Petrol fiyatlarındaki düşüş oyunun kurallarını değiştiriyor!

Petrolün üretim maliyeti 52 dolar seviyesinde. OPEC bir miktar üretim azaltmasına gitse dahi, bugünkü arz-talep dengesi içerisinde ham petrol fiyatlarına fazla bir etkisi olmayacak. 


İngilizcede ‘game changer’ diye bir tabir var. Anlamı ‘oyunun kurallarını değiştiren gelişme’. İşte petrol fiyatlarında son 4 ayda görülen hızlı düşüş tam bir ‘game changer’. Ancak doğrusu piyasalar hâlâ bu durumun anlam ve önemini tam olarak idrak etmiş gözükmüyor. 

Piyasaların petrol fiyatlarındaki gelişimi yeterince dikkate almamasının ana sebeplerinden biri fiyatlardaki düşüşün kalıcılığından emin olunmaması. Önümüzdeki yıl fiyatlarda yükselme bekleyen hâlâ pek çok analist var. Her ne kadar petrol piyasası serbest piyasa kurallarından oldukça uzak, pek çok belirsizliği içeren ve bu yüzden tahmini en zor piyasalardan biri olsa da, şahsen bu düşüşün kalıcılık arz edeceğini düşünmekteyim. Neden? 90’lı yıllarda Dünya petrol üretimi 60 milyon varil/ gün iken petrol fiyatları 20 dolarlar seviyesindeydi. Son 3 senedir ise petrol üretimi 75 milyon varil/gün iken fiyatlar 110 dolarlar civarında seyrediyordu. Evet, petrol oldukça inelastik (fiyat oynamalarının talebi çok az etkilediği) bir ürün. Ancak % 25 talep artışına karşılık fiyatların % 450 artmış olması bu artışın son tahlilde ekonomik temellerden uzak bir artış olduğunu gösteriyor. 

Fiyat artışındaki temel sebeplerden biri Çin’in piyasalarda büyük bir talep yaratmış olmasıydı. Ancak Çin hem büyük yatırımlarla ülke dışında yeni petrol yatakları geliştirmekte (halihazırda Çin’in 30 ülkede yatırımı var), hem de doğalgaz gibi diğer enerji kaynaklarına yönelmekte. Ayrıca Çin, yavaşlayan ekonomisi nedeniyle, önümüzdeki dönemde son 15 senede yarattığı oranda bir talep artışı yaratacak durumda değil. Son 10 senede yüksek seyreden petrol fiyatları sayesinde alternatif enerji kaynakları da geliştirilmiş durumda. Bunların en önemlisi doğal gaz olmakla birlikte, artık güneş ve rüzgar enerjileri de (elektrik üretiminde fosil yakıt kullanan termik santrallerin nispi önemini azaltarak) önemli alternatif oluşturmaktalar. 2011’deki Fukushima kazasından sonra Japonya’nın tüm nükleer santralleri kapatmış olması ve fosil yakıt ithaline yönelmek zorunda kalması da petrol fiyatlarına dolaylı bir etki yapmıştı. Önümüzdeki dönemde bu santrallerin yarıya yakınının tekrar faaliyete geçmesi söz konusu. 

En önemli gelişmelerden biri de ABD’de kaya petrolü ve gazı teknolojisinin geliştirilmesiyle üretimde gerçekleştirilen müthiş artış oldu. ABD’nin Dünya fosil yakıt piyasasında (hafif petrol ve LNG’yi de katarsak) çok yakında net alıcı konumundan net satıcı konumuna geçeceğini söyleyebiliriz. (Ayrıca, bu teknolojinin yaygınlaşmasıyla Dünya genelinde (başta Çin olmak üzere) çok büyük bir üretim imkanı da söz konusu.)Petrol fiyatlarındaki bu düşüşün Libya ve Irak gibi yüksek petrol rezervleri (sırasıyla 46.4 ve 143.1 milyar varil) ve düşük üretim maliyetleri (Libya’daki bazı yataklarda üretim maliyeti 1 dolar civarında) olan ülkelerdeki siyasi problemler çözülmeden ve üretimleri de hâlâ optimum seviyelerin çok altındayken (Libya’nın üretimi 50 sene önce ilkel teknoloji ile gerçekleştirdiği üretimin bile çok altında, Irak yeni yeni 1979 seviyesine yaklaşıyor) gerçekleştiğini unutmayalım. Önümüzdeki senelerde bunlardan gelecek arzın devreye girmesi petrol fiyatlarında daha da baskı yaratacaktır. 

Morgan Stanley’nin yaptığı bir çalışma bugün itibariyle dünya üretiminin 100 milyon varil/güne çıkacak kapasitesi olduğunu ve 75 milyon varil/gün mertebesinde petrolün marjinal üretim maliyetinin 52 dolar seviyesinde olduğunu göstermekte. Kuzey Amerika kaya gazı üretim maliyeti ise ortalama olarak 65 dolarlar civarında. (Ki gelişen teknoloji, yeni sahalar ve sabit yatırımların bu yeni sahalara kaydırılması sayesinde bu maliyet de zaman içerisinde düşmekte.) OPEC bir miktar üretim azaltmasına gitse dahi, bugünkü arz-talep dengesi içerisinde fiyatlara fazla bir etkisi olmayacaktır. 
Geçen hafta FT’de Gavyn Davies’in petrol fiyatlarının büyüme üzerindeki pozitif etkisine dikkat çeken makalesinde IMF’nin yaptığı bir çalışmaya da yer verilmiş. Bu çalışmada petrol fiyatlarında meydana gelecek 25 dolarlık bir düşüşün (ki bugün itibariyle düşüş 30 doların üzerinde) dünya büyümesine ilk sene % 1.2, ikinci sene ise % 1.4 oranında ivme vereceği tahmin edilmekte. Bu oranlar büyümenin mumla arandığı bugünlerde hiç de yabana atılır oranlar değil. Belki, fiyatların düşmesiyle sadece petrol ihracatçılarından petrol ithalatçılarına bir miktar gelir kayması yaşanacağı ve Dünya netinde bir değişiklik olmayacağı düşünülebilir. Ancak düşüşten en büyük faydayı görecek olanlar (çoğu gelişmiş ülkelerde yaşayan) tüketim potansiyeli yüksek olan hanehalkları olacak. Gelirleri azalacak olan petrol üreticisi ülkeler ise harcamalarını aynı oranda kısamayacak, bütçe fazlalarını eritmek ve belki de bütçe açığı vermek durumunda kalacaklar. Kısacası, nette, Dünya tüketim talebi bir anda artmış olacak. Son olarak da, petrol fiyatlarındaki bu gelişmenin gelişmekte olan ülkeler arasında en çok Türkiye’ye fayda sağlayacağını belirtmeye gerek yok sanırım. Azalan petrol fiyatları hem enfl asyona müspet bir etki yapacak, hem de (petrol fiyatlarının bugünkü seviyelerde kalması durumunda) cari açığımızı senelik bazda 10 milyar dolar kadar azaltacaktır.

20.11.2014,dünya,Tuğrul BELLİ