“Üniversite mezunu işsizlerin sayısı 800 bine dayandı”

YÖK’ün plansız kararları yüksek öğretimde kaos yaratıyor. İhtiyaç duyulan bölümler için girişimde bulunmayan YÖK ihtiyaç duyulmayan meslek alanlarında sorumsuzca bölüm açıyor.


YÖK’e yeni başkan atandıktan sonra yüksek öğrenime ilişkin olarak önemli bir değişiklik sorun çözücü olarak uygulamaya geçti. YÖK ‘ün  Başkanına göre yüksek öğrenimde kalitenin artması gerekiyordu. Bu amaçla atılacak en doğru adım, üniversiteye veya ilgili bölümlere girecek gençlerin kalitesini artırmaktı. Bunun  için baraj, baraj için bir taban puanı belirlemek gerekiyordu. Belirlenecek baraj puanının üstünde kalan öğrencilerin bölümlere girmesi sorunun çözümü için en önemli unsurdu.

Bu anlayışın ne kadar yetersiz olduğunu söylemek için detaylı düşünmeye ayrıntılı analizler yapmaya gerek yok. Orta eğitimde yeterli düzeye ulaşamadığı uluslararası değerlendirmelerle saptanmış bir yapıdan nasıl yükseköğretim için kaliteli aday öğrenci çıkacağını anlamak imkansız. Öte yandan bölüm açmayı sadece bina yapmaya indirgemiş bir anlayışa, üniversitede kalitenin öğretim görevlileri, laboratuvar ve uygulama pratiklerinden geçtiği nasıl anlatılabilir. Üvey evlat muamelesi gören Kamu üniversitelerinin yetersiz maddi kaynaklarla eğitimde kalitenin nasıl yakalanabileceğinin cevabını YÖK verebilecek midir? Finansal kaynak sağlamak için  özel sektör veya uluslararası projelere yönelen üniversitelerden ülke ihtiyacını karşılayacak yaratıcılık beklemek mümkün mü?. Özerkliği ve bağımsızlığı kalmamış üniversitelerde öğrencilerden ve öğretim üyelerinden başarılı olmaları beklenebilir mi?

Bu sözü edilenler dışında çok daha önemli olan ve üniversiteli gençleri başarısız kılan, ailelerini ümitsizliğe iten konu gelecek kaygısıdır. Günümüzde üniversite gençliği en güzel ve üretken, yaratıcı olduğu dönemi endişe ile geçirmektedir. Çünkü mezun olduktan sonra iş bulma umutları oldukça azdır. Örneğin Kimya Mühendisleri Odası tarafından belirtildiğine göre “Odaya kayıtlı kimya mühendislerin yüzde 35’i işsiz” dir.  Bu olağan ötesi yüksek bir işsizlik oranıdır; Ve aşağıdaki yazıda da görülebileceği gibi işsizlik sadece kimya mühendisliği için değil tüm yüksek okul mezunları için çok düşündürücü boyutlardadır. Günümüzde işsiz yüksek öğrenimli işsiz sayısı 790.000 kadardır. Kayıtlı verilere göre işsizlik oranı üniversite mezunu kadınlarda ise yüzde 18,2.

Üniversite mezunlarının işsizlik sorunu sadece gençlerimizin umutlarını köreltmiyor. Aynı zamanda aileler için ekonomik ve ruhsal depremlerin kaynağıdır. Ülke kaynaklarının ise sadece politik çıkar için çöpe atılması demek. Bu sonuçların sorumlusunu bir çoğumuz siyasal iktidar olarak görebilir. Ancak bu sonucun hukuki olarak sorumlusu olan kurumun YÖK  olduğu unutulmamalıdır. Yüksek öğretimi planlayan ve günümüze kadar bölüm açılmasına karar veren kurum YÖK’ün ta kendisidir. Olmayan ihtiyaçlar için bölüm açılması kararını veren kuruluş YÖK’tür. YÖK’ün bu plansızlığı ve sorumsuz davranışları yüksek öğretim kontenjanlarında kaos yaratmıştır. Öyle ki ihtiyaç duyulan bölümler için hiçbir girişimde bulunmayan YÖK ülkenin ihtiyaç duymadığı meslek alanlarında sorumsuzca bölüm açmaktan geri kalmamaktadır. Örneğin ülkemizin pratisyen hekime ihtiyacı olduğu bilinmektedir. OECD ülkelerinden Yunanistan’da 1000 kişi başına 6,3 pratisyen hekim düşerken ülkemizde bu rakam 1,8 hekimdir. YÖK bu verilerden yola çıkarak pratisyen hekim sayısını artıracak önlemler almak yerine , bina ve işsiz mühendis için bölüm açmayı tercih etmektedir.

Konuyu daha fazla uzatmadan aşağıdaki yazıyı değerlendirmenize sunarken, bir kez daha üniversite mezunu işsizler için gerekli çözümün sorumlusu YÖK’ün kaliteli eğitim için taban puan balının dertlere derman olmayacağını tekrarlıyoruz.

