“Kömürü değil, güneşi destekleyin”

Uluslararası finans kuruluşlarının verdikleri kredilerin çevresel, sosyal ve ekonomik etkilerini araştıran Bankwatch, Türkiye’nin Karadeniz kıyılarında gerçekleştirdikleri incelemeler sonucunda Karadeniz Bölgesi’ndeki kömürlü termik santrallerine ilişkin rapor yayımladı. “Üzerimizdeki kara bulutlar” adlı rapora Greenpeace Akdeniz Ofisi de destek verdi.


Türkiye’de önümüzdeki birkaç yıl içinde 50 ila 86 arası kömür santrali kurulması planlanıyor. Bu durumda Türkiye OECD ülkeleri arasında kömüre en çok yatırım yapan ülke olacak. Küresel olarak ise Türkiye bu konuda Çin, Hindistan ve Rusya’dan sonra 4.  sırada. Bir G20ülkesi olan Türkiye bu yıl ‘verimsiz fosil yakıtlara verilen destekleri aşamalı olarak kaldırma’ kararı almıştı.

Türkiye’de kurulması planlanan kömür santrallerinin 13’ü Batı Karadeniz’de sadece 70 km’lik bir alan içinde planlanıyor. İnşa onayı bekleyen enerji santralleri stratejik bir çevre etki değerlendirmesinden yoksun. Rapora göre yerel halkın itirazlarına rağmen Amasra’da toplam 2640 MW’lık iki santral planlanıyor. Yerel halkın itiraz nedeni, santrallerin turizmi etkileyecek olması ve Amasra’nın Karadeniz’deki karstik orman ekosistemlerinin en el değmemişlerinden birine ev sahipliği yapması. Çatalağzı’ndaki 1690 MW’lık kömür kapasitesine de 1320 MW’ın eklenmesi planlanıyor.  Burada da yerel halk, radyoaktif kül ve ağır metal soluyor olmaktan şikayetçi.

Yasal gereklilikler yerine getirilmiyor

Raporda değinilen bir nokta ise yeni kömürlü santral planlarının yasal gereklilikler yerine getirilmeden yapılıyor olması. Bu yüzden, yeni santrallerin eskilerine oranla sağlık ve çevre etkilerinin daha az olup olmayacağı şüphesi var.

Elektrik Piyasası Lisans Yönetmeliği’nde yapılan değişiklikle, 2018’e kadar devlete ait ya da ortaklığının olduğu santraller Çevresel Etki Değerlendirmesi’nden muaf olacak. Bakanlar Kurulu kararı ile bu muafiyetin 3 yıl daha uzatılması söz konusu.

Kümülatif etki değerlendirmesi yok

Yine rapora göre, bugüne dek, Batı Karadeniz’de yapılması planlanan 13 santral için hiçbir kümülatif etki değerlendirmesi yapılmadı. Türkiye, İspanya’dan sonra Avrupa’nın en yüksek güneş potansiyeline sahip ülke olmasına rağmen alternatifler düzgün bir şekilde değerlendirilmedi. Halkın kararlara katılım süreçleri yetersiz.

Türkiye’de rüzgar ve güneş potansiyelinin yüzde 1’inin dahi kullanılmadığını savunan Greenpeace Akdeniz İklim ve enerji Kampanyası Sorumlusu Pınar Aksoğan, “Türkiye’de yatırımcılar artık güneşe büyük ilgi gösteriyor. 600 MW ile sınırlanan güneş lisanslarına bu yıl 9000 MW’lık başvuru olmuştu. 2018’e kadar 1,7 GW lisanslanmış, kişisel kullanım için kullanılacak güneş enerjisi öngörülüyor. Hükümet, ülkenin dört bir yanını kömüre boğmak yerine, güneşteki bu potansiyeli görmeli ve desteklemeli” dedi.

Raporun yazarlarından olan, Bankwatch’tan Daniel Popav ise, “Kömürlü santrallerin halkın onayı alınmadan yapılıyor olması ayrı bir yanlış. Gezi protestolarının ardından Avrupa Parlamentosu Türkiye’de yetkilileri, tüm kalkınma planlarında halkın fikrini almaya çağırdı. Ayrıca planlanan kömürlü santrallerin iklim değişikliğine büyük katkısı olacak. Çevresel etkisi sadece Türkiye insanını değil komşu ülkeleri de etkileyecek. Avrupa Birliği bu projeleri yakından izlemeli ve çevresel standartların karşılandığından ve halkın katılımının sağlandığından emin olmalı” şeklinde konuştu.

6.11.2013,dünya