HaHammadde ithalata bağımlı olan sektör yerli kaynaklara dayalı üretime yönelmeli

Ekonomik krize çok duyarlı olan gübrede tüketim 2018 yılında yüzde 14,5 azaldı. Kimyasal gübre yanında son yıllarda organik gübreye de ilgi arttı.


 

Bülent Kutlutürk, dünya , gübre özel eki

Kimyasal hammadde yüzde 90 oranında dışa bağımlı olmanın getirdiği dezavantajlar ve 2018 yılının ortalarından itibaren ekonomide yaşanan dalgalanmalar nedeniyle iç pazarda yüzde14,5 daralan gübre sektörü, ihracata odaklandı. Sektör temsilcileri, firmaların ihracatta rekabetçi olabilmesi için desteklerin artması ve bürokratik sürecin kolaylaştırılması gerektiğini dile getiriyor. Ayrıca gübrede dışa bağımlılığın azaltılmasında atılacak en önemli adımlardan birinin yerli kaynaklarla üretilen organik gübreler olduğu vurgulanıyor.

Nüfusun hızla artmasına paralel olarak gıda maddelerindeki artış, sürdürülebilir tarımın temel girdilerinden biri olan gübreyi ülkelerin en değerli tarımsal üretim öğelerinden biri haline getiriyor. Kişi başına ekilebilir alanların her geçen gün azaldığı Türkiye’de, alan başına daha fazla bitkisel üretim gerektiğinden dolayı gübreye olan ihtiyaç ta büyümeye devam edecek.

Türkiye’deki gübre tüketim miktarlarına bakıldığında, son beş yılda 5,5 milyon ton ile 6,7 milyon ton arasında değişen rakamlar dikkat çekiyor. 2015 yılında 5,5 milyon ton olan tüketim, 2016’da gübrede KDV’nin sıfırlanması üzerine 6,7 milyon tona ulaştı. Tüketim 2017 yılında 6,3 milyon ton olarak gerçekleşirken 2018 yılında bu rakam 5,5 milyon tona düştü. Bir önceki yıla göre 2018 yılında meydana gelen yüzde 14,5 civarındaki azalmanın, 2018’in yaz aylarında başlayan ekonomik çalkantılar ve kurdaki artıştan kaynaklandığını belirten uzmanlar, ithalata olan bağımlılık nedeniyle döviz kurundaki kayda değer artışın ve tarımın vadeli bir sektör olması nedeniyle finansman maliyetlerindeki artışın gübre fiyatlarını oldukça yükselttiğini vurguluyor.

Türkiye gübre üretimini her yıl artırdığına dikkat çeken sektör temsilcileri, ancak kimyasal hammaddenin yüzde 90’a yakın kısmının ithal edilmesinin fiyatları yükselttiğini ve bu durumun iç tüketimde azalmaya neden olduğunu belirtiyor. Avrupa ülkeleriyle kıyaslandığında, Türkiye’deki tüketimin oldukça kaldığını aktaran uzmanlar, saf gübre kullanımının Hollanda’da hektar başına 530 kilogram, Almanya’da 240 kilogram, Yunanistan’da 190 kilogram iken, Türkiye’de bu rakamın 100 kilogram seviyesinde kaldığının altını çiziyor. Kimyasal gübre üretiminde kullanılan kimyasalların tamamına yakının ithal edilirken, organik gübre üretimi ise Türkiye’deki yerli kaynaklar kullanılarak yapılıyor. Üretilen gübrenin dağıtım kanallarını; zirai ilaç bayileri, gübre bayileri, tarım kredi kooperatifleri ve birliklerin de dahil olduğu Türkiye genelinde 12 bin 500 civarında satış noktası oluştururken, Türkiye’de toplam yedi üretici firmanın faaliyet gösterdiği kimyevi gübre sektörünün üretimi ise  yıllık ortalama 5,7  milyon tonu buluyor.

Gübre ihracatı yapılan ülke sayısı 60’ı geçti

Gübre Üreticileri, İthalatçıları ve İhracatçıları Derneği’nin verilerine göre, 20 yıl önce net ithalatçı olan Türkiye Gübre Sektörü, bugün itibariyle 300 civarında üretici firma aracılığıyla 60’ı yakın ülkeye ihracat yapıyor. Yeniliklere ve teknolojiye yatırım yapan yerli firmalar; klasik gübre, organik gübre ve organomineral gübre gibi ana başlıklar altındaki ürün gamını  her geçen gün büyütüyor. Yurt genelinde Bakanlıktan lisans almış bin 92 irili ufaklı firma bulunduğunu ifade eden sektör temsilcileri, pazarın büyük kısmının ise altı veya yedi firmanın kontrolünde olduğuna dikkat çekiyor.

