Çin yasaklayınca Batı atık plastikler için ülke arıyor

Malezya’lı Lay Peng’in dediği gibi ”Komşularımla ben köyümüz çevresinde 40 dönüşüm tesisi saydık” gerçeği ile karşı karşıya gelebilir ve bir zamanlar Çin de “asılı duran zehirli dumanlar”ı gelecekte soluyor olabiliriz.


 

Atık plastik ticaretinde ki gelişmeler son günlerde çeşitli çevrelerce tartışılırken, Greenpeace İzmir’de plastik atıkların kuralsız ve çevreye zarar verecek şekilde depolanması hakkında suç duyurusu yapınca konu basının da dikkatini çekti.

Basında yer aldığı kadarıyla Türkiye atık plastik ithalatında önemli bir Pazar ülke durumuna geldiğinden ithalat miktarı hızlı bir şekilde çok kısa sürede tavan yapmıştır.

Birçok çevre atık plastiklerin kontrolsüz bir şekilde Türkiye getirilmesinde kaygılı olduğunu açıklıyor. İthal edilen atık maddelerin denetlen(e)memesi nedeniyle yeniden kullanılabilir plastik maddeler adıyla zararlı maddelerin de ülkemize sokulduğu iddia ediliyor. İzmir’de açığa atılan plastik atıklar bu durumun kamuoyuna mal olan örneklerinden birisi.

Anlaşılan o ki bu denetimsizlik ithalatta kısa sürede patlama ile ortaya çıkmış, çöpler yaşam yerlerine kadar ulaşmış.

Doğal olarak Türkiye’nin denetim yapacak altyapıyı oluşturması, ithal edilecek atık plastiklere sınır koyması ve bize göre aynen Çin’in yaptığı gibi yasaklaması beklenir. Bunun yerine aksinin yapılması ve bunun bizzat Devlet ile bu alanda çalışan iş insanları ve örgütleriyle planlaması ile karşı karşıyayız.

 

Ucuzlayan atık plastikler ve Dünyada ki gelişmeler;

Özellikle Çin’in atık plastik ithalatını adeta tamamen yasaklaması ve sadece %95 saf plastik içeren atıkları kabul etmesi Plastik atık ihracatçı ülkelerde paniğe yol açtı. Dünya plastik atıklarının o güne kadar %56’sını ithal eden Çinin sahneden çekilmesi sonrası ihracat Güneydoğu Asya ülkeleri ve özellikle ülkemize kaydı. Örneğin Türkiye ithalatı 2016 da aylık 4 bin tondan 2018 başında aylık 33 bin tona yükseldi.

Dünyada atık plastik ticaretinin gündeme gelmesinde temel neden okyanuslarda yaşanan plastik kökenli kirlenme. Ölçümler ve gözlemler dünyanın önemli bir sorunla karşı karşıya geldiğini gösteriyor. Bu nedenle alınan birçok önlemler var. Plastik tüketiminin azaltılması bunlardan ilki. Özellikle tek kullanımlık plastik ambalajların kullanılmasının engellenmesi gerektiği, konuyla ilgili taraflarca belirtiliyor ve bir çok önlem uygulamaya geçiriliyor. Bu konuda market torbalarına getirilen kısıtlama ülkemizden bir örnek olarak verilebilir.

Ancak atık plastik miktarının giderek arttığı ve artacağına ilişkin bilgiler de dolanımda. 2016 yılında dünyada üretilen atık plastik miktarı 235 milyon ton kadar. Yapılan tahmin çalışmalarına göre 14 yıl sonunda bu miktar %78 oranında artarak 417 milyon tona ulaşacak.

Atık ihracatı da ithalatı da bu alana yatırım yapan iş sahipleri açısından karlı bir alan olduğu sürece atık ticaretinin engellenemeyeceği görülüyor. En önemli ihracatçı ülke ABD olurken, kıta Avrupası ise en büyük ihracatçı kıta oluyor. Bu ülkeler plastik üreticilerine ürettikleri ve sattıkları plastiklerin belirli miktarlarını toplayıp yeniden kullanma veya yakma ünitelerinde bertaraf ettirmeyi veya depolamayı zorunlu kılıyor. Ancak bu gelişmiş ülkeler bugüne kadar plastik üreticilerinin atıklarını ihraç etmelerine de izin veriyorlar. Atık plastik İhracatı, atıkların üretildiği ve tüketildiği yerlerde yok edilmesinden çok daha kolay ve ucuz çözüm yolu olduğu için giderek dünya ihracatı artıyor.