Ocak 2016

----------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------------

 

Üniversite mezunu işsizlerin sayısı 800 bine dayandı

 16.12.2015, dünya, Alaattin AKTAŞ

 

İşsizlik oranı, eylül olarak ifade edilen ağustos-eylül-ekim ayları ortalamasında 15 ve daha yukarı yaştaki nüfusta yüzde 10.3 olarak gerçekleşti. İşsizlik oranında geçen yılın eylül ayındaki yüzde 10.5'e göre az da olsa iyileşme görüldü.

Ne var ki, işsizlik oranının geçen yıla göre bir miktar gerilemesi çok da önemli sayılmaz. Hatta işsizlik gibi, hassas kuyumcu terazisiyle ölçülemeyecek verilerde birkaç puanlık artışı da, düşüşü de fazla önemsememek gerekiyor. Bu tür küçük hareketler, ölçüm hatası olarak bile görülebilir. Önemli olan genel eğilim; işsizliğin ne yönde değişime uğradığı, nasıl bir gelişme gösterdiği ve göstereceği...

Bizim işsizliğimiz, işsizlik sorunumuz bize yetiyordu. Şimdi başımıza bir de mülteciler çıktı. Türkiye'nin hemen hemen her yerinde, özellikle de küçük sanayinin geliştiği Anadolu'daki işyerlerinde Suriyelilerin çalıştırıldığı sır değil. Üstelik bu durum, asgari ücretin 1.300 liraya çıkarılması ve bunun işverene ciddi bir yük getirmesinden sonra daha da belirginleşecek. 

Kafamızı kuma gömmenin alemi yok! Özellikle KOBİ'ler asgari ücret artışının doğuracağı yükü karşılamakta zorluk çekecekler. Bu da kayıt dışı istihdamı körükleyen bir etken olarak çıkacak karşımıza. Ya halen çalışmakta olanların bir kısmı kayıt dışı çalışmaya razı olacak ya da zaten kayıt dışı çalışmakta olan mültecilerin istihdamı daha da artacak.  

2016-2018 dönemi orta vadeli programına göre bu yılın ortalama işsizlik oranı yüzde 10.5 olarak tahmin ediliyor. İşsizlik oranının 2016'da yüzde 10.3'e, 2017'de yüzde 10.2'ye, 2018'de ise yüzde 9.9'a ineceği umuluyor. 

İşsizlik oranı bu yıl yüzde 10.5 olarak gerçekleştikten sonra 2016'da azalır mı, bu soruya kolaylıkla "evet" yanıtı vermek pek mümkün değil. Biraz önce altını çizdiğimiz gibi, asgari ücret artışının yaratacağı maliyet yükü dolayısıyla istihdamda azalma olacak, bu azalma kayıt dışı istihdamla bir ölçüde kapatılacak. Ama sonuçta görünürde işsizlik oranı normal koşullarda aşağı değil, yukarı gidecek. 

790 bin üniversiteli işsiz

Gelelim her ay özenle vurgulamaya çalıştığımız üniversite mezunlarındaki işsizlik durumuna...

Eylül ayı itibariyle üniversite mezunu 6.5 milyon işgücü var. Bunların 3.9 milyonu erkek, 2.6 milyonu kadın. 

6.5 milyon üniversite mezunundan istihdam edilebilenlerin sayısı, 3.6 milyonu erkek, 2.1 milyonu kadın olmak üzere 5.7 milyon. 

Yani, 6.5 milyon işgücü ile 5.7 milyon istihdamın farkını oluşturan 790 bin üniversite mezunu işsiz. Bu işsizlerin 322 bini erkek, 468 bini kadın.

Üniversite mezunlarındaki işsizlik oranı ise erkeklerde yüzde 8.2, kadınlarda yüzde 18.2, toplamda yüzde 12.2 düzeyinde.

Toplam sayıları 790 bin olan üniversite mezunu işsizlerin 563 bini yaşı 30'un altında olanlar. 15-29 yaş arasındaki işsizlerin 213 bini erkek, 350 bini kadınlardan oluşuyor. Bu yaş grubundaki işsizlik oranı erkeklerde yüzde 17'yi, kadınlarda yüzde 30'u buluyor.

Dörtte biri üniversiteli 

Eylül ayı itibariyle toplam işsiz sayısı 3 milyon 103 bin düzeyinde. Yani, her dört işsizin biri üniversite mezunu. Bu çok yüksek bir oran. 

Bu rakamlar ve oranlar karşısında söylenebilecek çok şey yok. Üniversite sayımızla övünüyoruz, ne kadar çok bölüm açtığımızla övünüyoruz, ne kadar çok mezun verdiğimizle övünüyoruz.

Nicelik tamam, ama ya nitelik? Veya varsayalım ki nitelik de tamam; ya iş alanı?

Hükümet şimdi işini kuracak gençlere bir dizi teşvik getiriyor. Bu ne ölçüde yaygınlaşabilir ve sorunlara çare olabilir kestirmek zor. Ama, hiç yoktan iyi olduğunu da belirtmek gerek.