Gıda ambalajlarındaki kimyasallar üzerine tartışmalar

Gıda ambalajlarındaki kimyasalların insan sağlığı üzerindeki etkilerine ilişkin tartışmalar devam etmekte ve farklı görüşler ileri sürülmekte. Bu malzemelerin insan sağlığı üzerindeki uzun vadeli etkilerini daha kapsamlı şekilde izlemek gerektiğine dair çağrılar yapılırken, bunlara cevap olarak bazı bilim insanları da ambalajlarda ve plastik şişelerde kullanılan sentetik kimyasalların gıdaları ve içecekleri kontamine ettiğine yönelik kaygıların büyük ölçüde yanlış olduğunu söylüyor. 

Guardian Gazetesinin sitesine 19 Şubat 2014 tarihinde giren bir habere göre,   gıda ambalajları çevreci bilim insanları ve kampanya üyeleri tarafından artan ölçüde endişe duyulması gereken bir mesele olarak ele alınıyor. Journal of Epidemiology and Community Health ( Epidemiyoloji ve Toplum Sağlığı Dergisi)’deki bir yorumda, İsviçre/Zürih’den Gıda Ambalajı Forumu V akfı’ndan Dr. Jane Mencke,  ABD ve İspanya’dan meslektaşlarıyla birlikte bu kimyasallara ömür boyu maruz kalmanın önemli bir endişe nedeni olduğunu belirtti. Yazarlar bir zarar oluşup oluşmadığı konusunun çözümlenmesi amacıyla “nüfus bazında bir değerlendirme ve biyolojik izleme” çağrısı yaptılar. Gıda ile temas eden maddelerin, yasal olarak “kirletici” kabul edilmemesine karşılık gıdaların kimyasal olarak kirlenmesinin önemli bir kaynağı olduğunu ileri süren makale sahipleri, bu maddelerin bugüne kadar insan sağlığına yönelik etkiler üzerine yapılan araştırmalarda çok fazla dikkate alınmayan yeni bir kaynak olduğu görüşündeler. 

Buna karşılık gıdalardaki çok düşük seviyedeki kontaminasyonun zararına dair çok az veri olduğunu söyleyen başka bilim insanları ise Muncke ve arkadaşlarını ağır biçimde eleştirdiler.  Bunlar kansere neden olan, ancak yasal olarak köpüklü içecek şişelerinde ve melamin tabaklarda kullanılan formaldehidin konu edilmesine şiddetle karşı çıkıyor ve formaldehidin bazı gıdalarda doğal olarak bulunduğuna işaret ediyorlar.

Adelaide Üniversitesi Tıp fakültesi’nden  Dr. Ian Musgrave  “100 gram elmadaki formaldehidi tüketmek için PET (polietilen tereftalat) şişelerde bulunan maden suyundan en az 20 litre içmeniz gerekirdi. Gıda ambalajındaki formaldehid üzerine duyulan endişeler açıkça çok abartılıdır; aksi takdirde taze meyve ve sebzelerin üzerine de “potansiyel kanser tehlikesi” etiketleri yapıştırmak gerekirdi” diyor.

Southhampton Üniversitesi’nden iş ve çevre sağlığı profesörü David Coggon,  “Formaldehid vücutta doğal olarak oluşuyor; örneğin meyvelerdeki metanolden. O nedenle bizler göreceli olarak yüksek dozlara maruz kalma durumunda endişelenmeliyiz; hatta o durumda da risk oldukça küçük olacaktır.” diyor.

“Yiyeceklerdeki endokrin bozucu kimyasallardan kaynaklanan potansiyel riskleri dikkate almak önemli iken ve bu konu kimyasallarla ilgili düzenlenmiş risk değerlendirmelerin bir parçası olarak ele alınmakta iken, çoğu potansiyel endokrin bozucu kimyasal doğal olarak oluşan kimyasallar, soyada olduğu gibi.”