İthalatçı ülkeler için de bu oldukça karlı bir iş alanı haline geldi. Her iki taraf için de denetimi olmayan bir alanda çalışmanın rahatlığı söz konusu. İthalatçı ülkelerde altyapı yetersiz olduğundan kamu denetimi kağıt üzerinde kalmaktan öteye geçemiyor. Bu ülkelerde gelişmiş teknik donanım ve uzmanlık gerektiren alan teknik personeli olmayan, test ve kontrol laboratuvarları bulunmayan ve gümrükten çıkış sonrası denetimden aciz kamu kurumu eline bakıyor. Çin yasaklaması sonrasında denetimi bulunmayan ülkelerde atık ithalatçıları için karın uçuşa geçtiği bir dönem oldu. İhracatçılar atık malzemeleri elinden çıkarmak için satış fiyatlarını sıfıra kadar indirdiler. Örneğin 2018 yılındaki Çin kararı sonrasında “karışık kağıt atık fiyatı 75 USD/ton dan birkaç dolara kadar geriledi”. İthalatçı firmalar satın aldıkları atıkların bir kısmını muhtemelen orijinal maddeye karıştırıp, orijinal plastik fiyatıyla satarak, haksız kazanç elde ederken kullanılamayan atıklar, İzmir örneğinde olduğu gibi sahada terkedilmekte veya çeşitli şekillerde nehir, göl ve deniz gibi su kaynaklarına dökülmektedir. Bu şekilde yasa dışı uygulamaya yönelik bilgiler kamuoyu tarafından bilinmekte, hatta bizzat ithalatçı ülke resmi kaynaklarında da yer almaktadır. Dünya Bankası’nın Eylül 2018 tarihli raporunda düşük gelirli ithalatçı ülkelerde atıkların %90’ndan fazlasını düzensiz çöplüklere atıldığı belirtiliyor. Yani ithal edilen ve özellikleri( içerdikleri ölümcül, zehirleyici içerikleri bilinmeyen atıklardan söz ediyoruz) bilinmeyen bu maddeler dünya atmosferi ve içme su kaynaklarını kirletiyor.

Koruma önlemleri almayan, üç maymunu oynayan bu ülkeler sadece kendi ülkelerinin insanlarına karşı değil, tüm insanlığa karşı suç işliyorlar. Kirlenen okyanuslar, denizin reddettiği sahile vuran çok zehirli kimyasal madde içeren varil örnekleri bu durumun acı örneklerini oluşturuyor. Plastiklerin uzun ömürlü olması, parçalanmalarına rağmen yok olmaması sadece yüzey sularının kirlemesi değil, aynı zamanda yer altı içme sularımız, kuyular ve hatta şişelenmiş sularda da bulunmasına neden oluyor. Uzun ömürleri önlem alınmaması durumunda bu sorunların büyüyeceğinin temelini oluşturuyor.

Dünyada bunlar olurken ülkemizde neler oluyor. İşte bütün bu yazdıklarımıza yol veren ise biz ulaşan bilgi. Aşağıda bu bilgiyi sizlerle paylaşıyoruz.

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı atık plastikleri bertaraf etmek için çalışıyor!

Çevre ve Şehircilik Bakanlığı 28 Ağustos 2019 tarihinde  “Atık İthalatı Uygulama” başlığı altında bir toplantı düzenliyor. Toplantının davet yazısında toplantı gerekçesi olarak “basında çıkan haberler doğrultusunda atık ithalatında yaşanan sorunların görüşülmesi hasıl olmuş olup, hem sektör hem de kamu açısından yaşanan sorunlar ile çözüm önerilerinin görüşülmesi” nin amaçlandığı belirtiliyor. Davet mektubundan anlaşıldığı üzere sorun iki kesimi ilgilendiriyor. İlki atık sektörü (herhalde toplama, ithalat, ,işleme, bertaraf ve ticaret kast ediliyor). İkincisi ise kamuyu kapsıyor(kamunun anlamını hatırlatalım; Kamu hepimiz demek).

Peki davetliler kim?

İlgili tüm sektör dernekleri, ilgili onlarca firma, sanayi ve ticaret odaları ve doğal olarak devlet kuruluşları davet listesinde yer alıyor.

Peki hepimiz olan kamuya ait, tüketici dernekleri, çevre sorunları ile ilgili sivil dernekler, sağlıkla ilgili kamu kurumu niteliğinde örneğin Türk Tabipler Birliği, meslek odaları örneğin kimya mühendisleri odası, çöp toplanmasından sorumlu, arıtma tesisi işleten, atık suları arıtmadan ve içme suyu temininden sorumlu belediyeler bu toplantıya davet edilmiş mi? Hayır.

