OECD ülkelerinde yenilenebilir enerji politikaları net değil

 

Uluslararası Enerji Ajansı (UEA)‘nın  Tracking Clean Energy Progress 2014 (Temiz Enerjinin İlerleyişini İzleme 2014) başlıklı yayınında, yükselmekte olan ekonomilerin temiz enerji konusunda adımlar attığı, buna karşılık OECD ülkelerindeki politika belirsizliğinin temiz enerjiye yönelik yatırımların hızını kestiği belirtiliyor.

Yayında yer alan bazı saptamalar şöyle:  

►Asya ve yükselmekte olan ekonomiye sahip ülkelerde yenilenebilir enerjiye dayalı yatırımlar hız kazanıyor. Halen Avrupa ve ABD’de yenilenebilir enerji alanında görülen yavaşlama veya belirsizliği bu ülkelerdeki yatırımlar telafi etmekte. Çin yeni projelerde aslan payına sahip ve dünyanın rüzgar ve solar fotovoltaik (FV) yatırımlarında en büyük piyasası haline geliyor. 2013 yılındaki FV yatırımlarının yarısından fazlası Asya ülkelerinde gerçekleşti.

►T emiz enerji teknolojilerinin rekabet gücü kazanabilmesi için politikaların oluşturulması yaşamsal önemde. Temiz enerji, özellikle de yenilenebilir enerji yeni inşa edilen konvansiyonel güç santralları karşısında giderek artan ölçüde rekabet gücü kazanmaktadır. Bununla birlikte Avrupa’da ağır seyreden elektrik enerjisi talebinden dolayı düşen toptan satış fiyatları, fazla kapasite, düşük CO2 fiyatları ve yenilenebilirlerin piyasaya artan ölçüde nüfuz etmesi yeni yatırımları zorlamaktadır. Sonuç olarak, temiz enerji teknolojilerinde ilerleme sağlamak için hala politika teşviklerine ihtiyaç duyulmaktadır. Ancak temiz enerji politikalarına yönelik uzun vadeli hedefler üzerinde anlaşmaya varılamaması ve politikaların maliyetleri konusunda duyulan endişelerden kaynaklanan politika değişiklikleri temiz enerjilere yönelik yatırım iklimini bozmaktadır.

►Çin özellikle kentlerdeki hava kalitesini iyileştirmek için temiz ulaşım teknolojilerini desteklemektedir. Halen 150 milyon elektrikle çalışan motosikletin (electric 2-wheelers)) yollarda olduğu, elektrikli otobüslerin sayısının artmakta olduğu bildirilmektedir. Pekin için hazırlanan ve 2013-2017 yıllarını kapsayan beş yıllık Temiz Hava Eylem Planı’nda gelecek dört yılda kentte 600 bin araca daha izin verileceği, bunun 170 bininin bataryalı, şarj edilebilir hibrid (plug-in hybrid) ve yakıt hücreli olacağı, 2014 yılında yeni kayıt olan araçlar arasında bu tip araçlara 20 binlik bir kota verileceği belirtilmektedir. 

►Hibrid ve elektrikli araç (HEV ve EV) satışlarında yeni rekorlar kırılmakla birlikte 2013 yılında satışlar 2 ⁰C Senaryosunun (2DS) hedeflerinin altında kaldı. Bu tür temiz ulaşım araçlarının pazar payı 2013 yılında büyürken, ABD, Hollanda ve Norveç’de elektrikli araçların pazar payı yüzde 1’e ulaştı. Her on üreticiden sekizi artık müşterilerine elektrikli araçlar teklif ediyor ve çeşitli büyük otomotiv imalatçıları yüksek profilli modellerin üretimini başlattı. Buna rağmen, toplamdaki büyüme önceki yılların altında kaldı ve 2013 yılı 2DS hedeflerini yakalayamadı.  

 ►Yenilenebilir enerji yatırımları 2012 ‘ye göre yüzde 12 düzeyinde düşerken, gerilemenin yaşandığı ikinci ardışık yıl oldu.  Teknolojik maliyetlerin düşmesi olumlu bir faktör olarak ortaya çıkarken, bu gerilemede esas rol oynayan etken politika belirsizliği ve değişkenliği oldu. ABD’de rüzgar enerjisi yatırımları yüzde 90 düzeyinde azaldı ve 2013 yılında sadece 1.1 GW yeni kapasite eklendi. Devam etmekte olan politika belirsizliği yenilenebilir enerji yatırımlarında en önemli risk olarak görünüyor.