“Makale tek tek düşük seviyede olsa da çok sayıdaki kirleticiye birlikte maruz kalmanın muhtemel toksik etkilerine değiniyor; ancak bilim geçen onbeş yılda bu konuda önemli ilerlemeler kaydetti ve az sayıdaki özel olaylar dışında bu tür kombine maruz kalma durumunun sağlık için tehlike oluşturduğunu söylemek için çok az veri var.”

Bununla birlikte son zamanlarda gıda ambalajlarındaki kimyasallara ilişkin endişeler ciddiye alınmakta. Sert, berrak plastik yapımında ve metal gıda ve içecek kutularında kaplama malzemesinde kullanılan bir endüstriyel kimyasal olan Bisfenol A ‘nın gıda ambalajında kullanılması Fransa’da 2015 yılından itibaren yasaklanıyor. Biberon imalatında kullanılması ise ABD ve Avrupa’da yasaklanmış durumda.

Bisfenol A östrojen hormonunu taklit eden endokrin bozucu bir kimyasal. İnsan sağlığı ve üreme sistemini bozucu etki yaptığına dair korkular var. Avrupa ve ABD Gıda Güvenlik otoriteleri bazı gıdalarda çok düşük seviyelerde bulunmasının zarar vermeyeceğini belirtiyorlar, ancak daha ileri çalışmalar sürdürülmekte.

MCR unit Toxicology of Leicester University (Leicester Üniversitesi Toksikoloji Medikal Araştırma Konseyi) ‘nden Prof. Andy Smith düzenleyici kurumların konuyu yeterli düzeyde gözetim ve kontrol altında tuttuklarını belirtiyor ve “Ambalajların gıdaları kontamine etmesi yeni bir mesele değil ve zaten Avrupa’da ve diğer yerlerdeki çalışmaların konusu olmuş durumda. Mevcut durumda tesbit edilen kimyasallar düşük seviyelerde ve tüketicilere ciddi bir risk yaratma ihtimali çok düşük” diyor. “(Makalede) Yazarlar, gıda zincirindeki çok sayıda kimyasalı ve bağlantılı olarak, epidemiyolojik çalışmalar yoluyla önemli nedensel bulgulara ulaşılması pek de mümkün görünmeyen çok farklı biyolojik prosesi analiz edecek ağın genişletilmesini öneriyor ki, bu çalışma büyük ölçekli kaynak gerektirecek ve lojistik sorunlar çok fazla olacaktır.”

Bazı bilim insanları ise ambalajın gıdaları koruduğuna dikkat çekiyor. Londra Üniversitesi, Quenn Mary ‘de patoloji alanında fahri profesör olan Sir Colin Berry  “(Makaledeki görüşü kastederek)Bu yorumda gıda ambalajında kullanılan malzemelerin yararı hiç dikkate alınmamış.  Ambalajlar bakteriyel ve viral kirlenmeye karşı koruyor, kasten yapılan tahrifata, zararlı maddelerin gıdalara bulaştırılmasına karşı koruyucu; ayrıca basit bir husus olarak, gıda maddelerinin içeriğinde neler olduğuna dair bilgiyi yazacağınız bir şey de gerekiyor” diyor.

Görüldüğü üzere belirli bir alanın bilgisine sahip olan uzmanlar bile çok farklı görüşlerde olabiliyor. Bu tür durumlarda tüketici konumunda olanların kendilerini belirsizlik ve güvensizlik içinde hissetmesi çok normal görülmeli. İşin bu noktasında bilgi üretiminin ve endüstriyel üretimin amacı, nasıl ve kimin için yapıldığı gibi yapısal-sistemsel ve çok katmanlı sorunlar ve çıkar ilişkileri devreye giriyor. İçinde yaşadığımız sistemin bugün geldiği durumda özel çıkarlardan bağımsız, toplumsal yarar amacıyla yapılacak araştırma ve bilgi üretiminin, bu tür bilgiye erişimin çok önemli bir sorun haline geldiği açık.   

http://www.theguardian.com/lifeandstyle/2014/feb/19/chemicals-food-packaging-scientists

3.03.2014