Pandemi sonrası Türkiye, dünyanın doğrudan yatırım merkezi olabilir

Türkiye, Batı toplumu insanlarının, uygun şartlarda nitelikli yaşamak ve yaşlanmak için öncelikle tercih edeceği ülke haline gelebilir.”


 

86 trilyon dolarlık dünya ekonomisi, tarihinin en zor dönemini yaşıyor. Geçmişteki bütün ekonomik krizlerin çıkış noktası, ‘ekonomi’ydi. Oysaki bu krizin sonucu, ekonomi olarak karşımıza çıkıyor. Ülkeler kendi krizleri ile başa çıkmak durumuyla karşılaştıklarından, Avrupa Birliği gibi büyük ekonomik hayallerle kurulmuş yapılar, çatlama sinyalleri vermeye başladı. Zor oyunu bozdu; Almanya başta olmak üzere, ülkeler, AB’yi bir kenara bırakıp, kendi halklarını koruma ve kendi ekonomilerini toparlama derdine düştüler. 125 nanometre boyundaki bir koronavirüs; saraylara, kabinelere kadar girdi. İnsan aracılığıyla hızla bulaşabilmesi, solunum sistemlerini çok çabuk savunmasız bırakabilmesi, sağlıklı görünen taşıyıcıların bile virüsü çok rahat yayabilmesi vb. sebeplerle dünya aniden kilitlendi. Hiçbir global strateji enstitüsü, şirket, devlet vs. böyle bir global etkiyi öngöremedi. Koronavirüs, üretimi ve ekonomik hayatı doğrudan etkiledi. ABD ve Avrupa Birliği ekonomilerinde ilk çeyrekteki daralma %10’u geçti. İkinci çeyrek sonuçlarının çok daha dramatik olması, 2020 yılında dünya ekonomisindeki daralmanın en az 10 trilyon dolar seviyesinde gerçekleşmesi bekleniyor.

Uçak yakıtları dünyadaki petrol tüketiminin %9’unu oluşturuyor

Ulaşımın ve sanayinin durma noktasına gelmesi, dünya petrol fiyatlarını hızlı bir şekilde düşürdü. Bunu, enerji talebindeki %25’lere varan daralma tetikledi. 2019 yılında günlük 100 milyon varil petrol üretiliyor ve tüketiliyordu. Salgınla birlikte, karantinaya bağlı ulusal ve uluslararası kısıtlamalar, talebi hızla düşürdü ve ulaşım araçlarına olan talep nerdeyse çakıldı. Bu durum, petrole olan talebin kısa süre içerisinde yüzde 30’lar seviyesinde gerilemesine neden oldu. Yüzlerce ülke uçuşlarda ciddi kısıtlamalar yapmaya devam ediyor. Uçak yakıtları dünyadaki petrol tüketiminin yaklaşık %9’unu oluşturuyor.

Batı Teksas petrolü (WTI) vadeli fiyatlamalarda, nisan ayı içinde eksi fiyatlar gördü. Arz fazlası nedeniyle depolama ihtiyacı olmaması, üreticileri çok zor durumda bıraktı. Brent petrolü 20 dolar gibi üretim ve satış maliyetlerini kesinlikle tolere edemeyecek fiyatları test etmeye başladı. Dünya bir taraftan salgını ve etkilerini kontrol etmeye çalışırken, diğer taraftan “ekonomik kriz boyutu” dev ekonomileri bile tehdit eder duruma geldi.

2008 krizine göre en az 7 kat daha yıkıcı etkisi görülebilir

2020 yılının kalan 8 ayına baktığımızda, küresel enerji talebinin düşmeye devam edeceği ve düşüş rakamının %6,1’i bulacağı belirtiliyor. Nitekim küresel enerji talebinde %6,1’lik bir düşüşün Fransa, Almanya, İtalya ve İngiltere’nin 2019’daki toplam enerji taleplerine eşdeğer bir rakam olduğu ifade ediliyor. Yakın dönemin en büyük ekonomik krizi olan 2008 krizi ile koronavirüs kaynaklı ekonomik kriz kıyaslandığında; koronavirüs krizinin, 2008’den en az 7 kat daha fazla yıkıcı etkiye sahip olması bekleniyor. Bu da koronavirüs krizinin, ekonomik sonuçlarının ne kadar dramatik olabileceği konusunda fikir veriyor. Petrol ve enerji talebindeki sıra dışı düşüş, dünya ekonomisinin son yıldaki büyümesini geri alması ve talebin 2010’un başlarına geri dönmesi sonucunu doğuracaktır.

