Beyin göçüne kayıtsız kalamayız

İnsan sermayemizi kaybediyoruz.TÜİK’ e göre 2017 yılında bir önceki yıla göre Türkiye’den göç eden sayısı %42,5, 2018 de ise %27,7 gibi benzeri görülmemiş noktaya ulaştı.


Faruk GÜLER

17 Mart 2020

Avrupa’nın, bir yandan sınırlarına dayanan mülteci akınını durdurmak için tüm imkanlarını seferber ederken, diğer yandan aynı dönemde dünyanın her yerinden nitelikli insan gücüne ise kapılarını sonuna kadar açtığını görüyoruz. Almanya, 1 Mart 2020 tarihinden itibaren Uzman Eleman Göç Yasası’nı yürürlüğe soktu. Yasa, istihdam piyasasını, AB vatandaşı olmayan ülkelerin vatandaşlarına da açıyor. Artan uzman eleman ihtiyacı nedeniyle işletmelerin acilen ihtiyaç duyduğu kişileri ülkeye çekmek amacıyla, üniversite mezunları ve nitelikli mesleki eğitimi almış olanlara kapılarını açmış olan Almanya federal hükümeti, yeni yasayla yılda 25 bin uzman elemanın ülkesine gelmesini hedefliyor.

Almanya’nın istihdam piyasasını açmış olması, Türkiye’den son yıllarda zaten artmış olan beyin göçünü daha da dramatik boyuta taşıyacak ve ülkemiz istihdam piyasasında telafisi zor sonuçlara yol açacaktır.

Ülkemiz benzer durumu 1960’lı yılların başında yaşamıştı. Almanya ile Türkiye arasında 30 Ekim 1961 tarihinde imzalanan ‘ İş Gücü Alımı Anlaşması’ ile bu ülkeye başlayan işçi göçü, 1963’te Avrupa Ekonomik Topluluğu Ortaklık Anlaşması’nın imzalanmasıyla daha hızlı bir ivme kazanmış ve 1973 yılına gelinceye kadar Türkiye, nitelikli iş gücünün yüzde 17’sini Avrupa’ya transfer etmişti.

Gelelim günümüze…

Gelişmiş ülkeler artık büyük kaynaklar harcanarak yetiştirilen bilim insanlarını, hekim, mühendis gibi vasıfl ı insan gücünü hedefliyor. Türkiye’den Avrupa’ya 1960’larda ekonomik nedenlerle başlayan göç hareketinde 2016’dan bu yana dikkat çekici bir değişim gözleniyor. TÜİK’e göre, 2017’de Türkiye’den göç eden kişi sayısı bir önceki yıla kıyasla yüzde 42,5 artış göstererek 253 bin 640 oldu. 2018’de ise rakam 323 bin 918’e çıktı. Türkiye’nin beyin göçü, tarihte sayısal ve nitelik anlamında benzeri görülmemiş bir noktaya ulaştı.

Ülkemizin kıt kaynakları ile zorla yetiştirilen yetenekli ve bilgili gençlerin yeni bir hayat kurmak için yurt dışına akın ediyor olmasına kayıtsız kalınmamalıdır. Ülkemizi her anlamda ileriye taşıyacak bu insanlarımızı anavatanlarında mutlu kılacak sosyal ve ekonomik iklimi hakim kılmak zorundayız.

Yöneticiliğini yaptığım ESBAŞ’ın kurduğu ve yönettiği Ege Serbest Bölgesi, iyi yetişmiş insan gücü için son derece cazip bir istihdam iklimine sahiptir. Havacılık, yazılım, otomotiv, medikal gibi sektörlerden yerli ve küresel firmaların ileri teknolojiye dayalı üretimlerini sürdürdüğü bu bölge, nitelikli çalışanlar için önemli bir çekim merkezi olmuştur. Havacılık sektörünün bölgede kümelenmesini sağladıktan sonra şimdi de yazılım ve bilişim sektörünü İzmir’de toplamaya çalışıyoruz.

Alanımız yüksek teknoloji ve nitelikli insan sermayesi olduğu için rakiplerimiz de Almanya gibi gelişmiş ülkeler oluyor. Ne yatırımcılarımızı ne de insan sermayemizi bu ülkelere kaptırmak niyetinde değiliz.

Çünkü biliyoruz ki insan sermayesinin kaçışına seyirci kalan ülke her anlamda kaybetmeye mahkumdur.