Dört Yılın Ardından Fukushima Nükleer Santralında Kriz Sürüyor

 

Japonya’da meydana gelen deprem ve tsunamiye bağlı olarak 11 Mart 2011 tarihinde Fukushima Daiichi nükleer santralında yaşanan felaketten dört yıl sonra, geride kalan radyoaktif enkazın nasıl bertaraf edileceğine dair güçlükler ve bilinmezlikler sürüyor.

Bir tesis düşünün ki, içeride meydana gelen bir kaza veya aksaklık sonucunda ya da çevrede oluşan deprem vb. bir tetikleyicinin etkisiyle durum zincirleme şekilde kötüleşerek geri döndürülemez bir felakete ve etkileri yıllarca sürecek devasa bir sorunlar yumağına dönüşsün. Fukushima Daiichi felaketinin ardında kalan ve ortadan kaldırılmayı bekleyen enkaz nükleer santralların açmazını net bir şekilde ortaya seriyor. Fukushima santralının bugünkü durumuyla ilgili olarak, aşağıda verilen kaynaklardan derlenmiş bilgileri paylaşmak, nükleer santral macerasına girişen ve 7 Haziran genel seçimleri öncesinde televizyon kanallarında nükleer santral reklamı yapılan ülkemizde daha önemli hale geliyor.  

Üçüncü UAEA Heyeti Fukushima nükleer santralında

Uluslararası Atom Enerjisi Ajansı(UAEA) tarafından görevlendirilen ve çeşitli ülkelerden gelen 15 uzmandan oluşan üçüncü heyetin 9-17 Şubat 2015 tarihleri arasında nükleer santral sahasında yaptığı incelemeye ilişkin rapor 13 Mayıs 2015 tarihinde yayınlandı. 

Rapor’da, 2013 yılında sahayı inceleyen bir önceki UAEA Heyetinin saptamalarına göre sahada ilerleme sağlanan hususlar şöyle sıralanmakta:

-4. Ünitedeki yakıtın tamamen çıkarılmış olması

-Kontamine su tasfiye sistemlerinde ilerleme sağlanması,

-Kontamine suyun depolanması için yeni tankların ve bağlı sistemlerin monte edilmesi,

-Yer altı suyu baypasının (yan geçişinin) işletilmesi,

-Sahada radyolojik doz miktarının azalmasını sağlayacak şekilde temizlik yapılmış olması

 Bunların yanı sıra, deniz suyunun gözlemlenmesi için kapsamlı bir program oluşturulması, bu konuda bağımsız laboratuarlarla işbirliği yapılmış olması da olumlu adımlar olarak nitelendirilmektedir.

Ancak, söz edilen ilerlemelere karşılık sahadaki durumun hala çok karmaşık olmayı sürdürdüğü, kontamine olmuş suyun sahada giderek birikmesi, yer altı suyunun binalara sızması, yüksek radyoaktivitesi olan kullanılmış yakıt ile zarar görmüş yakıt ve yakıt kalıntılarının uzaklaştırılması ve radyoaktif atıkların uzun vadeli yönetimi gibi temel sorunların devam ettiği belirtilmektedir.

Bu arada temizleme işinin büyüklüğü ve kapsamı nedeniyle doğrudan bu konudan sorumlu yeni kuruluşların da oluşturulduğu görülmekte. UAEA ekibi, TEPCO firmasının 2014 yılında Fukushima Daiichi Decontamination and Decommissioning (D&D) Engineering Company (FDEC) adı altında yeni bir mühendislik şirketi oluşturmasını ve Japon Hükümetinin de bu konuda rehberlik stratejisi geliştirmek amacıyla ulusal otorite niteliğinde Nuclear Damage Compensation and Decommissioning Facilitation Corporation (NDF) kurmasını olumlu bulduğunu belirtiyor. 

Raporda tavsiye niteliğinde maddelere de yer verilmekte; 2 ve 3 no.lu tavsiyelerden sahada taraflar arasında sorumluluğun paylaşımı alanında sıkıntı olduğu anlaşılmakta. Özellikle sahada çok sayıda müteahhidin görevlendirildiği göz önüne alındığında, Heyetin emniyetle ilgili birinci derecede sorumluluğun TEPCO’da olduğunu yeniden vurgulama ihtiyacı hissetmesi dikkat çekici bir husus.

