususuna çok yerde referans verilmekle birlikte bu ilkede bir esneklik getirildi. Diplomatik bir dil kullanılarak 2015 sözleşmesinin “farklı ulusal koşullar ışığında, ortak fakat farklılaştırılmış sorumluluk ilkesini ve karşılık gelen yeterlilik/kapasite ilkesini yansıtması” için ülkelerin çalışma yapması belirtildi.  Bazı yorumculara göre, gelişmişler tarihsel sorumluluklarından kaçamazlar; yükselen ekonomi ülkeleri ise, gelecek yıl Paris’te imzalanması beklenen sözleşmenin değişen koşulları yansıtması gerektiğini bilmek durumundalar.

Uyum

Zengin ülkelerle yoksullar arasındaki farklılaşma konularından biri de iklim değişikliğine adaptasyon konusu. Bu konuda müzakere edilecek bir çok opsiyon bulunuyor.  Genelde adaptasyon meselesinin sera gazı emisyonlarının azaltılması, teknoloji transferi gibi konularla dengeli bir şekilde ele alınması bekleniyor. İklim değişikliği karşısında kırılgan durumda olan ülkeler gelişmiş ülkelerin bu konudaki taahhütlerini ortaya koymalarını bekliyor. Özellikle bilim çevrelerinin ve karar vericilerin iklim değişikliğinin etkilerine ilişkin daha derin bir kavrayış geliştirmeleri, bu yıl dikkatlerin adaptasyon konusunda yoğunlaşmasını sağladı.  

Finansman

Üzerinde ilerleme kaydedilemeyen konulardan biri finansman. Son zamanlarda yapılan bağış vaatleriyle BM Yeşil İklim Fonu hedef miktar olan 10 milyar doların üzerine çıkmakla birlikte çoğunluk bunun yeterli olmadığı görüşünde. Gelişmekte olan ülkeler zengin ülkelerin 10 yıl boyunca iklim değişikliği ile mücadele planlarının bir parçası olarak finansman konusundaki vaatlerinin dahil edilmesini talep ediyor. Ancak zenginler bu kadar uzun erimli bir taahhüde giremeyeceklerini belirtiyor. Ayrıca bu finansmanın nasıl kullanılacağı da tartışma konusu. Mesela, Konferansın ilk aşamalarında Japonya’nın bu fonu ülkelere kömür santralı yapmak üzere kullandığı ortaya çıktı. Ayrıca teknik olarak fonun bu şekilde kullanılmasının önünde bir engel de bulunmuyor.

Kayıp ve zarar

Lima’da en çok sorulan sorulardan biri de, adaptasyondan ayrı bir konu olarak, gelişmiş ülkelerin iklim değişikliği nedeniyle yaşanan kayıp ve zararları telafi edip etmeyeceğiydi. ABD ve AB kendilerine sorumluluk yükleyecek bir konunun dahil edilmesine karşı olmakla birlikte özellikle müzakereler sırasında Filipinler civarında meydana gelen tayfun meselenin üzerinde daha fazla durulmasına yol açtı. Lima anlaşması hem bu konuya referans yapılması hem de yapılmaması yönündeki seçenekleri içermekte. Bangladeş bunun bloklar arasında bir müzakere konusu değil, bir “hak” olarak görülmesi gerektiğini belirtiyor.

Ulusal katkılar

Ülkeler emisyonlarını azaltmak ve iklim değişikliğiyle mücadele etmek üzere oluşturdukları ulusal planlarının, ki INDC (intended nationally determined contributions/“Ulusal olarak belirlenmiş katılım niyetleri” şeklinde çevrilebilir) olarak adlandırılıyor,  resmi olarak tetkik edilip edilmeyeceği hususunda da mutabakata varamadı.  Ülkeler 2015 yılının Mart ayı sonuna kadar kendi hedeflerini ve hedeflerine nasıl ulaşacaklarınıa dair planlarını oluşturarak BM İDÇS’ye verecekler.  Bu durum Kyoto’nun aksine BM merkezli bir hedef tutturma yönteminden uzaklaşmayı ifade ediyor ve ABD tarafından destekleniyor. AB hükümetler tarafından incelenmesi halinde bu yönteme karşı değil. BM gelen bilgiler ışığında Kasım 2015’e kadar öngörülen etkileri içeren bir raporu hazırlayacak ancak değişiklik isteme yetkisine sahip olmayacak. INDC planlarının ne sıklıkta verileceği ve neleri içereceği konusu henüz belli değil. Bu konularda da muhtelif opsiyonlar bulunuyor.

Bundan sonra ne olacak?

Ülkeler INDC’leri verdikten sonra Haziran ayında Bonn’da yeniden müzakereler olacak. Aralık ayında yapılacak Paris Konferansına kadar muhtemelen çok sayıda uluslararası toplantının gündeminde iklim değişikliği yer alacak. Lima Konferansı birçok meseleyi çözülmeden gelecek günlere bıraktı; muhtemelen böyle olacağı da biliniyordu. Bununla birlikte, iklim değişikliği konusunda ABD ve Çin arasında bir adım atılmış olmasının uluslar arası düzeyde yapılan müzakerelere ivme kazandırdığı genelde kabul ediliyor.

http://www.carbonbrief.org/blog/2014/12/briefing-lima-call-for-climate-action-lays-out-policy-options-for-new-global-deal/