Ankara’nın suyu ne zaman kirlendi

Ankara’nın suyu, Kızılırmak projesi kararının alındığı gün kirlendi. Bu kararın bedeli sadece kirlenen su değil, 2 milyar TL fazla harcamadır.


Geçmişten günümüze bir tartışmadır gidiyor. Meslek örgütleri çeşmelerimizden akan sudaki değişiklikler, Kızılırmak suyunun mevcut sisteme karıştırmasının yarattığı kirlenmeye ve bunun sonucu oluşan bağırsak hastalıklarına, içme suyu kalite standartları dışına çıkılmasına göz yumulduğuna işaret ederken, Ankara Belediye Başkanı ise verilen bilgilerin doğru olmadığını, anlatılanların politik amaçlı sözlerden ibaret olduğunu ve suyun değil ileri sürülen düşüncelerin kirli olduğunu anlattı ve yıllardır anlatıyor. Ankaralılar ise zaman zaman çeşmelerinden akan sarı renkli sudan ve katlanması güç kokulardan şikayet ediyor.

Burada çeşmelerden akan suyun gerçekten kirli olup olmadığı konusuna girmeyeceğiz. Çünkü bunun için yetkili Kurumların yaptığını söyledikleri analiz sonuçlarını halkın bilgisine sunmaları gerekir. Bu sunuşların da konu gündeme geldiğinde dikkatlice hazırlanan belgeler ile değil, numune alınmasını takiben hiçbir düzeltme, eleme yapılmadan ham analizlerin kamuoyuna açıklanması şeklinde yapılmalıdır. Bu günlerde yapılan tartışmaların bilimsel eksiklikler ile dolu olduğu için bu tartışmalara girmek bizi bir yere taşımıyor.  Ancak bir gerçek tüm taraflarca, yani belediye, meslek örgütleri ve Ankara’lılar tarafından kabul ediliyordur. Tartışma Kızılırmak suyunun sisteme dahil edilmesi ile başladı. İşte biz bu su kaynağının sisteme dahil edilme sürecini hatırlatmak istiyoruz. Bugünkü tartışmaların ve yaşanan sorunların başlangıcının nasıl bir hatalı kararla ortaya çıktığını tekrarlamak istiyoruz.

Ankara’nın suyuna değil karar vericileri bak

Ankara 2006 yılında yağışların yetersizliği sonrasında ciddi su sorunu ile karşı karşıya kaldı. Her ne kadar bu durum bir sürpriz olmasa da, adeta bu krize davetiye gönderilmiş olsa da krizin atlatılması için hızlı ve hummalı bir dizi çalışma yapıldı. Kızılırmak suyunun Büyükşehir Belediyesi tarafından getirttirilerek mevcut sisteme ilave edilmesi çözüm yolu olarak kararlaştırıldı. Bu kararı alanlar arasında o dönemde en yetkili konumda bulunan Başbakan da vardı.

 Ancak bu kuraklık aniden ortaya çıkmadığı gibi, Ankara‘ nın Kesikköprü suyuna da ihtiyacı aslında yoktu. En azından bu ihtiyacın giderilmesi için o tarihe kadar Kızılırmak suyu düşünülmemişti. Çünkü Devletin elinde  planlar vardı ve bu planlarda Ankara'nın ihtiyacı olan suyun nereden ve ne zaman temin edileceği yazılmıştı.

Herkesin bildiği veya unuttuklarını bir iki cümle ile yeri gelmişken hatırlatmakta yarar var. Kentlerin ihtiyacı olan suyun temini konusunda planlama ve yatırım yapan bir kurum vardır. Onun adı DSİ’dir. Bu Kurum 2002 yılından itibaren, Ankara Belediye başkanlığı ise 1994 yılından günümüze kadar aynı siyasal düşünce tarafından yönetiliyordu. Su krizi kapıya yüklendiğinde, yıllar önce hazırlanmış DSİ’nin elindeki planlar Ankara’nın ihtiyacının Gerede bölgesindeki su ile karşılanacağı ve bu suyun Ankara için asgari 20 yıl süre için yeteceğini söylüyordu. Bu bilgi aynı zamanda Ankara Belediyesi ile paylaşıyordu ve DSİ resmi yazılarla Belediye ile iletişim halinde idi. DSİ Belediyeye çok basit bir soru soruyordu; Su ihtiyacınız var ise bildiriniz, bizde gerekli yatırımı yapalım. Bu basit soruya Belediye basit cevap veremiyor veya vermiyordu.  O yıllarda DSİ Genel Müdürü Veysel Eroğlu ( sonra DSİ’den sorumlu Bakan oldu ) ile bugün su tartışmasının ortasında bulunan Belediye Başkanı İ.Melih Gökçek arasındaki bu yazışmalar yıllarca devam etti. Ne zaman ki 2006 yılında ki kuraklık aynı zamanda siyasal krize neden oldu. Konu Başbakan tarafından ele alındı ve Kesikköprü suyunun ivedi olarak getirilmesi görevi Belediyeye verildi. İş olağan üstü koşullara uygun olarak ihale edildi ve hızlı bir şekilde sonuçlandırıldı.( bu öykü size güzel bir sonla tamamlanan bir başka güncel öyküyü hatırlattı mı?)