Heyet 12 sayılı tavsiye notunda, TEPCO tarafından kurulan çok sayıdaki su arıtma ünitesinin yararlı olduğunu kabul etmekle birlikte, sistemlerin tam kapasitede ve performansta çalışmadığını belirtiyor. 

Kontamine suyla ilgili 13 sayılı tavsiye notu da ilginç; Heyet tasfiye edilmiş ama hala trityum içeren suların sahada şimdilik 800 bin m 3’lük tanklarda tutulmasını geçici bir çözüm olarak kabul ediyor olmakla birlikte, kalıcı bir çözüm bulunmasını öneriyor ve bir önceki inceleme heyetinin görüşünü tekrarlıyor;

“UAEA ekibi TEPCO firmasının Fukushima Daichii nükleer santralındaki kontamine suyun yönetimi sorununa sürdürülebilir bir çözüm bulunması gerektiğine inanıyor. Bu, denize kontrollü bir şekilde boşaltmanın yeniden başlatılması dahil tüm seçenekleri dikkate almayı gerektiriyor. Radyolojik durumun değerlendirilmesi ve alınacak kararlar için iyi bir bilimsel temel oluşturulması amacıyla, trityum ve diğer radyonüklid kalıntıları içeren suyun denize bırakılmasının, halk ve çevre üzerinde oluşturacağı potansiyel radyolojik etki konusunda TEPCO şirketinin bir değerlendirme yapması tavsiye edilir. Açıktır ki, nihai kararın alınması TEPCO, Ulusal Hükümet,  Nükleer Düzenleme Kurumu, Fukushima bölge yönetimi, yerel topluluklar dahil ilgili tüm paydaşların katılımını gerektirecektir.”

UAEA uzmanları tarafından “kontrollü şekilde” diye belirtilse bile, radyonüklidlerle kirlenmiş olan suyun denize deşarj edilmesinin çözüm olarak sunulması nükleer santrallarda oluşacak herhangi bir aksaklık, kaza durumunda başvurulan yöntemler konusunda yeterince açıklayıcı.

Japon Hükümetinin isteği üzerine 17-21 Nisan 2015 tarihlerinde bir grup daha sahayı ziyaret ederek kontamine suyun yönetimi ve kamuoyuyla iletişim konusunda TEPCO yetkilileri ile görüştü; saptamaları anılan Rapora ek olarak girdi. Konu ağırlıkla 24 Şubat tarihinde santral sahasındaki suyu açık denize veya limana boşaltmak için açılan kanallardan birinde yükselen radyasyon seviyesi ve daha sonra muhtelif bölümlerde, tanklarda görülen sızıntı ve kontamine su birikintileri ve bunlarla ilgili olarak alınan önlemler konusunda oldu.

Fukushima hakkında bir başka değerlendirme

Fukushima nükleer santral felaketinin boyutları, UAEA gibi nükleer sektörün sözcüsü durumundaki bir kurumun yanı sıra bu alana eleştirel bakan kuruluşların değerlendirmelerini de dikkate almayı gerektiriyor.

WISE (World Information Service on Energy) internet sitesinde “Felaketin 4 Yılı” başlığıyla yayımlanan bir yazıda santralın temizleme çalışmalarının ve sökülmesinin kaç on yıl alacağını kimsenin bilmediği vurgulanıyordu. Yazıda yer alan bilgiler UAEA Raporu’ndakilerle yer yer paralellik taşımakla birlikte, konunun farklı boyutlarını ele alması açısından bazı önemli hususlara değinmekte yarar var:

-Şimdilik nükleer yakıtın robot kullanılarak çıkarılması ve (bir yerlerde ?) depolanması düşünülse de geçen Ekim ayında santral işletmecisi TEPCO Firması zarar görmüş olan yakıtın çıkarılmasına ilişkin takvimi 2025 yılına öteledi.

