240 Taban puanı ve bu puana yüklenen görev(!)

Mühendislik bölümlerine girişte istenen taban puanını anlamlandırmak için uygulamanın sonuçlarını beklememiz gerekmiyor.


Son günlerde üniversitelere yönelik birçok hamle iktidar tarafından gerçekleştirildi. Basındaki görüntülerden anlaşıldığı kadarıyla bu hamlelerin haklı gerekçelerinin (!) açıklanması için ise yeni YÖK başkanın görevlendirilmiş oldu. Bu açıklamalarda alınan kararların gerekçeleri ve ne kadar zorunlu olduğu mantıksal bağlantıları kurularak detaylandırılıyor. Ancak konuya çıplak gözle bakanlar, çözüm aranan sorunların büyük bölümünün sorumluluğunun aslında bu siyasal iktidara ait olduğunu görüyor. Özellikle yükseköğretimde olağan dışı okullaşma ve dolayısıyla kontenjan balonunun yaratıcısının 10 yılı aşkın iktidar olan bugünkü siyasal anlayışa ait olduğu biliniyor. Tıkanacağı gün gibi aşikar olan bugünkü YÖK sistemini besleyip büyüten bu siyasal iktidar oldu. Gidişatın bir çıkmaz yol olduğu ise yurtsever aydınlar ve bu konuda düşünüp yazanlarca dile getirildi. Çaresiz halk ise umutla durumun düzelmesini bekledi. Aynı bekleyiş YÖK sistemine karşı mücadele eden duyarlı ve bilinçli üniversiteli gençlere uzak duran gençlik için de geçerli idi. Ancak bu durum daha fazla sürdürülemezdi. Çünkü artık halk, yükseköğrenimde ki bu aldatmacayı hisseder duruma gelmişti.

İşte bu noktada yeni bir senaryo devreye sokuldu. Bu yeni senaryonun adı “taban puanı” idi ve filmin ilk bölümünün tıp ve hukuk fakülteleri için çekilmesi kararlaştırıldı. Filmin ikincisinin senaryosu  “mühendisler için 240 puan “ adıyla yazıldı.

Aşağıda bu kara perdeye düşen bu oyuna ilişkin küçük bir değerlendirme yer alıyor;

1-Öncelikle bir hususu hatırlatmak da yarar görüyor ve Temmuz 2015 tarihinde “kimya mühendisleri platformu” sitesinde aşağıda yer alan paragrafı tekrarlamak istiyoruz. O gün 240 taban puanı açıklaması henüz yapılmamıştı. Sadece, TIP ve hukuk fakültelerine yönelik benzer bir kararın arkasındaki niyeti okumaya çalışmış ve şu değerlendirme de bulunmuştuk

“Yeni Başkan sürekli artan üniversite sayısı nedeniyle, yeni dönemde vakıf üniversite kurulması, yeni bölüm açmanın eskiye göre çok daha fazla kurallara bağlandığını açıklıyor. Demek ki, yeni dönemde vakıf adı altında kurulan ve sürekli dönüşüm yaşayan bu tip üniversiteler  daha dikkatli bir şekilde takip edilecek ve kontrol altına alınacak.

Anlaşılan o ki, kamu üniversiteleri kontrol edilebiliyor.

 Kontrol dışı kalan bazı özel üniversitelere ise önümüzdeki dönemde yeni ayar verilmek istenmekte.”

 

http://www.kimyamuhendisleriplatformu.org/DR/makaleler/be%C5%9F-kimya-m%C3%BChendisli%C4%9Fi-b%C3%B6l%C3%BCm%C3%BC-kapandi.

