Forum For The Future uzmanlarının raporu: Yükselen duvarlar sürdürülebilirliği tehdit ediyor

 

Uzmanlar “2020’den başlayacak 10 yıllık süreç belirsizlik ve acıların tavan yaptığı dönem olacak”


 

11 Eylül 2019,dünya, Yasemin SALİH,İYİLİK FABRİKASI

 

90’ların ortalarından bu yana yükselen sürdürülebilir ekonomik yaklaşımlar, bütün çalışmalara rağmen ne büyük şirketlere ne de politikacılara hep birlikte üzerinde yaşanılan dalı baltaladıklarını anlatabildi. Uzmanlar özellikle son 10 yıldır artan popülist otoriter yönetimlerin iklim değişikliği, küresel kalkınma ilkeleri gibi bütün gezegenin geleceğini ilgilendiren konulardan kaçındığını, ısrarla gerekli imzaları atmadıklarını, atanların da sözleşme şartlarına uygun hareket etmekte geciktiğini vurguluyorlar. Londra New York, Singapur, Mumbai gibi önde gelen metropollerde ofisleri bulunan, yaklaşık 20 yıldır kritik küresel riskleri ele alıp, çözümler üzerinde çalışan Forum for the Future (Gelecek için Forum) adındaki platformun son araştırma raporu, gelecek 10 yılda gezegen ve üzerinde yaşayanların bu hataların faturasını acılı bir şekilde ödeyeceğini ortaya koyuyor. Pepsico, Unilever, Kingfisher, 02, M&S, Foster Wheller, Ecover, Climatcare gibi kuruluşlar tarafından desteklenen ve kar amacı gütmeyen bu forumun işbirliği yaptığı gruplar arasında sivil toplum kuruluşlarının yanı sıra CEO’lar ve politikacılar da var.

Rapor iç karartıcı

“Daha iyi ve sürdürülebilir bir geleceği oluşturmak için çalışıyoruz” diyen kuruluşun yayımladığı Sürdürülebilir Gelecek raporu, biraz iç karartıcı. Özetle diyor ki, “2020’lerde başlayacak 10 yıllık süreç, bütün dünyada büyük belirsizliklerin, oynaklıkların ve bunlara bağlı acıların yaşanacağı bir dönem olacak. Dünyada insanların sağlıklı bir gezegen oluşturarak hayatlarını sürdürmeye çalışmaları şimdiye kadar hiç olmadığı kadar zor gözüküyor.” Bu cümlenin altına imza atarken de mevcut sorunları yedi başlıkta ele aldığını söylüyor: Plastik kirliliği, göç ve iklim krizi, artan milliyetçilik, çevrimiçi hayat, katılımcı demokrasinin yükselişi, Asya'da tüketimin artışı, biyoçeşitliliğin azalması. Özellikle dünyada popülist otoriter liderlerin, milliyetçi hareketlerin yükselmesini sürdürülebilir çalışmaların önünde en büyük engel olarak gösteren raporda İngiltere’deki Brexit sürecinin yanı sıra Macaristan, Brezilya gibi ülkelerdeki politik ortam, ABD-Çin ticaret savaşı örnek olarak gösteriliyor.

‘Küresel işbirliği dönemi bitiyor’

Siyasette 2018’den bu yana gözlemlenen “korumacı duvarların” güçlendiğinin vurgulandığı raporda, “Küresel işbirliği döneminden, milliyetçiliğin yeni değer olarak hız kazandığı bir döneme giriyoruz. Bu da sürdürülebilirliği tehdit eden en önemli unsurlardan biri. Çok sayıda karmaşık ve birbirine bağlı etkenler kültürel ve ekonomik faktörler dünyada milliyetçiliğin yükselişini sağlıyor. Bu faktörler derin ve yapısal nitelikte. Bir taraftan artan gelir dağılımındaki dengesizlik, demografik değişim ve göçteki artışlarla milliyetçilik ve korumacılık daha da yükselişe geçecek” ifadeleri kullanılıyor.

Bu trendin en çok da büyük güç sayılan ülkelerde kendini göstereceğini vurgulayan Forum for the Future uzmlanları Amerika’nın sanılanın aksine bu gidişattan en fazla yara alacak sistemlerin başında geldiğini de öne sürüyor. Diyor ki, “Örneğin, 2045 yılında ABD, egemen etnik grubu olmayan bir ülke olacak. Öte yandan Brezilya’da 208 milyonluk nüfustan 9 milyon kişinin başını sokacak bir yeri yok.” 

Sosyal medya marjinal gruplara fırsat yaratıyor

Sürdürülebilirliğin Geleceği raporunda, toplumların yolsuzluk, eşitsizlik gibi konulara tepkisinin de artık farklı zeminlere kaydığına dikkat çekiliyor. “Yolsuzlukla yükselen ve cezasız kalan elitlerin artışı, yeni ve hukuki açıdan zayıf düzenlenmiş sosyal medya araçları toplumu bölen güçlü araçlar haline geldi. Etki alanı yüksek ve hukuki olarak düzenlenmemiş sosyal medya araçları marjinal ve bölücü gruplara kendini ifade etmek için önemli fırsatlar yaratıyor” denilen raporda bu marjinal grupların bölücü kampanyalarının, birtakım yanlış bilgilendirme, kasti yönlendirme gibi çalışmalarla toplumda nefret söylemlerini daha da artıracağı ve milliyetçiliği yükselteceği de ifade ediliyor.