500 milyon kişi işini ve iş ortamını kaybedebilir

Üretimdeki daralma ülke ekonomilerini ve ticareti de derinden etkiliyor. ABD, tarihinin en büyük işsizlik durumu ile karşı karşıya kaldı. 2 ayda kayıtlı işsiz sayısı 35 milyonu geçti. Saatlik ücret ile geçici işlerde çalışan kişiler dahil edildiğinde, sayının çok daha fazla olabileceği değerlendiriliyor. Birleşmiş Milletler, krizin en büyük ekonomik yıkıcı dalgasının görülmesinin beklendiği ikinci çeyrekte 195 milyon kişinin işsiz kalabileceğini açıkladı. 2020 yılı sonunda dünyada 500 milyon kişinin işini ve iş ortamını kaybetme riski ile karşı karşıya olduğu gerçeği krizin boyutunu ortaya koymaktadır. Örneğin, dünyada uçuşların %80 seviyesinde azaldığı havacılık sektöründe 25 milyon kişinin bir şekilde işini kaybetme riski olduğu, turizm sektörünün ise tarihinin en büyük darbesini alarak 2020’de %40’lar seviyesinde daralabileceği, 80 milyonun üzerinde kişinin işinden olabileceği değerlendiriliyor.

Pandemi, gizlenen gerçekleri ortaya çıkardı: Kral çıplak!

En üst seviyede refah, nitelikli yaşam ve tüketim bölgesi olarak kabul edilen ABD, Avrupa Birliği ve İngiltere’de, COVID-19 ile birlikte çöken ve yetersiz kalan sağlık sistemleri, kendi yönetimlerini bile şok etmiştir. Yerel yönetimler ve halk ne yapacağını şaşırmıştır. ABD’de, merkezi hükümet ile federal eyaletler karşı karşıya gelmişlerdir. Batıda gittikçe artan yaşlı nüfus, ortaya çıkan kamusal hizmetlerdeki yetersizlik durumu nedeniyle büyük panik yaşanmıştır. Yaşlılar, huzur evlerinde nerdeyse ölüme terk edilmiştir. Bu durum, bir ömür çalışmış, huzurlu bir emeklilik yaşamak isteyen Avrupalıların kendi ülkelerinde bile güvende olamayacakları sonucunu doğurmuştur. En temel gıda ve temizlik malzemelerinin tedarikinde büyük sorunlar yaşanmış, insanlar temel gıda ürünlerine, tuvalet kâğıdı, dezenfektan gibi ürünlere parasıyla bile ulaşmakta çok zorluk çekmişlerdir. “Ucuz işçilik” amacıyla, gelişmiş ülkelerden, son 30 yıl içinde hızla Uzakdoğu Asya’ya ve diğer gelişmekte olan ülkelere kayan kitlesel üretimin, pandemi gibi krizlerde, ülkelerin temel ihtiyaçlarının tedarikinde başkalarına bağımlı hale getirebileceğini ve bunun ise büyük riskler oluşturabileceği gerçeğini ortaya çıkarmıştır.

