İklim değişikliği ve sağlık
Dünya Sağlık Örgütü küresel ısınmanın 2030 yılına kadar her yıl fazladan 250 bin ölüme yol açacağını tahmin ediyor.
Geçen mayıs ayında, uzun süre 42 derece seviyesini aşan şiddetli bir sıcak hava dalgası, Hint yarımadasının büyük bir kısmını kasıp kavurdu. İki hafta boyunca devam eden bu tehlikeli sıcaklar döneminin sonunda, en az 2 bin 500 kişinin öldüğü bildirildi. Birkaç hafta sonra, daha kısa süren ancak 49 derecenin görüldüğü bir diğer hava dalgası Hindistan’ın komşusu Pakistan’ı vurdu ve 2 bin kişi yaşamını yitirdi, on binlerce kişi aşırı sıcak nedeniyle hastalandı.
Marakeş’te 7 Kasım’da başlayan Birleşmiş Milletler İklim Değişikliği Çerçeve Sözleşmesi Taraflar Konferansı ikinci haftasına girdi. 18 Kasım’da bitecek olan zirvede geçen sene Paris İklim Anlaşması’nın imzalanması ile artık ülkeler iklim değişikliğini engellemek için somut adımlar ve planlar üzerine tartışmalar yürütüyor. Marakeş İklim Zirvesi’ndeki gündemdeki önemli tartışmaların başında ise özellikle iklim değişikliği ile ortaya çıkan sağlık sorunları.
En büyük sağlık riski
Ne acı ki, girişte anlattığımıza benzer halk sağlığı krizleri artık ısınmakta olan dünyada bir norma dönüşüyor. Dünyanın dört bir yanından sayısız sağlık örgütü ve sağlıkçı, iklim değişikliğinin halk sağlığı için açık ve net bir tehlike olduğunu kabul ediyor. Dünya Sağlık Örgütü iklim değişikliğini “21. yüzyılın en büyük sağlık risklerinden biri” olarak tanımlarken, dünyanın önde gelen tıp dergilerinden Lancet iklim değişikliği hakkında “insan sağlığı açısından felakete yol açma riski kabul edilemeyecek kadar yüksek ve olası” tanımını yapıyor.
Aşırı sıcak hava dalgalarının halk sağlığını tehdit ettiği çok belirgin, ancak aynı derecede sinsi ve muhtemelen de ölümcül olan diğer birçok iklim değişikliği etkisi de mevcut.
Değişen hava modelleri, bulaşıcı hastalıkların yayılma kalıplarını çoktan değiştirmeye başladı bile ve dünyada beklenmeyen sıtma, deng ateşi, kolera, keneden bulaşan ensefalit ve Batı Nil virüsü salgınları yaşandı. Gün geçtikçe daha sıklaşan ve yoğunlaşan seller, hastalık taşıyan böceklerin yaşam alanlarının sayısını artırıyor. Değişken, öngörülemeyen yağış modelleri ve yüksek ısılar tarımsal verimi düşürüyor; yetersiz beslenme ve beslenme kıtlığının yaygınlaşmasına da yol açıyor. Doktorlara göre, ısınan havalar daha çok sayıda astım nöbetine de neden oluyor. Bütün bunlar yeterince ürkütücü değilmiş gibi, dünyanın dört bir yanından savunma ve askeri uzmanlar kaynak kıtlığı ve toplu göçlerin yol açtığı şiddetli çatışmalar ihtimalinin arttığı konusunda uyarıda bulunuyor.
Çözümü var
İyi haber ise bu sorunları nasıl çözeceğimizi biliyor olmamız: Sera gazı emisyonlarını radikal olarak düşürerek ve yenilenebilir enerji sistemlerine hızlı bir geçiş yaparak. Ve geçen yıl Paris’te dünya liderleri tam da bunları yapacaklarına dair söz verdiler. Peki, bu iklim değişikliğini azaltma çabaları halk sağlığını nasıl etkileyecek? Tıp dergisi Lancet’ın İklim ve Sağlıkta Geri Sayım girişimi ülkelerin iklim değişikliği konusunda kat ettikleri ilerlemeleri ve düşük karbonlu bir geleceğe geçişin insan sağlığı üzerindeki doğrudan etkilerini izleyerek, yıllık “check-up” gerçekleştirecek. Bu yeni ve özgün çalışma, politika yapıcıların iklim değişikliği ile mücadelenin toplumun sağlığını korumak için ne kadar önemli olduğunu anlamalarını sağlayacak ve bunu sayısal olarak ölçmelerine de yardımcı olacak.
