Özel üniversitede “parasız eğitim”, üstelik iş de cepte(!)

Promosyonlu özel yüksek öğretimde bu yıl zirve yaşandı. Yüksek puan alan öğrencilere öğrenim süresince bedava eğitim ve yurt ile birlikte “profesör maaşı” ,mezuniyette iş vaadinde bulunuldu.      Yukarıdaki başlığı bu yazıyı okumanız için atmadık. Gerçekten bu yıl Türkiye’de bir ilk yaşandı.Bir Vakıf üniversitesi Devletin oluşturması gereken tüm koşulları yaratarak Üniversitesine kayıt yapacak öğrencilere parasız eğitim vereceğini, hatta mezuniyet sonrasında işin de garanti olduğunu ilan etti.Bu üniversite bir holding tarafından kurulan vakıf üniversitesiydi. Sağladığı olanaklar ve elde ettiği sonuçlar hakkında aşağıda ayrıntılı bilgilerin yer alacağı bu üniversitenin adı Konya Gıda ve Tarım Üniversitesi(KGTÜ).Yıllardır ülkenin geleceği ve gençlerin tümüne eğitimde fırsat eşitliği sağlanması için parasız eğitim diyenlerin, bu haberle sarsıldığını söylemek mümkün. Hatta bu durum onlar için hiç beklemedikleri (!) bir sonuç oldu. Parasız eğitim; İş garantili.Konya Gıda ve Tarım Üniversitesinin KuruluşuKGTÜ ‘nün kuruluş öyküsünün başlangıcı 1952 yılında Konya’da 33 kişi tarafından kurulan Konya Pancar Ekicileri Kooperatifine dayanıyor. Bu kooperatifin 2015 yılı itibarıyla üye sayısı 48.298.Bununla birlikte Kooperatifi ayağa kaldıran ve güçlenmesinde en önemli katkıyı sağlayan ise özelleştirilmesi sonrasında 1994 yılında yönetimi kooperatife devredilen Konya Şeker Fabrikası oldu. Yıllardır özelleştirme gerekçesiyle yatırım yapılmayan fabrika yenilendi ve işleme kapasitesi sadece 1994 yılında 4 ton attırılarak 10 tona çıkarıldı.Günümüzde Konya şeker dahil bir çok tesise sahip olan Anadolu Birlik Holding’in kuruluş yılı da 2008.Üniversitenin kurucusu Bilimsel Araştırma, Teknoloji, Eğitim ve Kültür Vakfı ise günümüze kadar yöneticisi olan Recep Konuk tarafından kuruldu: Vakfın kuruluş tarihi 06 Kasım 2010.KGTÜ bu vakıf tarafından yönetilen özel üniversitelerimizden birisidir. Üniversitenin kuruluş yılı 2013.KGTÜ Bursları  KGTÜ 2016- 2017 yılı öğretim yılına iddialı bir burs ve öğrencilere mezun sonrası garanti ettikleri iş vaadiyle başladı. Gerek burs programının kapsamı ve düzeyi ile gerekse tüm mezunlarına sağlayacağını söylediği iş garantisi ile Türkiye’de diğer tüm özel okullara ve hatta öğrencilere sundukları imkanlarla Devleti bile çok geride bıraktı.Aşağıda bu yıl gireceklere sağlanan burs ve olanakların bir listesi yer alıyor. Yine bu yıl girecek öğrenciler için mezuniyet sonrası iş ise kurucu holding ile yapılan protokolle akit altına alındı.Yapılan prtokolün ayrıntısı Üniversitenin sitesinde yayınlandı: Buna göre sıralamada 50.000 ve aşağısında olan öğrencilere 6.000 TL'ye kadar aylık burs verilecek.Diğer tüm kayıt yapacak öğrencilerden yurt ve eğitim ücreti alınmazken, yine kayıt yapılan öğrencilere okul bitirmeyi takiben bir yıl süre ile iş imkanı tanınıyor.Bütün bu olanaklar doğal olarak öğrenciler ve aileleri için oldukça çekiciydi. Bu nedenle aşağıdaki tabloda ki bilgilerden de görüleceği üzere KGTÜ üniversite sıralamasında yüksek puan alan öğrencilerin tercih ettiği bir özel üniversite oldu.