Anlaşılan o iki Bakanlık kalemi sorunu iki boyutlu görürken konuşmayı tek bir kesimle yapmayı uygun görmüş. Ve dolayısıyla toplantıya sektörden kazanç sağlayanları davet etmiş. Konuya Cumhurbaşkanlığının da son anda ilgi gösterdiği toplantı tutanağından anlaşılıyor. O da bu alanda yatırım nasıl olabilir diye düşünmüş olacak ki, toplantıda “Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi” olarak bir sandalye ile temsil edilmiş.

 

Pagder toplantı notuna dair

Pagder tarafından dağıtılan sunum yazısı ekindeki notta konunun “kısa vadeli değil orta ve uzun vade yararların” ele alınarak konuşulduğu ifade ediliyor.

 “Yararın “ nelerden ibaret olduğu ise toplantı notunda açıklanıyor; “Mutlaka atık plastik değerlendirmek için geri dönüşüm tesis yatırımı gereklidir. Geri dönüşüm yatırımlarının istihdama katkısı, özellikle dolaylı katkısı yüksektir. Sıfır atık kampanyasını destekleyen hayırlı yatırım alanı yeni atık işleme tesisleridir” diye amaç açığa vuruluyor.

Yukarıda belirtilen değerlendirmelere ilave birçok iddia, rakamlarla plastik atık bertaraf edilmesi ve ithali için gerekçeler sıralanmakta.(bkz.Pagder toplantı notu)

Bu ihtiyacı belirlemek için verilen rakamların esas aldığı bilgi 2050 yılı tahmin değerlerine göre saptanıyor.

Bilgi notuna göre;

“2050 yılında plastik hammadde ihtiyacı(mız) 1,03 milyar ton olacaktır.

Bu rakama göre dönüşüm üretimi (%60 dönüşüm oranına göre) 620milyon ton olacaktır.

Toplam atık geri dönüştürme tesislerin üretimi 850 bin ton (2018) “

gibi bilgiler yer alıyor.

Öncelikle bu verilerin hiçbirinin gerçekleri yansıtmadığını söylemek gerekiyor.

Şöyle ki;
Her şeyden önce 2050 yılında hammadde ihtiyacından yola çıkarak geri dönüşüm miktarını hesaplamak temelden yanlış. Bu plastik kullanımının çok daha fazla artacağını kabullenmek ve atık sorunun 30 yıl daha büyüyerek devam edeceğini peşinen var saymak demektir. Bu varsayım Okyanuslara, nehirlere ve iç sulara bir 30 yıl daha atık plastiklerin bir şekilde döküleceğini ve ülkemizde de bu denetimsizlik durumunun devam edeceğini iddia etmek anlamına gelmektedir. Bu Batı’nın atıklarını yok etmeye peşinen talip olmak anlamındadır.

Veriler her şeyden önce çok abartılıdır. Plastik atık değerlendirmesinde esas alınacak temel malzeme tek kullanımlık ambalaj malzemesidir. Dünyada 2017 yılı ambalaj malzemesi üretimi 3,8 milyon ton( toplam plastik üretimi ise 9,6 milyon ton).AB ortalamaları dikkate alındığında ambalaj malzemesinin ancak %20 si geri dönüşüm tesislerine geldiği dikkate alındığında 2050 yılı için belirtilen atık plastik rakamına ulaşmak imkansızdır.

Bilgi notundaki rakamlar, adeta plastik bertaraf tesis kurulması için yol taşları olarak kullanılıyor,  bu tür tesislerin yaygınlaştırılması için Devlet’e destekleri için manivela olarak uzatılıyor.

Sadece bu veri de yetmemiş olacak ki; İstihdam katkısı, cari açık gibi güncel yaralar da kanatılıyor.

Toplantı tutanağının her bir paragrafı farklı çağrışımları akla getiriyor. O nedenle notu aşağıda vererek okuyucuların değerlendirmesine sunmakla yetiniyoruz.

Bize göre gelişmiş kapitalist ülkeler plastik atıkları gidermek konusunda Çin’in aldığı karar ile zor bir duruma düştüler. Kendi koydukları kurallar gereği imal ettikleri plastiklerden geri dönen atığın bir bölümünü ya büyük paralar ile kendi ülkelerinde yok edecekler ya da Çin dışında başka bir ülkeye ihraç edecekler. Ancak birçok ülkenin de plastik atıklar ile ilgili getirdikleri ve getirecekleri kısıtlamalar onlar için büyüyecek bir sorunu gündeme getiriyor.