Dünyanın üretim merkezi Çin unvanını korumakta zorlanacak

Dünyadaki malların %40’ı tek başına Çin’de üretiliyor. Üretimde kullanılan nikel, alüminyum, çelik, bakır gibi temel hammaddelerin %50’si tek başına Çin’de tüketiliyor. Dünyada üretilen pamuğun %30’u Çin’de işleniyor. Dünyada üretilen petrolün %15’i, kullanılan enerjinin %14’ü tek başına Çin’de kullanılıyor. Dünyada kullanılan Apple ürünlerinin %92’si Çin’de 12 farklı bölgede üretiliyor. Birçok dünya çapında elektronik firması ürünlerinin en az %40’ını Çin’de ürettiriyor. Çin’in 2019’daki toplam 2.7 trilyon dolarlık ihracatının %43.5’ini elektrik-elektronik tabanlı ürünler, otomotiv yan sanayi ve makine imalat sektörü ürünleri oluşturuyor. ABD Başkanı Trump’ın 2019 yılında çok sert yaptırımlarla başladığı “Çin’deki üretimi azaltın” baskısıyla sonuç almakta zorlandığı global firmalar, koronavirüs kriziyle üretimi kaydırmayı planlamaya başladılar.

10 yıl içinde 1 trilyon dolarlık yatırım diğer ülkelere kayabilir

Çin Devlet Başkanı Şi Cinping, 2013 yılında dünyanın en büyük altyapı projesi olan “Bir Kuşak- Bir Yol Projesi”ni ilan etti. Bir nevi “Modern İpekyolu” projesi olan bu büyük atılım ile Çin; Avrupa pazarlarına açılan ticaret koridorlarını geliştirme, kapasitelerini arttırmak, ülkede üretilen ürünlerin nitelikli pazarlara olan nakliye süresini 14 günün altına indirebilmek için 1 trilyon dolar bütçe ayırdı. İlk 7 yılda 350 milyar dolara yakın yatırım yaptı.

Çin, son 15 yıl içinde üretimden ve teknolojiden aldığı güçle yüzlerce milyarder Çinli yarattı. Çinli iş insanları, aynı zamanda sermayenin global aktörleri arasında yer aldılar. Huawei, Alibaba, Tencent gibi firmalar, teknoloji üretiminde, kategorilerinde dünyada lider konuma gelmeye başladılar.

Ancak Çin’deki üretimin Ocak-Nisan 2020 döneminde sekteye uğramasıyla birlikte, batılı üreticilerin, Çin’e bağımlı olan tedarik zincirleri büyük zarar gördü. Almanya ve ABD’li sanayi ve teknoloji üreticileri başta olmak üzere, firmalar krize girdi, fabrikalar, ardı ardına kapandı.

ABD ve Avrupa birkaç centlik cerrahi maskeye muhtaç oldu Üretimde farkında olmadan sıra- dışı bir şekilde Çin’e bağımlı hale gelmiş ABD’li, İngiliz ve AB’li üreticiler, maliyeti 10 cent olmayan cerrahi maskeye ulaşabilmekte ve üretmekte sorun yaşadılar. Birçok ülkede “Yerli Solunum Cihazları Üretimi” gündemin birinci maddesi haline geldi. Tesla, GM, Siemens, VW gibi devler, solunum cihazı üretimine soyundular. Nitekim hastanelerdeki sağlık personeline yeterli N95 maske, tulum üretip veremediler ve kendilerinin bile kabullenmekte zorlandığı dramatik bir acz ve güçsüzlük içine düştüler.

İlk şoku atlatan global markalar, şimdi Çin’de yoğunlaşmış üretimi, nasıl kademe kademe diğer ülkelere ve kendi ülkelerine aktarabileceklerinin hesaplarını yapıyorlar. Önümüzdeki 5 yıl içinde 500 milyar dolarlık, takip eden 5 yıl içinde de en az 500 milyar dolarlık daha üretimin, Çin’den diğer ülkelere kayması bekleniyor.

Türkiye bu işten kazanan taraf olarak çıkma fırsatına sahip

Alternatif üretim üssü olarak Tayland, Vietnam, Endonezya ve Hindistan ön plana çıksa da, Avrupa’nın hemen yanındaki konumu, nitelikli iş gücü ve koronavirüs krizini yönetme becerisiyle Türkiye bu işten kazanan olarak çıkma fırsatlarına sahip olarak görünüyor. Türkiye, Batı toplumu insanlarının, uygun şartlarda nitelikli yaşamak ve yaşlanmak için öncelikle tercih edeceği ülke haline gelebilir.