-Fukushima Daiichi sahasında çalışan 7000 işçinin büyük kısmı, kontamine olmuş yer altı suyu ile kontamine olan soğutma suyundan kaynaklanan sorunlarla uğraşmakta. Sadece sahadaki suyun yönetimine ilişkin maliyetin, tüm sahanın sökülerek normal hale getirilmesinin tahmini maliyetinin yüzde 20’si (2 trilyon yen =16.7 milyar ABD $) olacağı düşünülüyor. 2012’de Amerikan Makine Mühendisleri Topluluğu tüm sahanın sökülmesi, santral sahası dışında kontamine olmuş alanların temizlenmesi, tazminat ödemeleri vb maliyetlerin kabaca 500 milyar ABD $ düzeyinde olacağını öngörmüştü.  

-1-4 numaralı reaktörlerin sahasını hem denizden hem de karadan bloke etmek amacıyla,  soğutucu bir akışkanla zemini donmuş bir bariyere dönüştürecek sistemin tesisi devam etmekle birlikte, bunun etkili bir koruma önlemi olacağı konusunda kuşkular da bulunmakta.

-Şubat 2015 itibariyle, sahada 600 milyon litre kontamine su depolanmış, bunun yarısından fazlası bazı radyonüklidlerden (sezyum ve stronsiyumun çoğu, ancak trityum hariç) arıtılmış durumda. Ancak sahaya her gün 300 bin litre yer altı suyu girişi olduğu ve hala soğutma amaçlı suyun kullanımı devam ettiği için durumun hala çok zor olduğu kabul ediliyor. Ayrıca reaktör ve türbin duvarlarından meydana gelen sızıntılar da ciddi bir sorun olarak duruyor.

- Rusya’nın nükleer alanındaki devlet şirketi Rosatom’un bağlı kuruluşları kontamine suyun trityumdan arındırılması için uygulanacak teknolojiyi test etmek için bir demonstrasyon ünitesi inşa etmeyi planlıyor; ancak bu tesis 2016’dan önce işletmeye alınamayacağından sahadaki mevcut tank kapasitesinin yeterli olup olmayacağı şüpheli görülüyor.

-Sensörler 22 Şubat günü radyoaktif suyun okyanusa karıştığını gösterdi; yağmur ve yer altı suyunu yakındaki koya boşaltan bir kanalda normal seviyenin 50-70 katına çıkan kontaminasyon seviyeleri kaydedildi.  Daha sonra TEPCO’nun yükek miktarda kontamine suyun okyanusa sızmasının önüne geçemediği ve firmanın bu durumun on aydır farkında olduğu açıklandı.

Fukushima bölgesindeki balıkçı kooperatifleri kendilerinin TEPCO tarafından aldatıldığını söylerken, Ulusal balıkçılık Kooperatifleri Birlikleri Federasyonu işlerine tekrar devam etmek isteyen yerel balıkçıların çok öfkeli olduklarını açıkladı.

Bu arada ek bir bilgi olarak, okyanus sularındaki seyrelmenin sonucunda düşük seviyede olduğu belirtilse de, Pasifik Okyanusunun ta karşısında, Kuzey Amerika kıyılarında zaman zaman kaydedilen radyasyon yükselmelerinin nedeninin Fukushima santralından kaynaklanan radyoaktif elementler olduğuna dair haberlerin medyada yer aldığını hatırlatalım.

Ağır iş koşulları, artan iş kazaları, taşerona havale edilen sorumluluklar

Yazıda santral enkazının kaldırılması işinde çalışanların durumu hakkında da bilgi veriliyor. Fukushima’da ciddi iş kazalarının sayısı 2014 yılında ikiye katladı. Mart 2014 ile Ocak 2015 arasında dokuz ciddi kaza meydana geldi ve bu kazalar iki ölüm ve sekiz yaralanma ile sonuçlandı. 31 Mart 2015 tarihinde sonuçlanan mali yılda, sıcaklık çarpmaları dahil toplam kazaların sayısı 55’e yükseldi. Bir iş müfettişinin belirttiğine göre sadece kazalar değil, ölüm olayları ve ciddi yaralanmalar da arttı. 19 Ocak tarihinde bir işçi yağmur suyu tankına düşerek, ertesi gün de bir işçi Daiichi tesisi yakınında atık tasfiye tesisinde başına ağır bir parçanın çarpması sonucu yaşamını kaybetti. Kazaların artmasının bir nedeni yeteri kadar önlem alınmaması ise diğer bir nedeni de sahada temizleme çalışmalarında istihdam edilen işçi sayısının 7000 civarına yükselmesi.

