TÜBİTAK ürettiği teknolojiyi devredecek

Çok farklı konularda gündem yaratan TÜBİTAK, sonunda ürettiği teknolojinin üretim alanlarında kullanılmasını kararlaştırdı.  


http://ads.dunya.com/adlog.php?bannerid=445&clientid=230&zoneid=45&source=&block=0&capping=0&cb=efdb7ee1afb6ac09ca152dab6aa1d873

TÜBİTAK bünyesinde 1972 yılında kurulan Marmara Araştırma Merkezi (MAM), araştırma, geliştirme ve inovasyon yetkinliklerini kullanarak bilim ve teknoloji üretiminde dünya lideri olmayı hedefleyen bir merkez. Merkezin bünyesinde yedi enstitü bulunuyor. Bunlar, Çevre ve Temiz Üretim Enstitüsü, Enerji Enstitüsü, Gen Mühendisliği ve Biyoteknoloji Enstitüsü, Gıda Enstitüsü, Kimya Enstitüsü, Malzeme Enstitüsü ile Yer ve Deniz Bilimleri Enstitüsü. 

Merkezdeki 213 laboratuvarda her yıl 55 bin civarında analiz yapılıyor. 1000’e yakın personelin yüzde 70’ini Ar-Ge çalışanlarının oluşturduğu MAM, 2014 yılında 232 proje gerçekleştirmiş. Uygulamalı Ar-Ge konusunda uzman olan merkez, özel sektör, üniversiteler, askeri kurumlar, kamu kuruluşları ve uluslararası organizasyonlarla işbirlikleri gerçekleştiriyor. 

MAM bünyesinde yer alan her enstitü, kendi konusunda önemli Ar-Ge çalışmaları gerçekleştiriyor. 

MAM Başkanı Doç. Dr. Bahadır Tunaboylu, ”Sadece enerji olarak değil, teknoloji olarak da dışa bağımlılığımız var. Biz teknoloji üretip, sanayiye devretmeye çalışıyoruz” diyor. Nitekim her enstitünün hedefi çalıştığı projeyi sanayileştirmek. Enstitülerin yoğunlaştıkları alanlara bakalım: 
Sanayide temiz üretim destekleniyor 

Çevre ve Temiz Üretim Enstitüsü, çevre yönetimi ve teknolojileri ile temiz üretim alanındaki gereksinimleri karşılamak üzere, sürdürülebilir kalkınma hedeflerine yönelik, ulusal ve uluslararası düzeyde araştırma ve geliştirme faaliyetleri gerçekleştiriyor. Su ve atık su yönetimi, toprak kirliliği ile su kaynaklarının ilişkilendirilmesi, alternatif su kaynakları yönetimi, suyun geri kazanımı çalışma alanlarından bazıları. 

Enstitü, aynı zamanda temiz üretim alanında ulusal odak noktası olarak görev yapıyor. Bu kapsamda, sanayide verimlilik çalışmalarına destek sağlanıyor. KOSGEB ve Ekonomi Bakanlığı ile ortak çalışmalar yürütülüyor. Enstitünün 2016 yılında tamamlanacak projelerinden birisi sanayide Kaynak Verimliliği Potansiyelinin Belirlenmesi. 

Hedef yerli enerji teknolojileri üretmek 

Enerji Enstitüsü, Türkiye’nin kalkınma hedefl eri doğrultusunda ve 2023 hedefl eri ile paralel olarak enerji teknolojilerinin yerli olarak geliştirilmesine öncülük etmeyi amaçlıyor. Enstitü bu hedefe yönelik önemli projeler gerçekleştiriyor. Bu projelerden bazıları şöyle: 

►Hidroelektrik santrallerinin yüzde 100 yerli üretimini hedefleyen MİLHES, TOBB ve sanayi sektöründen ortaklar ile Antalya Kepez’de gerçekleştiriliyor. 
►Soma B Termik Santralinin atık ısısından elde edilen enerji ile 2 bin ev ısıtılacak. Bu projenin bütçesi 49 milyon euro. 
►MİLGES projesi kapsamında Ceylanpınar’da 10 MW gücünde güneş santrali kurulacak. Paneller Türkiye’de yerli olarak üretilecek. 
►Birinci aşaması bitmek üzere olan MİLRES projesi kapsamında Terkos’ta 500 KW kapasiteli rüzgar çiftliği için türbinler Türkiye’de üretildi. İkinci aşamada hedef 3 MW. 
►Soma’da kömürden sıvı yakıt elde ediliyor. Öte yandan MİLKAS projesi kapsamında kömür santrallerinin yaydığı kükürdün azaltılmasına yönelik çalışmalar yapılıyor. 
►TEİAŞ ile işbirliğinde enerji transferi konusunda çalışmalar yapılıyor. Çalışmaların amacı, iki farklı elektrik sisteminin dönüştürücülerle doğru şekilde bağlanmasını sağlamak. Tamamen yerli finansman ile gerçekleştirilen ve 72 milyon liralık bütçesi olan proje, Türkiye ile İran arasında elektrik geçişini sağlayacak. Bu teknoloji ABD, Almanya, Japonya ve Fransa’da mevcut. Türkiye de, bu teknoloji ile elektrik enerjisi koridoru olacak. 
►E1000 Tip Elektrikli Lokomotif geliştirilmesi; lityum-iyon tabanlı pil üretimi; binalarda enerji verimliliği; akıllı şebekeler gibi enstitü tarafından yürütülen çok sayıda proje var.