Sağlık sistemi ve ekipmanlarının yeterliliği, kendi kendine yeterli üretim ve kapasite kullanım gücü, ürün ve hizmetlere kriz durumunda hızla erişebilme yetkinliğiyle Türkiye, bu krizin dikkat çeken ülkelerinden birisi oldu. Dünyanın birçok ülkesine organize sağlık ekipmanı yardımları da gönderen Türkiye, ortaya koyduğu performansıyla dikkat çekti.

Turizmdeki kapasitesi ile dünyada ilk sıralarda yer alan Türkiye, sağlık hizmetlerindeki kalitesi ve kapasitesiyle de dünyada adından söz ettirmeye başladı. Türkiye, uygun fiyatları, nitelikli ve sürdürülebilir hizmet kalitesiyle “sağlık turizminde” herkesin öncelikli tercihi haline gelebilir.

Batılı insanların yaşayacağı ve yaşlanacağı merkez ülke

Türkiye, koronavirüsle mücadelede ortaya koyduğu kapasite yönetimiyle, sağlık alanında kendini dünyaya gösterdi. Bu durum önümüzdeki 10 yıl içinde Türkiye’ye sağlık alanında 50 milyar dolarlık doğrudan yatırım çekebilir, emeklilik sigorta fonlarından en az ilave 25-30 milyar dolarlık fon, yaşlı Batılı çalışanlar için yaşam merkezleri ve sağlık köyleri oluşturulmasına yönlendirilebilir. Bu durum, Türkiye için en az 400 bin kişiye doğrudan iş ortamları yaratabilir. Bu yapıları destekleyecek ekosistem tarafında ise, 1.5 milyonun üzerinde istihdam, yıllık 60 milyar doları geçebilecek yeni gelirler yaratabilir. Özetle Türkiye, Batı toplumu insanlarının, uygun şartlarda nitelikli yaşamak ve yaşlanmak için öncelikle tercih edeceği ülke haline gelebilir.

Turizm gelirlerinin 150 milyar dolara çıkması hayal değil

Türkiye, halen dünyanın en gözde turizm merkezlerinden birisi konumdadır. 600 bini aşkın yatak kapasitesi, 2 binin üzerindeki tesisi ile Antalya, dünyada en fazla turisti ağırlayan 3 şehirden birisidir. Cazibesi artacak Türkiye turizmi, tüm ülkeye homojen yayılabilir ve Türkiye 12 ay boyunca turizmin güvenli ve istikrarlı limanı olabilir. Sadece Çin’den her yıl 300 milyon Çinli dünyayı geziyor. Kültür turizmi için her yıl 20 milyon Çinli Türkiye’yi tercih edebilir. Türkiye’nin turizm gelirlerinin 10 yıl içinde 150 milyar doların üzerinde çıkarması hiç de uzak bir hedef değildir.

Türkiye’nin sağlık kapasitesi, global sigorta fonlarının ve sektör firmalarının yatırımlarını geliştirmek, yerinde üretim yapmak istediği gözde ülke olabilir, çünkü artan sağlık hizmetleri kapasitesi cazibeyi arttıracaktır.

5 yılda 100 milyar dolarlık yatırım Türkiye’ye çekilebilir

Çin, son 20 yılda dünyanın “üretim üssü” haline geldi. Bu güç sayesinde, kişi-başı milli gelir hızla artarak bin dolardan 10 bin dolara geldi. Çin, içinden binin üzerinde milyarder çıkardı ve sonuçta iyi bir üretim (sourcing) tecrübesi edindi. O yatırımcıları, Türkiye’de üretime davet etmeliyiz. Önümüzdeki 10 yıllık süreçte Çin’deki üretimin bir kısmı üçüncü ülkelere kayarken, o yatırımlarla Çin’de ciddi sermaye sahibi olmuş Çinli üreticiler yeni ülkelerdeki bildikleri işlerde bu defa “yatırımcı” kimliğiyle bulunmayı isteyebileceklerdir. Bu durum, Türkiye gibi gelişmekte olan ülkeler için fırsat olabilir. Çin’den önümüzdeki 5 yıl içinde, dünyanın diğer bölgelerine kayması muhtemel 500 milyar dolarlık yatırımdan, 100 milyar dolarını Türkiye tek başına kendine çekebilir. Türkiye, dünyanın nitelikli tüketim merkezi konumunda olan Avrupa’nın hemen yanı başında, genç ve nitelikli işgücüyle üretim yetkinliği olarak üst düzeydedir. Avrupa’nın en büyük lojistik imkanlarına sahip olması, depolama kapasitesi ve ürünleri intermodel vb. hibrit yöntemlerle hedef pazarlara hızla ulaştırma gücüyle de çok sayıda cezbedici avantajı bünyesinde barındırmaktadır.

