SOMA son olacak mı?

 

Soma’da özel sektör tarafından işletilen Eynez yer altı kömür ocağında 13 Mayıs 2014 tarihinde meydana gelen olay, henüz nedeni tam olarak açıklanamasa da sonuçlarıyla tam bir katliama dönüştü. Facianın teknik, idari, ekonomik ve siyasal nedenlerinin olduğu açıktır; bunlar birbirinden kopuk olmayıp, sistemik bir sorunun parçaları durumundadır. Olayın nedenleri konusunda uzmanlarca yapılan ilk değerlendirmelere aşağıda yer verilmiştir.

Kazanın olası nedenleri

Olayla ilgili ilk açıklamalarda kamuoyuyla trafo patlaması sonucunda yangın çıktığı bir bilgi paylaşılmıştır.  Ancak daha sonra bu bilgi doğrulanmamış, can kayıplarının ağırlıkla karbonmonoksit zehirlenmesinden, kısmen de yanma sonucunda meydana geldiği ortaya çıkmıştır. Nitekim Elektrik Mühendisleri Odası(EMO) ve Kimya Mühendisleri Odası (KMO)’ndan giden heyetlerin sahada görüşmeler yaparak verdikleri bilgilerde yangının trafodan çıkmadığı,  kapatılmış veya yeniden kullanılan galerilerde kendiliğinden yanan kömürden kaynaklanan karbonmonoksitin boğulmaya yol açtığı belirtilmiştir. EMO’nın açıklamasında,

 “Tesiste çalışan elektrik, makina ve maden mühendisleri ile maden işçilerinden edinilen ilk bilgilere göre ocağın yaklaşık 700. metrelerinde kömür yangını ve yangından kaynaklı kısmi göçük oluştuğu, taze hava sağlayan fanların etkisiyle yangının duman etkisinin yayıldığı, uzun süre sonra fanların çalışma yönlerinin ancak değiştirilebildiği, bu arada çok sayıda işçinin yayılan duman ve yangından etkilendiği (yanık ve zehirlenme) yangının kamuoyuna yansıyan ilk açıklamalarda olduğu gibi elektrik kaynaklı olmadığı bilgileri edinilmiştir.” denmiştir.

14 Mayıs tarihinde sahaya ulaşan KMO Heyetinin verdiği bilgiler arasında kurtarma çalışmaları sırasında verilen oksijenin yangını iyice tetiklediği, ocağın bir bölümündeki işçiler kurtarılırken başka bir bölümde mahsur kalan işçilerin tamamının yaşamını yitirdiği belirtilmekte, ayrıca açıklığa kavuşturulması gereken hususlar arasında şunlar sıralanmaktadır: 

Kömür yanmasına bağlı olarak başlayan yangının ortaya çıkmasına, işverenin kapalı olan maden galerisinden kömür çıkartması nedeniyle olmuş olabileceği ihtimalinin ivedi olarak tespit edilmesi gerekir. Şirketin çıkardığı kömürün devlet tarafından alım garantisinin olduğu yönündeki açıklamalar, daha fazla kömür çıkartmaya yönelik bir şirket politikasını tetiklemiştir. Bu durumun sonucunda yangının başlama ihtimali olarak, TKİ tarafından işlenmiş eski galerilere şirket tarafından girilerek bu alandan kömür çıkartılıp çıkartılmadığı hususunun tespit edilmesi gerekir. Çünkü eski galerilerde kömür yanması devam etmekte olduğundan, yangın söndürülmeden ve gerekli izinler alınmadan bu alanlara girilmesi söz konusu olamaz. İzinsiz ve kontrolsüz bir biçimde bu ocaklara girilmesine bağlı olarak kapalı galeri sistemlerinin çökmesi sonucunda yanan kömürün meydana getirdiği karbonmonoksitin kısa sürede madenin bütününe yayılmasına yol açan bir durumun söz konusu olup olmadığının tespit ettirilmesi gerekir.

Bu tespitin jeoloji, kimya ve maden mühendisleri tarafından gerçekleştirilmesi mümkün olabilecektir. Ancak 15 Mayıs 2014 günü, yangının söndürülemediği gerekçesiyle madenin yangın çıkan kısmına su basılarak yangının söndürülebileceğine ilişkin basına yansıyan şirket yaklaşımı, delillerin ortadan kaldırılması sonucunu da beraberinde getirecektir….”.