Kalkınmada zayıf kalan bölgelerde gıda sanayii geliştirilecek 

Gıda Enstitüsü, gıda sanayinin teknolojik yönden gelişmesini, rekabet gücünün arttırılmasını, dışa bağımlılığın azaltılmasını, gıda güvenliğinin sağlanmasını, beslenme sorunlarının giderilmesine katkı sağlayacak bilgi, teknoloji ve ürün geliştirmeyi hedefliyor. Enstitü’nün son dönemde odaklandığı projeler şöyle: 

►Katma değeri yüksek, yeni gıda katkı maddelerine yönelik çalışmalar yapılıyor. 
►Çaykur ile işbirliği içinde toz yeşil çay üretimi gerçekleştirildi. Çay atıklarından katma değeri yüksek yeni ürünler elde edildi. Kateşin bunlardan birisi. Yeşil çay içindeki kateşin, kanser riskini azaltıyor. 
►Gıda kompozisyonu veri tabanı oluşturuldu. Bu veri tabanı gerek obezite ile mücadelede, gerekse doğru beslenme açısından önemli bir kaynak oluşturuyor. 
►Kalkınmada zayıf kalan bölgelerde gıda sanayiinin geliştirilmesine yönelik bir proje gündemde. Gaziantep, Urfa ve Giresun Ticaret Odaları’nın işbirliği ile gerçekleşecek projeye Avrupa Birliği 30 milyon euro bütçe sağlayacak. Proje, Türkiye’nin en büyük AB projesi olacak. 

Temiz kömür teknolojilerine öncelik veriliyor 

Kimya Enstitüsü, kimya teknolojileri alanında, başta Türk sanayİi olmak üzere tüm paydaşlarının ihtiyaçlarını karşılamayı hedefliyor. Enstitü’nün odak alanlarından birisi temiz kömür teknolojileri. Türkiye’de kömürün büyük bir bölümü termik santrallerde kullanılıyor. Enstitü, düşük kalorili kömürler için yakma teknolojileri geliştiriyor. 
Kömüre yönelik bazı çalışmalar şöyle: 
►Kömür sadece bir yakacak olarak değerlendirilmiyor. Linyit ve leonardit esaslı kömürden gübre ve araç yakıtı üretiliyor. Aynı zamanda ilaç sektöründe de kullanım alanları var. ►Türkiye’de 12.4 milyar ton ısıl değeri düşük ve kül içeriği yüksek kömür var. Külsüzleştirme çalışmaları ile kömürün ısı değerinde yüzde 10-15 artış, enerji verimliliğinde ise 500 bin dolar ekonomik kazanç hedefleniyor.
►Türkiye’nin bitümlü şeyl gazı yataklarının kullanımı ile sıvı yakıt üretimi hedefl eniyor. Bu üretim TPAO ve Türkiye Kömür İşletmeleri ile birlikte yürütülecek. 
►Kimya Enstitüsü’nün hedefl erinden birisi de, dünya pazarıyla rekabet edebilecek milli ürünler geliştirmek. Son geliştirilen ürün ise olay yeri incelemede kullanılan parmak izi tespit malzemeleri. Bu malzemelerin üretiminde yerli kaynakların kullanılması ve büyük ölçekli üretim sağlanması hedefleniyor.Katma değeri yüksek, yeni gıda katkı maddelerine yönelik çalışmalar yapılıyor. 
►Çaykur ile işbirliği içinde toz yeşil çay üretimi gerçekleştirildi. Çay atıklarından katma değeri yüksek yeni ürünler elde edildi. Kateşin bunlardan birisi. Yeşil çay içindeki kateşin, kanser riskini azaltıyor. 
►Gıda kompozisyonu veri tabanı oluşturuldu. Bu veri tabanı gerek obezite ile mücadelede, gerekse doğru beslenme açısından önemli bir kaynak oluşturuyor. 
►Kalkınmada zayıf kalan bölgelerde gıda sanayiinin geliştirilmesine yönelik bir proje gündemde. Gaziantep, Urfa ve Giresun Ticaret Odaları’nın işbirliği ile gerçekleşecek projeye Avrupa Birliği 30 milyon euro bütçe sağlayacak. Proje, Türkiye’nin en büyük AB projesi olacak. Temiz kömür teknolojilerine öncelik veriliyor Kimya Enstitüsü, kimya teknolojileri alanında, başta Türk sanayİi olmak üzere tüm paydaşlarının ihtiyaçlarını karşılamayı hedefl iyor. Enstitü’nün odak alanlarından birisi temiz kömür teknolojileri. Türkiye’de kömürün büyük bir bölümü termik santrallerde kullanılıyor. Enstitü, düşük kalorili kömürler için yakma teknolojileri geliştiriyor. Kömüre yönelik bazı çalışmalar şöyle: 
►Kömür sadece bir yakacak olarak değerlendirilmiyor. Linyit ve leonardit esaslı kömürden gübre ve araç yakıtı üretiliyor. Aynı zamanda ilaç sektöründe de kullanım alanları var. 
►Türkiye’de 12.4 milyar ton ısıl değeri düşük ve kül içeriği yüksek kömür var. Külsüzleştirme çalışmaları ile kömürün ısı değerinde yüzde 10-15 artış, enerji verimliliğinde ise 500 bin dolar ekonomik kazanç hedefleniyor.
►Türkiye’nin bitümlü şeyl gazı yataklarının kullanımı ile sıvı yakıt üretimi hedefleniyor. Bu üretim TPAO ve Türkiye Kömür İşletmeleri ile birlikte yürütülecek. 
►Kimya Enstitüsü’nün hedefl erinden birisi de, dünya pazarıyla rekabet edebilecek milli ürünler geliştirmek. Son geliştirilen ürün ise olay yeri incelemede kullanılan parmak izi tespit malzemeleri. Bu malzemelerin üretiminde yerli kaynakların kullanılması ve büyük ölçekli üretim sağlanması hedefl eniyor.