*KGTÜ Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi kapsamında Gıda Mühendisliği, Bilgisayar Mühendisliği ve Biyomühendislik bölümleri yer almakta. Bu yıl bu bölüme toplam 30 öğrenci kayıt yaptırdı.Kayıt yaptıracak öğrenciler ilk kısmı tamamladıktan sonra tercihlerini bu mühendisliklerden herhangi birine yapacaklar. Mühendislik ve Mimarlık Fakültesi mühendislik programları (MF4)  için başarı sıralaması bu yıl 7.537(taban), 36.654( tavan) oldu. Üniversitelerde  promosyon savaşlarıÖzel üniversitelerin kurulması ile birlikte tanıtımda kullanılmak üzere bir çok yeni araç keşif edildi ve kullanılmaya başlandı. Bu konuda ilk, Türkiye’de YÖK sisteminin oluşturulmasında başı çeken kişi İhsan Doğramacı’ydı. İlk özel üniversite 1984 yılında kurulan Bilkent Üniversitesidir. Bu üniversite daha sonra ülkemizin büyük holdinglerinin ilgisini çekmiş ve 1993’de KOÇ, 1994’de Sabancı kendi üniversitelerini açmışlardır.Rekabetin fazla olmadığı kuruluş yıllarında özel üniversitelerin promosyonları mütevazi seviyelerdeydi. Çalışkan ve zeki öğrencilere bazı ödeme ve indirim kolaylıkları, yurt olanaklarından faydalanma imkanları sağlanıyordu. Kullanılan araçlardan biriside kültür etkinlikleri ve bu etkinliklerin altyapılarını oluşturmaktı. Müzik orkestralarını ve tiyatro bölümlerini bunlar arasında sayabiliriz. Özellikle holdinglerin alana girmesi, gençlerin mezuniyet sonrası holding şirketlerinde çalışma hayali kurmalarına neden oldu. Zaten özel üniversiteler de bu hayali pompalamaktan geri durmadı.2000 ‘li yıllar promosyonda “eğitim ücreti” indirimlerinin standartlaştığı dönem oldu. Daha sonra indirim oranları çok daha küçük parçalara ayrılarak seçenekler farklı öğrenci kategorilerine göre ayarlandı ve çeşitlendirildi.Promosyon yarışında bir diğer adım ise 2003 yılında kurulan TOBB ETÜ tarafından atıldı. ETÜ üniversitelerini seçen tüm öğrencilerine diz üstü bilgisayar vereceğini açıkladı.( http://tobbetu.sozlukspot.com/w/tobb-un-verdi%C4%9Fi-laptop-lar/)Promosyon savaşları sadece özel üniversiteler tarafından uygulanmadığı da bir gerçek. Devlet’te yanlış yüksek öğretim planları sonucu öğrencilerin tercih etmemeye başladığı ve bu nedenle kapanma noktasına gelen temel fen bilimleri bölümlerine öğrenci bulabilmek için promosyon silahına sarıldı. Temel bilimlere kayıt yaptıracak yüksek puan alacaklara “memur maaşı” kadar “burs” verileceği açıklandı. Bu “burs” verme kervanına TÜBİTAK ta katıldı.Promosyon liginde zirveye bu yıl KGTÜ yerleşti. Açıklamalarda KGTÜ’ye girecek öğrencilerin parasız eğitim yanında mezuniyet sonrası işe yerleştirileceği vaadi de vardı. Bu da yetmedi her öğrenciye giriş puanına göre harçlık verileceği ilan edildi. Bu kez promosyonun “profesör maaşı” seviyesinde olduğu gazete arşivlerine de girdi.Nereye doğru Yüksek öğrenimde bu yönelişin doğuracağı sonuçları için öngörüde bulunmak, bu ülkede yaşayacaklar için çok önemli. Geleceğin  eğitimli ve özellikle nitelikli öğretimden geçmiş üniversite mezunlarına bağlı