Yenilenebilir enerji yatırımlarında hidrolik, rüzgar ve güneş ilerliyor

►Hidrolik enerji, kara rüzgar ve solar FV yatırımları 2DS hedefleriyle uyumlu ilerlerken, diğer yenilenebilir yatırımları hedeflerin gerisinde kaldı. Karadaki rüzgar santralları ve solar FV’ten üretilen elektriğin maliyeti, önceki yıllar hızında olmasa da 2013 yılında düştü. Bazı ülkelerdeki piyasa düzenlemelerine de bağlı olarak maliyet açısında rekabet güçleri iyileşmekte; coğrafi olarak piyasaları da genişlemekte. 2013 yılında Brezilya’da uzun vadeli ihalelerde karadaki rüzgar yatırımları konvansiyonel teknolojilerle girdikleri yarışta daha büyük kapasiteler elde ettiler. Buna karşılık biyoenerji, deniz üstü rüzgar türbinleri, jeotermal, yoğunlaştırılmış güneş enerjisi ve okyanus enerjisi yatırımlarının 2DS hedeflerini yakalayabilmesi için harekete geçirilmesi gerek.     

►2013 yılında 72 reaktörün inşa halinde olmasına karşılık küresel nükleer enerji kapasitesi durağanlık içinde. Yeni reaktörlerden gelecek olan orta düzeydeki kapasite artışı, OECD ülkelerindeki yaşlanan ya da karlı olmayan tesislerin kapatılmasını ancak telafi edecek düzeyde. Japonya’nın nükleer filosu kapalı durumda ve 2012 yılında nükleer santrallardan, 2011 yılına göre yüzde 7 düşüşle 2350 TWh elektrik üretildi. Bununla birlikte, Rusya ve Çin’in kapsamlı nükleer planları nedeniyle yeni kapasite artışlarının işaretleri de var.

Kömür kullanımı artıyor

Yayında, ana saptamalar arasında kömür kullanımının arttığına, bu açıdan kömür santrallarının verimliliğinin iyileşmesi ve Karbon Tutma ve Depolama Teknolojisi (KTD)’nin gelişmesi gerektiğine de yer veriliyor. Buna karşılık KTD yüksek maliyeti ve politik ve finansal taahhütlerin yeterli olmaması nedeniyle yavaş gelişiyor. 2013 yılında bazı temel gelişmeler olsa da tesislerin demonstrasyon aşamasından ticari işletmeye geçmesi için gereken politikaların hala çok eksik olduğuna dikkat çekiliyor. Önümüzdeki iki veya üç yıl içinde sekiz büyük ölçekli KTD tesisinin devreye girmesi ve bunların çok değerli deneyimler kazandırması bekleniyor. UEA, fosil yakıtların uzun bir süre daha önemini koruyacağından hareketle KTD teknolojisinin sürdürülebilir bir enerji sistemine giden yolda kritik bir bileşen olduğunu belirtiyor.

Ajansın söz konusu yayınında başka temel saptamalar da yer alıyor. Bunların arasında yer alan, nihai kullanım sektörlerindeki duruma ilişkin saptamalara da başka bir yazıda değinmek yararlı olabilir. 19.06.2014

 

Not: 2DS ( 2⁰C Senaryosu) UEA’nın “Enerji Teknolojileri Perspektifleri” adlı yayınında öngörülen iklim senaryoları arasında yer almaktadır. Bu senaryo, ortalama küresel sıcaklığı 2⁰ C ile sınırlandırmayı, 2050 yılına kadar enerji kaynaklı sera gazı emisyonlarını (salımlarını) 2011 yılına kıyasla yüzde 50’den fazla azaltmayı ve daha sonraki yıllarda da bu azalmanın sürmesini hedefleyen bir senaryodur.

Diğer senaryolar ise mevcut eğilimlerin olduğu gibi devam ettiğini, yani 2050 yılında enerji kullanımının 2011 yılındakinin üçte ikisinden fazla arttığını varsayan 6⁰ C senaryosu (6DS) ile emisyonlarda azalma ve enerji verimliliğinde iyileştirmeler yaparak uzun vadede 4⁰ C düzeyinde bir küresel sıcaklık artışını ve 6DS senaryosuna göre daha belirgin teknoloji ve politika değişikliklerini hedefleyen, ancak yine de potansiyel olarak iklimsel olaylarda olumsuz yönde önemli etkiler yaratacağı varsayılan 4⁰ C senaryosu (4DS) dur.