Petrokimya Sanayi ve kaybettiklerimiz

“ Petkim ölçeğinde 4 tane tesis kurulsa, iç pazarın ihtiyacı karşılanacak” gerçeğini anlamak için bir ömür geçiyor.


 

Bize özgü müdür bilmem.

 Son yıllarda birçok alanda sıklıkla karşılaştığımız bir durum var. Dönüp dolanıp yıllar önce yazılan, ısrarla üzerinde durulan konular yeni keşif edilmiş gibi veya yeni söylenmiş gibi tekrarlanır oldu.

Toplu taşımanın en sağlıklı yöntem olduğu söylendiğinde yıllar 70 idi. Aradan çeyrek asır geçtikten sonra metro ve tren yeni bir keşif gibi sunuldu. Kent planlamasının bir zorunluluk olduğu kabul edilen bir gerçek iken bunun yeniden hatırlanması için bir asırdan fazla geçmesi gerekti. Çok katlı yapılaşmanın sorunlu olduğu kentlerde yeşil alanların korunması için kent savunucularının cop, gaz yemesi ve her türlü eziyetle tanışması beklendi.

En önemli kaynağın insan olduğu ve bu kaynağın değerli olması için iyi eğitim görmesi gerektiği anlatıldı. Orta öğretimdeki denemelerin sayısını veliler dahi sayamaz oldu. Yüksek öğretimde ihtiyaç değil sayı dikkate alındı. Sonunda açılan bölümlere gençlerin ilgisi kalmayınca kapanmasını izledik. Yıllardır bu kadar bölüm açmayın diyenlerin söyledikleri ise çok az kişinin gördüğü sayfalarda kaldı.

Bu örnekleri çoğaltmak mümkün. Ancak biz burada meslek alanımızla ilgili bir  konuyu örneklemek istiyoruz.

Planlı dönem sonrasında Türkiye, sanayide ve tabii ki kimya sanayinde önemli atılımlar içerisinde oldu. Temel maddelerin sınai ölçekte üretimi için kamu kaynakları harekete geçirildi. Ülkenin sadece batısında değil birçok Anadolu kent kaynaklarının ürüne dönüştürüldüğü yatırımlar gerçekleştirildi.

Bunlardan belki de en önemlisi PETKİM idi. 70’li yılların son bölümünde açılan bu tesis sadece mesleğimiz için değil Türkiye için çok değerliydi. Ancak bu değerli varlık, 80’li yıllarda yeni liberalizm politikalarının bir sonucu olarak Azerbaycan devlet şirketine, SOCAR’a devredildi.

Yıllardır bu tesisin stratejik önemini anlatanların lafları unutuldu. Birden fazla petrokimya ihtiyacının vurgulandığı yazılar kayboldu. Konu karşısında üç maymun oynandı.

Hatta özelleştirme alkışçısı işverenler bile sonraki yıllarda bu durum kendilerini de yakmaya başlayınca farklı sesler çıkarmaya başladı. Gardaşlık hukukundan mı bilinmez onların feryatları da duyulmadı.

Ancak Bilim Sanayi ve Teknoloji Bakanı Faruk Soylu bu durumu gördüğünü uzun bir söyleşide açıkladı. Bu sonuca nasıl ulaştıklarını ayrıntılı bir şekilde anlattı.

Söyleşi çok önemli! Çünkü bizce göz çıkartan bu gerçekliği anlamak için bakanlığın nasıl bir çalışma yapmış olduğunu bu söyleşiden anlıyoruz.

Bakan, ”sanayimizi yönlendirmek için neleri kriter alacağımızı belirlemek istedik ve (çalışmaya)Türkiye’nin dış ticaret açığı verdiği kalemlerden başladık” diyor. Sonra” Kimya sanayi içinde sadece petrokimyada 11 milyar dolarlık açığımız var” diye ilave ediliyor.

Bu açıklama bile insanın ağzını açık bırakıp, utanca boğmuyor mu? Türkiye’nin dış ticaretinde petrokimya alanından kaynaklı açığı bilmeyen bir kamu idaresi olabilirmiş gibi bu açık yeni bir keşif gibi sunuluyor.

Bakan söyleşide “İster ithal ikamesi, ister istihdam(!) ,ister yüksek katma değer projeksiyonu yapın önümüze kimya sanayi, ilaç sanayi çıkıyor” diyerek çalışmanın en önemli sonucunu açıklıyor.

Bakan ayrıca  “Analizlere göre Petkim ölçeğinde 4 tane tesis kurulsa, iç pazarın ihtiyacı karşılanacak “ diye durumun ölçeğine vurgu yapıyor

 Bu sözlerin yorumlanacak bir yönü olduğunu düşünemiyoruz.  Yurttaşın ve Ülkenin 4 adet petrokimya tesisine ihtiyacı olduğunu söyleyebilen bir iradenin bugüne kadar beklemesini nasıl açıklayabiliriz? Kimya sanayinin yüksek katma değer yaratan bir sektör olduğunu bilmek için yeni bir çalışmanın sonuçlarını mı görmemiz gerekiyor?

                                                       ******

Bu durumu ancak, yazının başında verdiğimiz örneklerdeki halin sanayi de de yaşandığı şeklinde yorumlayabiliriz.

Anlaşılan o ki, sıradan bir gerçeğin anlaşılması ve yönetenler tarafından kabul edilmesi için neredeyse bir ömür bekliyoruz. Geçen süre ise kayıp hanemize yazılıyor.

Kaybedenlerden kesimlerden birisi bu petrokimya tesislerinde çalışabilecek genç meslektaşlarımız.

Aslında, bir petrokimya tesisinin yaratacağı sinerji ve geliştireceği yeni sektörler dikkate alındığında kaybeden Ülkemiz, hepimiz.

Kasım 2017

https://www.dunya.com/ekonomi/otomotivden-sonra-destek-sirasi-petrokimya...