Lancet Geri Sayım’ın yola çıkacağı temel veriler ne yazık ki karamsar. Halihazırda yılda 400 bin ölüm, iklim değişikliği izleri taşıyan açlık ve bulaşıcı hastalıklarla ilişkilendirilebiliyor. Dünya Sağlık Örgütü küresel ısınmanın 2030 yılına kadar her yıl fazladan 250 bin ölüme yol açacağını tahmin ediyor. Ancak, uygun veri eksikliği ve hâlâ tam olarak ölçülemeyen çok sayıda iklim-sağlık ilişkisi nedeniyle, bu büyük olasılıkla düşük bir tahmin. Dünya Sağlık Örgütü Halk Sağlığı Direktörü Dr. Maria Neira’nın açıkladığı üzere, eğer iklim değişikliğine müdahale edilmez ise, dünyada birçok insan hava kirliliğine maruz kalacak; sıtma, ishal, sıcak çarpması ve beslenme yetersizliği nedeniyle yaşamını yitirecek.
En çok yoksulları vuracak
Dr. Neira “Ne acıdır ki, bunlardan en çok etkilenen ve etkilenecek olanlar iklim değişikliğine en az etki etmiş ve fosil yakıt tüketiminden en az yarar elde etmiş çocuklar, yaşlılar ve düşük gelirli korunmasız nüfus olacak. En korunmasızlar ise çocuklar ve yaşlılar. Üstelik bu insanlar, ortaya çıkacak sağlık sorunları ile mücadele edebilecek sağlık altyapısının en zayıf olduğu bölgelerde ve ülkelerde yaşıyorlar. En ağır darbeyi gelişmekte olan ülkeler alacak. Şimdiye kadar dengelemeye çalıştığımız sağlık eşitsizlikleri daha da derinleşebilir” diyor. Hekimler sağlıkla ilgili bir soruna tanı koyar ve ardından tedavi için bir reçete yazar. Tam da bu yaklaşımla baktığımızda, günümüzde tanık olduğumuz tüm korkutucu istatistik, tahminler ve etkilere rağmen iyimser olmak için nedenimiz var. İklim değişikliğinde hastalığın nedeni çok açık: Fosil yakıt tüketmek ve atmosfere sera gazı salmak. Hastalığın tedavisi de en az nedeni kadar açık: Kirletici yakıtlarda vazgeçip yenilenebilir enerji kaynaklarına geçmek.
Bundan daha da cesaretlendirici olan, iklim değişikliği mücadelesinde atacağımız adımların halk sağlığı üzerinde derhal olumlu etkileri olacak olması. Durum, Türkiye için de farklı değil. Temiz Hava Hakkı Platformu tarafından hazırlanan Kara Rapora göre partikül madde (PM10) yoğunluğuna baktığımızda, 2015 yılında 81 ilimizin 80’inde Dünya Sağlık Örgütü rehber değerinin üzerinde yoğun bir hava kirliliği yaşandı. Hava kirliliğinin büyük kentler başta olmak üzere 2016 yılında artarak sürdüğü de biliniyor. Çevre ve Sağlık Birliği’nin (HEAL) hazırladığı rapora göre, Türkiye’de kömürlü termik santrallardan kaynaklanan yerel hava kirliliğinin yılda yaklaşık 3 bin erken ölüme yol açtığı; kömür yakmanın sağlık maliyetinin ise (hastalanmalar, tedavi/ilaç masrafları vb.) yılda 2.9 - 3.6 milyar Avro arasında değiştiği tahmin ediliyor. Yani iklim değişikliği ile mücadele etmek, sera gazı emisyonlarımızı azaltmak; ciğerlerimizi kirleten puslu havayı temizlemek anlamına da geliyor.
Fosil yakıtlardan vazgeçmek
Tam da bu nedenle, iklim değişikliğinin kaçınılabilecek etkilerini ve temiz enerjinin olası yan yararlarını da göz önünde bulunduran Lancet Komisyonu, “İklim değişikliği mücadelesi 21. yüzyılın en önemli küresel sağlık fırsatı olabilir” açıklamasını yaptı. Lancet Geri Sayım, iklim etkisinin azaltılmasının sağlık açısından sayısallaştırılması ve paylaşılmasında önemli bir ilk adımdır.
Bu bilgiye sahip politikacıların sayısı gün geçtikçe artıyor ve bu politikacılar iklim değişikliğinin halk sağlığı için gerçek bir tehdit oluşturduğunu tanımakla kalmayıp, temiz enerji çözümlerinin hastalarımız ve kırılgan topluluklara derhal yarar sağlayacağını da kabul ediyor. Fosil yakıtlardan vazgeçmek için hızla harekete geçtiğimiz takdirde, bunun iklim değişikliğini geri çevirmedeki yararı çok önemli olacak, ancak on yıllar boyunca bu hissedilmeyecektir. Ama hemen sağlığı iyileştirmeye ve hayatları kurtarmaya başlayacağız.
RAŞİT TÜKEL Prof. Dr., Türk Tabipleri Birliği Başkanı HALUK Ç. ÇALIŞIR Doç. Dr., Türk Toraks Derneği, Hava Kirliliği Grubu Eşbaşkanı, 16 Kasım 2016 Çarşamba