Çin’in ülke dışındaki yatırımları hangi sektörlere gelebilir?

1-100 milyar doların tamamı doğrudan kitlesel üretim (mass production) yapılan imalat sektörüdür. Bunun da çoğunluğu bilgisayar, TV, monitör ve cep telefonu/ aksesuarları tabanlı elektronik ürünler, otomotiv yan sanayi ürünleri, Çin’deki beyaz eşya, küçük mutfak aletleri, iklimlendirme sektörü ürünleri ve tabi doğrudan makine ve ekipman üretimleri olabilir.

2- %20-25 arasında tekstil, oyuncak, ayakkabı vb. üretimleri olabilir.

3- % 5 civarı medikal teknolojiler, biyoteknoloji ürünleri, kuyum ürünleri olabilir.

4- %10 civarı ev mobilyası, kağıt ve kerestecilik ürünleri, izolasyon ürünlerin üretimlerinin başka ülkelere kayması bekleniyor. Nitekim, ağır sanayi (çelik, demir işleme ), mamul-yarı mamul madenler, cam ve cam ürünler, petrol türevi ürünler yine ağırlıkla Çin’de kalmaya devam edecektir.

100 milyar dolarlık üretim tabanlı sanayi yatırımı Türkiye için neleri ifade ediyor?

1- Yaklaşık 1 milyon kişinin doğrudan istihdamı, en az 4.5 milyon kişinin dolaylı istihdamına imkan yaratacaktır.

2- Türkiye’nin üretim gücüne ve GSMH’sına, kademeli bir şekilde, 500 milyar dolara yakın katkı sağlayacaktır.

3- Bu yatırım, takip eden 10 yıl içinde, Türkiye’ye en az 2 katı kadar fazladan yatırımın gelmesinin de yolunu açabilecektir.

4- Türkiye’yi, dünyanın ilk 15 ekonomisi içine sokabilecektir. Türkiye, yeni normalin, yeni “global üretim gücü” olabilir. Bu fırsatı değerlendirmek için; siyasetçi, devlet, sanayici, yerel yönetim, üniversite ve halkla işbirliği yapma zamanıdır. Üniversite ve meslek eğitimlerindeki kaliteyi ve yetkinliği, hızla arttırma, teknolojiye, üretim gücüne odaklanma zamanıdır. Kişi başı milli geliri, ilk aşamada 15 bin dolar, ikinci aşamada 20 bin dolar gelire taşıma zamanıdır.

Türkiye’yi sosyal devletiyle, doğal güzellikleriyle, yaşam kalitesiyle dünyada “yaşanacak yer” yapmalıyız. Bu yaklaşım bizi bambaşka bir yere taşıyacaktır. 2023 hedefleri şu anda teknik olarak uzak olabilirken, doğru hamleleri yaparsak 2025 sonunda onun da ötesindeki hedeflere ulaşabiliriz.

Unutmayın! Her zaman bir çözüm vardır, önemli olan sizin çözüme ne kadar yakın olduğunuzdur. Kriz aynı zamanda içinde, fırsatları da barındırır. Türkiye, koronavirüs krizini, global bir fırsata dönüştürülebilir.

21 Mayıs 2020, DR. AKIN ARSLAN - TTT Global Group Yönetim Kurulu Başkanı