olduğu herkesin kabul ettiği bir gerçek. Yüksek öğretimin kalitesi bir tarafa geleceğimiz olan bu gençlerin hangi değerlerle donatıldığı çok daha önemli. Öğretimle milli geliri yükseltmek mümkün. Ancak insanlarımızın mutlu bir ülke için bu amaca uygun değerlere sahip eğitilmiş insan gücüne ihtiyacı var.Peki bu yönelişin, promosyon savaşlarının sonuçları neler olabilir? Bunlara ilişkin bir iki söz söylemek ve öngörüde bulunmak hayati bir konu. Bunu şimdi yapmazsak ileride ödeyeceğimiz bedeller çok daha  fazla olacak.*Bu sistem birbirini yok etme düzeyine ulaşılmadığı, kontrollü olarak sürdürüldüğü sürece özel üniversiteler lehine gelişecektir. Ancak bunun için özel üniversitelerin bir araya gelip anlaşmaları gerekir. Bu olmadığında promosyon yarışının ölesiye hızlanması durumunda ortaya çıkacak krize benzer örneklerinde görüldüğü üzere devlet el koyacaktır.  *Özel üniversiteler iş adamları için belli bir süre pozitif sonuçlar doğuracaktır. Bizatihi kurumun kendisi bir kazanç ve reklam aracı olduğu gibi, üniversitenin çok farklı dolaylı kazanımları da olacaktır. Bunlardan birisi de en uygun maliyet rakamlarıyla araştırma ve geliştirme projelerini yaptırtma imkanıdır.*Yüksek puan alan öğrenciler kamu üniversiteleri dışında da ücret ödemeden öğrenim görebilecek, belki de çok daha iyi koşullarda akademik hayatını sürdürecek ve ilk işe girmede bir avantaj yakalamış olacaktır.(İş hayatını başlangıçtaki avantajla sürdürmesi ise şüphelidir)*Özel üniversitelerin bazılarında(TOBB ve Bahçeşehir) yaklaşık 1 yıl “ortak eğitim” programı zorunlu. Bu uygulama bugünlerde yasalaşacak. Program doğrultusunda üniversiteli gençler iş yaşamına önceden alışırken, işverenler de ucuz işgücü temini yanında potansiyel yeni elemanlarla tanışmış olacak.Bu promosyon savaşlarının olumsuz sonuçları ise;*Promosyon savaşlarının ileride balona dönüşme ihtimali bulunmaktadır. İyi öğrenciler üniversiteler için önemli bir reklam aracı olarak kullanılması devam ettikçe, bu üniversiteler daha fazla vermek veya öğrencilerin daha fazla talepte bulunması doğaldır. Bu yöneliş durmadığı takdirde piyasadan çekilecek üniversiteler ve mağdur olacak öğrencilerin varlığı kaçınılmazdır. Banka iflasları gibi meydana gelecek bu durumun maliyeti yine hepimize yüklenecektir.* Promosyon savaşları kamu üniversitelerini eğitim kadrosunu ve öğrenci yapısını zayıflatacak, bir asırdan fazla sürede oluşturulan bu eğitim kurumlarında büyük çöküşlere yol açacaktır. Öncelikle taşra üniversitelerinde yaprak dökümleri yaşanırken, diğer üniversitelerde sonbahar ve kış rüzgarları esecektir.*Paralı eğitim sadece maddi gücü olanların ekonomik güçlerinin devamını sağlayan bir sistemin geleceğe taşınması anlamına gelmektedir. Bu da yoksulluğun kalıcı bir yapı haline dönüşmesi demektir.Yukarıdaki nedenlerden dolayı promosyonlu paralı eğitimin sanayileşmeyi engelleyecek bir yöneliş, yarınlara olumlu katkıda bulunacak  80 milyonun “kahir ekseriyet” inin  oyun dışına itilmesi olduğunu düşünüyoruz.Bu nedenle biz bu yürüyüşün uçuruma doğru olduğunu görüyoruz.Kasım 2016