Facianın üçüncü yıldönümünün hemen sonrasında işçiler yetersiz ücretle tehlikeli koşullarda çalıştırıldıklarını söyleyerek TEPCO firmasının Tokyo’daki merkezinin önünde toplanmışlardı. Bu arada Firma yetkililerinin 2013 yılında temizleme çalışmalarını yapan işçilerin günlük ücretlerinin iki katına çıkarılacağını duyurmalarına karşılık çoğu işçi söz verilen ücreti alamadıklarını belirtmekte. Çalışmalar TEPCO tarafından sözleşme yapılan 800 müteahhit ve alt müteahhit tarafından yürütülmekte ve TEPCO bu firmalarla yaptığı sözleşmeleri açıklamayı reddetmekte. Bazı çalışanlar TEPCO’ya karşı yapılmayan ödemeler nedeniyle hukuki yola başvurmuş durumda. Çalışanların yüzde 30’unun, sözleşmelerde muhatap olmayan, dolayısıyla müteahhit olmayan başka firmalardan ücret aldıkları meydana çıktı ki bu durum Japon yasalarına göre yasal değil. Şubat ayında ise bir firma yetkilisinin 15 yaşında bir çocuğu santralın dışında radyoaktif atık temizlemeye gönderdiği ve bu nedenle tutuklandığı ortaya çıktı;  bu defa da çocuk yaşı konusunda yalan söylemekle itham edildi.

Hükümet temizleme çalışmaları konusunda sorumluluğu TEPCO firmasına, TEPCO firması da çok sayıda müteahhit ve alt müteahhit/taşeron firmaya devrediyor.  Bu arada Hükümet hisse sahipleri ve borç veren bankaları korumak için TEPCO’nun batmasını önlemeye çalışıyor; bu amaçla ödenen vergilerle oluşturulan Nükleer Hasar Sorumluluk Kolaylaştırma Fonu’ndan TEPCO’ya kredi sağlanıyor.

Sonuç yerine

Fukushima nükleer santralındaki duruma ilişkin daha fazla kaynağa ve bilgiye ulaşmak mümkün. Ancak yukarıda kısaca aktarılan bilgilerin de gösterdiği gibi, Fukushima nükleer santralında yaşanan felaket olup- bitmiş ve sonlanmış değil. Tam tersine nükleer santral enkazının kaldırılması ve temizlenmesi işi, içinde yoğun mühendislik hizmetlerini de gerektirecek şekilde, bilinmezlikler içeren, son derece zor, riskli, uzun yıllar sürecek ve insani-toplumsal- çevresel- ekonomik olsun, her açıdan maliyeti çok yüksek bir krize ve çıkmaza dönüşmüş durumda.

 Akkuyu’da ilk nükleer santral yapımının adımları atılan, siyasal irade tarafından elektrik enerjisi üretiminde nükleer enerjinin payının artması hedeflenen, televizyon kanallarında nükleer santral reklamı yapılan ülkemizde toplumsal sorumluluğunu önde tutan mühendislere önemli görevler düşüyor. Nükleer santrallarda “asla olmaz” denen kazaların gerçekleştiğini dikkate alarak, Fukushima örneğinde olduğu gibi nükleer santralların yaratabileceği felaketin boyutlarının nerelere ulaşabileceğine dair bilgileri paylaşmak ve yaygınlaştırmak yeterli olmasa da sorumluklarımız arasında sayılabilir.     

-https://www.iaea.org/sites/default/files/missionreport130515.pdf

-http://www.wiseinternational.org/node/4263

-http://www.whoi.edu/page.do?pid=69136

 

                                                                                                                       Nilgün Ercan /Haziran 2015