Elde edilen bilgilere göre bu projenin bedeli 2008 fiyatları ile 2,2 milyar TL kadar oldu.(Hasan Akyar notları)

İşte, sonraki yıllarda halkın şikayetlerinin ve içme suyu kirliliği tartışmalarının başlamasına neden olan yatırımın kararı bu süreç takip edilerek alınmış oldu.

Kirliliği gidermek için yeni bir yatırım daha

Bu yatırımın haklılığı, yaz aylarında yükselen tartışmalara rağmen o yıllarda başka bir seçenek kalmadığı için gönülsüzde olsa halk tarafından da kabul edildi. Belediye ise çok kısa süre içerisinde su getirdiği için bu karar ve yatırımdan övünç duydu. Yatırımı siyasal ranta dönüştürmeyi başardı. Ancak Kızılırmak suyunu getirmek suretiyle Ankara’nın su problemi çözülmüştür diyen taraflar çok geçmeden, 2 yıl sonra konuyu yeniden ele almak zorunda kaldılar. Her ne kadar karar vericiler içme suyunda bir kirlenme yok diyorlarsa da, gerek meslek örgütlerinin çabaları ve gerekse halkın yoğun şikayetleri nedeniyle Ankara’nın içme suyunda bir sorun olduğu kabul edildi. Bu kez Hükümet ve Belediye birlikte çalıştılar ve kısa bir süre sonra, 2009 yılında bu kez ortak bir sonuca vardılar. Başa dönüldü ve Gerede projesinin yapımına karar verildi.

Gerede projesi halen yapım aşamasında. Konu ile ilgili tüm kamu yetkilileri ve yapımcı şirket sözcülerinin açıklamalarına göre proje bu yılın sonunda tamamlanacak. Böylelikle bu iki proje ile Ankara’nın ihtiyacı olan su 2050 yılına kadar sağlanmış olacak. Ancak Gerede projesi ile temin edilen, kolay arıtılabilecek bu kaynağın 20 yıl gibi bir süre Ankara’ya yeteceği dikkate alındığında Kızılırmak suyunun kullanılmayacağı, sadece “emniyet subabı”  olarak atıl bir şekilde zamanını bekleyeceği anlaşılıyor.

Konuyu bitirmeden çok önemli bir hususun altını çizmek gerekir.  Gerede projesi yapımı 2012 yılında 229 milyon TL tutarla ihale edilmiştir.  Açıkça anlaşılacağı üzere bu proje Kesikköprü projesinin onda biri bedelle tamamlanacak. Yani yaklaşık 2 milyar TL( seçim meydanlarında söylendiği şekliyle 2 katrilyon TL) birilerinin yanlış ve kasıtlı davranışları nedeniyle su gibi buharlaşmıştır.

Belediye Başkanının son itirafları

Büyükşehir belediye başkanı su ile ilgili ilk yaptığı basın toplantısında 3 ay süre ile sisteme Kesikköprü den su pompaladıklarını açıkladı. Yine o toplantıda Ankara’nın bir buçuk yıl su ihtiyacını karşılayacak suyu olduğunu söyledi.

Buna benzer bir açıklaması ise Belediye meclisinde yaptığı ve 21 Nisan 2014  tarihli gazetelerde yer alan aşağıdaki ifadesinde vardı. Başkan o toplantıda “Kuraklık devam ederse sibobumuz Kesikköprü. Bu dönemde az az su verdirmeye başlamak istiyorum. Buharlaşmayı ve alt kotlardan su çekmeyi düşündüğünüzde bir yıllık suyumuz var. Yağmurlar başlayana kadar Kesikköprü’ den su vermezsek yoksa yine çok sıkıntı çekeriz.” dedi…

Suyumuzun kirli olup olmadığı tartışıla dursun. Yukarıdaki açıklamalardaki kirliliği fark ettiniz mi?

Sözler o kadar çelişik ki; Ağızda yuvarlanan dilde hayat bulan kelimeler ve onun oluşturduğu cümlelerdeki basitliği ve kaba kirliliği hissetmek için bir özelliğinizin olması gerekmiyor.

 Gerede projesi üç ay sonra tamamlanacak ise, Ankara’nın 1,5 yıllık suyu var ise Ankaralılara bu eziyet niçin çektirilmektedir. Niçin Kızılırmak suyu sisteme ilave edilmektedir. Yoksa iktidar yetkilileri de, Belediye başkanı da doğruları gizlemekte midir? Yoksa bizi başka yerlere bakmamaya mı zorlamaktadırlar?

Çağrımız yetkililere ve sorumlulara

Ankara suyunun tüm tarafları, konunun kendilerince ilgili taraflarını halka açıklamalıdırlar. Gerede suyu projesinden sorumlu bakanlık proje hakkında bilgi vermeli, içme suyu analizi yapan tüm kurumlar yaptıkları analizlerin sonuçlarının geciktirmeden ilan etmelidirler. Yaz aylarında artan hastalıklara ilişkin verileri bilmek her yurttaşın hakkıdır. Bu bilgiler açıklanmalı ve varsa alınması gereken önlemler hakkında aydınlatıcı yayınlar yapılmalıdır.

Aksi durumda sadece sularımıza değil, yönetenlere de bulaşan bu kirlenmeyi gidermek için büyük bir arıtma projesini hayata geçirmek gerekecektir. Bu projenin kararını verecek olan da, uygulamasını yapacak olanda şüphesiz halktır.

Eylül,2014