Bununla birlikte daha da ucuzlayacak ve hatta üzerine para verilecek bir atığın yeterli kontrol mekanizmaları olmayan ülkelerde yerli işbirlikleri doğurması beklenen ve bilinen bir durumdur.

İşte yerli sektör temsilcileri bu durumdan kazançlı çıkmanın fırsatını değerlendirmeye çalışmaktadırlar.

Biz yine de ülkemizin plastik atık çöplüğüne dönüşmemesi için aşağıda bazı hususları dikkate çekmekte yarar görüyoruz.

1-Plastik atıklarla ilgili ulusal mevzuat gözden geçirilmeli ve gelişmiş ülkelerle paralel olacak şekilde düzenlenmelidir.

2-Plastik mamul üreticileri belirli miktarda atığını bertaraf etmek zorunda kalmalıdır.

3-Ülkemizin su kaynakları başka ülkelerin çöplüğü olamaz. O nedenle özelde plastik atık ithalatı yasaklanmalıdır.

4-Ehven olabilecek önlemlerden birisi ise atık kotaları konulması olmalıdır. İthal edilen atıklar gümrük girişinde ve bertaraf edileceği tesislerde de denetlenmelidir.

5- Atık plastikler bir veya en fazla iki gümrük kapısından ülkeye sokulmalı. Bu gümrük kapılarında test ekipmanları ve yetkin teknik elemanlardan oluşan denetim birimleri oluşturulmalıdır.

6-Ülke içine giren çöplerin takibi için ilgili Bakanlık benzer yapılanmaya gitmelidir.

7-Plastik atıkların işlendikten sonra kullanılması piyasa kontrolünün yetersiz olduğu ülkemizde zararlı, niteliği düşük standart dışı ürünlerin raflarda yer almasına, diğer alanlarda kullanılmasına neden olacaktır. Bu nedenle tekrar kullanıma sunulan atık plastiklerin takibini sağlayan bir denetim sistemi tesis edilmelidir.

Yukarıda ilk anda akla gelen nedenlerden dolayı plastik atık ithalatının yasaklanmasının gerektiğinin tekrar altını çiziyoruz.

Cumhurbaşkanlığı Yatırım Ofisi ithalatın önünü açacak girişimlerde bulunmaktan sakınmalı ve bu tür yatırımları teşvik etmekten kaçınmalıdır.

Plastik atık konusunda bugünden yeterli önlem alınmaması durumunda gelecekte çok daha büyük sorunlarla, maliyetleri yüksek ve hatta  telafi edilemeyen durumlarla yüz yüze kalınabilir.  Bu nedenle Malezyalı bir köylünün aşağıdaki çığlığına kulak verilmelidir.

Aksi durumda Malezya’lı Lay Peng’in dediği gibi ”Komşularımla ben köyümüz çevresinde 40 dönüşüm tesisi saydık” gerçeği ile karşı karşıya gelebilir veya bir zamanlar Çin de havada “asılı duran zehirli dumanlar”ı gelecekte bizler de soluyor olabiliriz.

Eylül 2019

--------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

Pagder tarafından dağıtılan toplantı tutanağı

RAKAMLARLA PLASTİK GERİ DÖNÜŞÜM SEKTÖRÜ

  • Plastik hammadde ihtiyacını karşılama oranı (2050): %60
    • 2050 plastik hammadde ihtiyacı 1,03 milyar ton
    • Geri dönüşüm üretimi 620 milyon ton
    • Birincil ürün 410 milyon ton
  • Türkiye plastik geri dönüşüm lisanslı firma sayısı (2019): 1.039
  • Doğrudan istihdam (2018): 30.000
  • Etkilediği istihdam (2018): 350.000
  • Toplam üretim (2018): 850.000 ton
  • Toplam üretim (2030): 4,3 milyon ton
  • Cari açığı azalma oranı (2030): %35,1
    • 2018 yılında yaklaşık 1,0 milyar dolar (11 milyar dolar içinde)
    • 2030 yılında yaklaşık 5,4 milyar dolar (15,3 milyar dolar içinde)

PLASTİK GERİ DÖNÜŞÜM ETKİ SAHASI

  1. İstihdam

Geri dönüşüm sektörü istihdam dostudur. Yapılan analizler göstermektedir ki katı atık depolama ve yakmada istihdam edilen her 1 kişiye karşı geri dönüşüm sektöründe 20 kişi istihdam edilmektedir. Türkiye gibi hızlı artan bir genç nüfusa sahip ve işsizliğin yapısal bir sorun teşkil ettiği ülkelerde sektörünün önemi daha da yüksektir. Kendisi ve tedarik sağladığı sektörler itibarıyla 1 milyon kişinin istihdamını etkilemektedir. Bunun yalnızca 350.000’i plastik sektöründedir. Ayrıca düşük vasıflı işçilik sorununu absorbe edebilme potansiyeli arındırmaktadır.