GTS’nin kolay uygulanabilir bir sistem olması talep ediliyor

Mevzuatta yaşanan aksamalar nedeniyle gübre üretim kapasitesinde yüzde 25 dolayında düşüşler olduğunu kaydeden sektör temsilcileri, bunun nedeninin; gübre takip sisteminin(GTS) kolay uygulanabilir sistem olmaması, maliyetinin yüksek olması ve konuyla ilgili tek bir yüklenici firmanın hizmet veriyor olmasından kaynaklandığını vurguluyor. Sektör temsilcileri, GTS’nin el yapımı patlayıcı (EYP) kapsamında sınırlı kalmasını, aksaklıkların giderilmesini, maliyetinin düşürülmesini ve kolay uygulanabilir bir sistem olmasını talep ediyor.

Türkiye; azot, fosfor ve potasyum miktarını yarısını kullanıyor

Bu arada yerli kaynak ve atıkları kullanarak üretim yapan firmaların, uluslararası firmalarla rekabet eder konuma geldiğine dikkat çeken uzmanlar, son yıllarda  organomineral, inhibitörlü gübreler ve teknoloji kullanımı konularında  önemli gelişmeler yaşandığını vurguluyor. Global pazarda bugün itibariyle öne çıkan temel iki unsurun teslimat zamanı ve fiyat olduğunu dile getiren sektör temsilcileri, Türkiye gübre üreticilerinin ihracatta rekabetçi olabilmeleri için devlet desteklerinin artması ve bürokratik sürecin kolaylaştırılması gerektiğinin altını çiziyor.

Türkiye’de kullanılan gübrenin yaklaşık yüzde 30’unun, gübre hammaddelerinin ise yüzde 90’nının ithal edildiğini aktaran uzmanlar, taban ve nitratlı  gübrelerin katkı maddesi olarak kullanılan kireç taşı, kil, ve dolamit dışında gübre üretiminde kullanılan girdilerin tamamen ithal edildiğini vurguluyor. Azotlu gübrelerin hammaddesinin doğalgaz olduğuna dikkat çekilirken, Türkiye’de çıkarılan doğalgaz miktarının yurttaki tüketimin yalnızca yüzde 1’i düzeyinde olduğuna vurgu yapılıyor.

Organik gübre üretiminin teşvik edilmesi gerekiyor

Taban  gübrelerinin hammaddesi olan fosfat kayasının ise ağırlıklı olarak Kuzey Afrika ülkelerinden ithal edildiğini ileten uzmanlar, Mardin Mazıdağı’nda fosfat bulunduğunu, ancak rezervin yeterli miktarda olmadığını söylüyor. Toprak ve bitkilerin ihtiyacı olan azot, fosfor ve potasyum miktarlarının Türkiye’de sadece yarısının kullanıldığının altını çizen uzmanlar, kaliteli bitkisel üretim için organik gübre, hümik asit, toz kükürt, çinko, bor gibi toprak düzenleyicilerinin uygun miktar ve zamanda kullanılarak üretimin artırılabileceğini aktarıyor.

Gübrede dışa bağımlılığın azaltılmasında atılacak en önemli adımlardan birinin  yerli kaynaklarla üretilen organik gübreler olduğunu vurgulayan uzmanlar, son yıllarda üretici sayısının arttığını, irili ufaklı pek çok organik gübre üreticisinin iç pazara ürün sunduğunu anlatıyor. Başta solucan gübresi olmak üzere organik gübrenin tamamen yerli kaynaklarla üretildiğini ve toprağın verimliliğini yüzde 40 civarında artırdığını kaydeden uzmanlar, bu konuda çiftçilerin yeterince bilinçli olmaması nedeniyle organik gübre tüketiminin olması gereken seviyeye ulaşmadığına dikkat çekiyor. Devletin organik gübre kullanımını teşvik etmesini ve gübre üreticilerine yönelik destekler vermesi gerektiğini dile getiren uzmanlar, sürdürülebilir tarımın temel unsurlarından biri olan organik gübrenin, geleceğin yegane gübresi  olacağını vurguluyor.