Medikal biyoteknoloji hızla yükseliyor

Gen Mühendisliği ve Biyoteknoloji Enstitüsü son dönemde özellikle medikal biyoteknoloji alanına odaklanıyor. Enstitü, son olarak kanser tedavisinde kullanılmak üzere milli biyobenzer ilaç molekülünü üretmeyi başardı. Biyobenzer ürünler, biyolojik olarak üretilmiş bir ürünün kopyası anlamına geliyor. Patent süreleri dolduğunda, bu biyobenzer ürünler piyasaya sürülebilecek. Bugün her bir ürünün Türkiye’ye maliyeti 100 milyon lira. Dolayısıyla bu alandaki ilerlemeler, hem hastaların ilaca erişimini kolaylaştıracak, hem de kamuda sağlığa harcanan bütçenin daha verimli kullanılmasını sağlayacak. Enstitü, aynı zamanda Medipol Hastanesi ile işbirliğinde 1.8 milyon lira bütçeli bir aşı projesi gerçekleştiriyor. Proje kapsamında Türkiye’de ilk defa sentetik biyoloji yaklaşımıyla aşı prototipi geliştirilecek. Türkiye’nin kendi infl uenza pandemi aşısını üretebilmesi, toplum sağlığı için önemli olduğu kadar, ekonomik açıdan da önem taşıyor.

Malzemede yerli üretim hedefleniyor

Malzeme Enstitüsü, yapısal ve kritik malzemeler ile nano malzemelere odaklanıyor. Enstitü’nün son projeleri arasında, termik santrallerde gaz türbini kanatları ve uçak kanatları üretmek var. Enstitü, Türkiye’de ilk kez olarak trenlerde kullanılan fren balataları üretimini gerçekleştirdi. Bu üretim şu anda ticarileştirilmiş durumda. TCDD tüm balatalarını İzmir merkezli Eren Balata’dan satın alıyor. Öncesinde ise Türkiye bu balataları yurtdışından 700 bin euroya satın alıyordu. Bugün savaş ve sivil uçaklarda kullanılan frenler için yurtdışına 200 milyon lira ödeniyor. Hedef, frenleri de yerli üretime çevirmek. Enstitü’nün diğer çalışmaları arasında, kentsel dönüşümde atıkların çeşitlendirilmesi ve güvenlik alanları geliyor. LED ekranların yerini alacak AMOLED ekranlar da bir diğer odak alanı. Bu yeni ekranlar, hem fiziksel olarak daha ince bir yapıya sahipler hem de daha az enerjiyle daha çok parlaklık sunuyorlar.

 02.02.201,dünya, DİDEM ERYAR ÜNLÜ