  1. Bölgesel gelişmişlik farklarının azaltılması

Petrokimya yatırımları yapısı gereği fizibl olmak için belli alanlarda yığılmak zorundadır. Geri dönüşüm sektörü ise yerel atık kaynağına yakın olmanın avantajı sebebiyle çok farklı coğrafyalarda istihdam ve ekonomik katkı oluşturabilmektedir. Bu kapsamda sektör, bölgesel gelişmişlik farklarının azaltılmasına pozitif katkı yapmaktadır.

  1. Çevrenin korunması

Geri dönüşüm sektörü tüm dünyada sıfır atık politikalarının en önemli ayaklarındandır. Ülkemizde hayırlı bir şekilde başlatılan bu hareketi geliştirmek için kapasite gelişimi şarttır. Modern tesislerimizin gelişimi için yurtiçi ve yurtdışından tedarik edilecek hammadde ile yapacağımız teknolojik yatırımlar büyümelidir.

  1. Cari açığın azaltılması

Plastik geri dönüşüm sektörü 2030 itibarıyla plastik hammadde cari açığımızı %35,1 oranında azaltacaktır. Zira plastik geri dönüşüm sektöründeki gelişme her geçen gün orijinal hammadde ithalatıyla meydana gelen yüksek döviz kaybını önlemektedir.

  1. İhracatın artması

Plastik sektörü doğrudan 5,9 milyar dolar, dolaylı olarak ise 12 milyar dolar ihracat yapmakta olup bunun 1 milyar doları geri dönüşüm sektöründen gelmektedir.

  1. Rekabetçi yapının korunması

Otomotiv, beyaz eşya, ambalaj, tarım, elektrik-elektronik ve inşaat başta olmak üzere 35’ten fazla sektöre ara malı sağlayan plastik sektörü, orijinal ürünü ikame edebildikleri sahada geri dönüştürülmüş hammaddeyi kullanmakta, rekabetçi yapılarını koruyabilmektedir. Örneğin ortalama bir otomobilde (%30 civarı) 200 kilograma yakın plastik kullanılmaktadır. Bu ürünlerin tamamının birincil üründen üretilmesi maliyeti yaklaşık iki kat arttıracak ve otomotiv sektöründeki firmalarımızın ihracatta pazar payı kaybına sebebiyet verecektir.

Türkiye’de geri dönüşüm sektörüne yönelik sistematik şekilde yürütülen dezenformasyonun arkasında yeni durumdan çıkarları zedelenen devasa gruplar ile bazı yabancı fonlarla yönetilen haber kaynakları bulunmaktadır.

Plastik geri dönüşüm sektörünün etkinliğinin arttırılmasına yönelik ele alınabilecek önerilerimiz:

  1. Her türlü sanayinin hammaddesi için ithal ikameci politika uygulanmamalı, aksine değer zinciri esas alınmalıdır.
  2. Müddei iddiasını ispatlamakla mükelleftir

2019/3 sayılı tebliğ kapsamında ithalatçı 3 iş günü öncesinden Bakanlığa bildirimde bulunur. Çevre ve Şehircilik Bakanlığı gümrükte tespit edip tutanağa bağladıktan sonra üründe bir sorun olmaması durumunda yurda giriş izni verir. Akabinde gümrük görevlileri sarı ve kırmızı hatlarda tam veya kısmi tespit yapar ve sonrasında ithalat işlemi kapanır. Tutarsızlık olması, şüphe duyulması durumunda ise ayrıca tesiste denetim yapma yetkisi vardır. Tüm bu işlemlerin sonunda ayrıca Bakanlık yetkililerimize yardım etmek için tesislerimizin kapısı sonuna kadar açıktır.

  1. Sektörde disiplin sağlanması

Geri dönüştürülemeyen atık ithal eden firmalar varsa bunların önüne geçilmelidir. Sektörde dünya ile rekabet eden ve ihracat yapan binlerce firma varken (bu ürünleri kullanıp ihracat yapan diğer sektörleri de dahil etmemiz gerekir) suç teşkil eden eylemlere karışan kişiler suçlarının karşılığını bulmalıdır.