‘Demokrasiye güven azalıyor’

Dünyanın her zamankinden daha fazla toplumların siyasal kutuplaşmasına tanıklık ettiğine dikkat çeken rapor, şöyle devam ediyor: “Demokrasiye ve kurumlara güvenin büyük düşüş yaşadığını görüyoruz. Brezilya’da demokrasiye güven 2010’dan bu yana yarı yarıya azalmış durumda. ABD'de, sistemi antidemokratik uygulamaları ile rahatsız edecek güçlü bir lider arayışı toplumda giderek artıyor. Milliyetçi gruplar bunu kullanıyor ve işbirliği yapıyorlar. Küresel anlamda milliyetçiliğe destek sağlamak için hem açık hem de gizli bir şekilde bunu yapıyorlar. Liderlerin milliyetçi cepheyi memnun etmek için aldığı kararlar çevre koruma kanunlarını zayıflatıyor. Yaptırımı da engelliyor. Mevzuatlarda yapılacak değişiklikler Amazon yağmur ormanlarını tehdit ediyor. Karbon salımını da artırıyor.”

"İş dünyası ve CEO’lar bu gidişatı değiştirebilir"

Serdar DİNLER/Türkiye Kurumsal Sosyal Sorumluluk Derneği Başkanı

● 90’larda benim babamdan daha fazla kazanma ihtimalim yüzde 90’dı, şimdi ise oğlumun benden çok kazanma ihtimali yüzde 10. İşte bu değişim ve gelir dağılımındaki dengesizliğin artması dünyada popülist otoriter rejimlerin yükselmesini, bireylerin bu tür insanlara daha fazla güvenmelerini getirdi. Liderler bu hazineyi korumak için giderek katılımcı demokrasiden uzaklaştı; artık ne demokrasi, ne çevre, ne iklim değişikliği ne de eşitlik umurlarında. Adı “gelişmiş” olan ülkelerin liderleri BM’nin Küresel Kalkınma İlkeleri’ni önemsemiyor. Forum for the Future’ın raporu yaklaşan tehlikenin boyutlarına doğru yaklaşmış ama ben o kadar umutsuz değilim. Bu gidişatı bozabilecek iki grup var: Gençlik ve iş dünyası. Gençler artık sokaklarda yürüyüş yaparak değil sosyal medyada şarkılar yaparak tepkilerini göstermenin yollarını arıyor. Bence çok yakında bunun yolunu bulacaklar. İş dünyası ise eskiden olduğu gibi yine politikacıları etkileme gücünü eline geçirmeli. Buradan CEO’lara sesleniyorum. Bunu sıfır atık konusunda başardılar, iş dünyası başlattı ve artık politikanın bir aracı oldu sıfır atık. CEO’lar iklim konusunu gündemine almalı. Aksi takdirde satış yapacakları alanlar kısıtlanacak. Dünya giderek kalın duvarlar arkasında içine kapanan site şehirlere doğru gidiyor.

‘Eşitsizliklerin azaltılması giderek zorlaşıyor’

Itır ERHART/Adım Adım Derneği Kurucusu/Akademisyen

● Yükselen korumacı yaklaşımlar, en çok eşitsizliklerin azaltılması adına yapılan çalışmalara engel oluyor. Bunu mülteciler konusunda da görüyoruz, cinsiyetle ilgili çalışmalarda da. Ne olursa olsun, kadına şiddet ya da diğer cinsiyetle ilgili konularda yürütülen hiçbir çalışma yükselen geleneksel değerleri aşamıyor. Öte yandan muhafazakar kesim, çevreci yaklaşımlara da ilgi göstermiyor. Bunu eğitimli gençlerle aşabiliriz diye umuyorum. Benim çevremdeki gençler, birlikte yaşamaya benim jenerasyonumdan daha açık. Farklılıklar karşısında daha ılımlı. Ayrıca iş seçerken de eşitsizliklerle savaşan, çevreci ve sürdürülebilir, faydalı işlere imza atan şirketleri sorguluyorlar. Şirketler de bu gençleri kapmak için kalkınma hedeflerine odaklanıyor. Öte yandan bir de genç işsizliğin arttığı gerçeği var. Burada çözüm geliştirmek gerekiyor.

‘Şirketlerin faaliyet raporları ile icraatları tutmuyor’

Raporda anlatılanlar Türkiye’nin de birçok alanda yaşadıklarını özetliyor. Örneğin son 15-20 yılda tarımsal alanda Türkiye zorlanmaya başladı. Mültecilere ayrımcılık var. İstanbul gibi büyük şehirlerde iklim değişikliğini ciddi şekilde hissediyoruz. Bunların nedeni kesinlikle global olarak çevreci yaklaşımdan uzaklaşılması. Sözde gelişmiş ülkeler bu konuda ciddi adımlar atmıyor. Büyük şirketlerin de gündeminden çıkıyor bu konu giderek. Faaliyet raporlarında sürdürülebilirlik var ama icraatlarına bakınca aslında ciddi bir eylem yok. Devlet birtakım teşviklerle, örneğin sürdürülebilir icraatı olanlara vergi indirimi gibi uygulamalarla şirketleri zorlayabilir. Ama bakınca sanayi odalarının organize bir çalışmaları olmadığını da görüyoruz Türkiye’de. Gençlik umut vaat ediyor ama bundan da emin değilim. YÖK’ün, MEB’in bu konuda adımlar atmaları gerektiğini düşünüyorum, yoksa gençlik kendisi harekete geçmeyecek.