Bu değerlendirmenin doğruluğu ise iktidar yanlısı bir yazarın kaleminden 3 ay sonra korkusuzca (!)  aşağıdaki ifadelerle teyit ediliyor;

“17 FETÖ üniversitesi hariç hiçbir vakıf üniversitemize dokunulmayacaktır. AK Parti muhalifi rektörlere sahip üniversitelerimiz olması gayet doğaldır. Akademik özgürlük çok önemlidir ve hukuksal güvence altındadır. Fakat elbette hiçbir medeni ülkede terör örgütlerinin üniversite sahibi olmasına izin verilmez. ABD’de El Kaide’nin ya da Pablo Escobar’ın nasıl üniversitesi olamaz ise Türkiye’de de FETÖ’nün olamaz. Bu 17 yasadışı FETÖ üniversitesinin yeniden yasal çerçeveye sokulması hukukun bir gereğidir.”

http://www.diken.com.tr/sahin-yazar-cem-kucuk-el-konulacaklar-listesine-17-vakif-universitesini-ekledi/,07/11/2015

Anlaşılan o ki yeni YÖK yönetimi doğrudan değil, dolaylı bir yolla vakıf üniversitelerine müdahale etmeyi amaçlamış. Demek ki taban puan uygulamalarındaki  ilk hedef cemaate ait vakıf üniversiteleri kıskaç altına almak imiş.

2-Bu uygulamaların bir diğer hedefi ise yıllardır övünülen ve günümüze kadar oldukça önemli siyasal rant getiren bir yanlışlığın bir örtü ile örtülmesini sağlamak. Bizce bu yanlışlığın nedeni hesapsızca açılan kamu ve özel üniversiteler ve ülkemizin ihtiyacının çok üzerinde mühendis mezun etme politikası idi. Artık bu politika duvara çarptığı için bu zor durumdan bir manevra ile kurtulmak gerekiyordu. İşte bu manevraya “240 taban puan “ adı verilmiş oldu.

Bir AKP yetkilisinin ifadesi ile; “AK Parti iktidarına kadar 81 ilin 41'inde üniversite yoktu. 79 senede 76 üniversite kurulmuş iken, sadece 10 yıllık AK Parti iktidarı döneminde kurulan 92 yeni üniversite ile bu sayıyı 168'e” yükseltilmişti.

Yıllardır övünç ile yapılan bu gibi açıklamalarla halktan oy devşiren siyasal iktidar “240 puan” hamlesiyle, yanlışının üstünü kapamayı hedefliyor.

 2000’li yıllar öncesinde lise ve ilkokul mezunu işsizlerden söz edilen ülkemizde bugün üniversite mezunu işsizlerin kahir yüksek oranlarını konuşur hale geldik. Bu durum toplumu derinden sarsmaya başladı ve gençlerimiz ve onların aileleri bu durumu kabul edemez duruma geldiler.

 Tıp ve hukuk fakültelerinin ardından mühendisler için uygulanacak 240 taban puan uygulaması, bu bölümlerden mezun olan gençlerimiz ve onların ailelerinin daha büyük baskı unsuru olmasını kısmen önleyecektir. Çünkü mühendislik bölümlerine kayıt yaptıracak geçlerimizin sayısında önemli düşüşler yaşanacaktır.

Düşmenin görüleceği mühendislik bölümlerinin başında kimya mühendisliğinin yer alacağını söyleyebiliriz.

3-Bu uygulamanın iktidar açısından rahatlatıcı, ferahlatıcı yanı sadece yukarıda belirtilen ile sınırlı değil. Özellikle üniversiteleri bir ticarethane olarak gören sermaye grupları buralarda da istenildiği gibi kontrol altında tutulabilecek. Her şeyden önce kendilerine destek çıkan sermayedarları bu alanda kolayca koruyup kollarken, doğrudan parti yanında yer alan vakıf ve bunun gibi benzeri sermayenin önündeki tıkanıklıklar da açılmış olacak.

4-Siyasal iktidarın Üniversiteleri zapt etme, esir alma planı bunlarla da sınırlı olması mümkün değil. Seçim beyannamelerinde üniversitelerle ile ilgili,  şimdilik başlıklarını bildiğimiz yeni hukuksal uygulamaların olduğu biliniyor. Bu şapkaların altından çıkacaklar için ise saat geriye doğru saymaya başladı bile.

O nedenle 240 taban puan uygulamasının anlamını deşifre etmek, üniversitelerimizin içine düşürüldüğü bu durumu kavramak ve anlatmak durumundayız. AKP planlarının uygulayıcısı YÖK’ün yanlışlarının bedelini yine halka ödeten bu akıl’a karşı kollektif aklımız ile mücadele etmek için beklememiz gerekmiyor.

8 kasım 2015