 “Maden sahasında bulunan imalathane niteliğinde olmayan kapalı galerilere müdahale yapıldıysa, bu alanlara yapılan müdahalenin işveren tarafından işyeri açma ve çalışma ruhsatına tabi olup olmadığının izah edilmesi gerekir. İşveren, TKİ tarafından maden ruhsatlı alanda işyeri açma ve çalışma ruhsatı alarak yürüttüğü faaliyeti kapsamında, çalışma ruhsatında belirli olan alandan daha fazla bir alanda çalışma yürütmüş müdür? Bu konunun hem mahkemeler hem savcılık hem de yasama organı düzeyinde araştırılması, bu konuda bağımsız araştırma raporları oluşturulması gerekir”

Rapor’da delillerin karartılmaması için tedbirlerin alınması ve İdare’nin elindeki denetim raporlarının kamuoyuyla paylaşılması da talep edilmektedir.  http://kmo.org.tr/resimler/ekler/91bb6f1ca7f45cf_ek.pdf

Aşırı üretim faciaya davetiye çıkardı

 Soma kömürlerinin kendiliğinden yanma özelliği bilinmekte, geçmişte de kömürün kendiliğinden yanmasıyla oluşan yangınlarla karşılaşıldığı anlaşılmaktadır. Bir haber sitesinde yer alan 14.05.2014 girişli habere göre, sahada emniyet mühendisi olarak çalışan ancak olay sırasında izinli olduğu belirtilen maden mühendisinin söyledikleri dikkat çekicidir:

Bazı şeyler birbirini tetikler. Oksijen de tetikler ama olayın temelinde, kullanılan bozuk malzeme, kullanılan eski malzeme, yanmaya dayanıklı kabloların kullanılmaması  yatıyor. Bu nedenle  çıkan alevin kömürü yakması durumu oluşmuş. Bu yanma da ısıyı artırdığı için gelen oksijenle birlikte kömür kendi içinde yanıyor ve karbonmonoksit çıkıyor. Karbon monoksit seviyeleri ortalama 600-700 ppm (milyonda bir birim) kimi yerlerde 1200 ppm’lik seviyeye ulaşmış. Tabii öldürür bu seviye. Arkadaşların da çoğu zaten bu nedenle boğularak ölmüşler.  Zehirlenme demek daha doğru tabii. Karbon monoksit zehirlenmesi çoğunluk. Belki yüzde 99 bundan ölüyor ama yanan birkaç kişi olduğunu da duydum. Şu ana kadar duyduklarımı paylaşıyorum sizinle.”

“Olayı doğrudan görmediğimiz için ihtimaller üzerinde durabiliriz. İki ihtimal var birincisi çok yüklenmeden dolayı kabloların erimesi ve birbiriyle temas etmesi sonucu ark oluşmuş olabilir ya da kömürün dışarıdan yanması ki bu da yüksek bir ihtimal -çünkü monoksit seviyeleri yüksek- kömürün yanmasıyla kabloları eritmesi ve ark olayıyla alevlenme yaratması. Her durumda olay kablolarda ve kablolarda kullanılan malzemelerde bitiyor.”

Habersiz yapılması gereken denetimlerin davetle yapıldığını belirten maden mühendisi, işletmeci firma Soma Kömür İşletmeleri A.Ş. yetkilileri tarafından inkar edilse de ocakta taşeron çalıştırıldığını belirtmekte, daha da önemlisi taşeronun prim sisteminin bu tür olaylara yol açtığına dikkat çekmektedir.  

“…Taşeron burada mühendisten çok işi yönetiyor. Kömürün  kendiliğinden yanma özelliği vardır. Buradaki Soma kömürü de yapısı gereği kendiliğinden yanmaya çok müsait.  Buradaki taşeron sistemi tonaj bazında, üretim bazında prim alınan bir sistem değil. Taşeronluk, ilerlemeye göre, yani kaç metre kazılmışsa ona göre prim alınan bir sistem. Çoğu taşeronlar da -ben de buna şahit oluyorum- arkada kömür bırakıyorlar.  Yani bir daha kazılmayacak bölgede, havanın geçeceği bölgede kömür bırakıyorlar. O bırakılan kömür de kendiliğinden yanıyor. Daha sonrasında da karbonmonoksit  yükseliyor.  Burada da bizim talimatlarımıza uyulmadığını, özellikle de taşeronların çok uymadığını görüyoruz. “

Emniyetten sorumlu mühendis üretimin arttırılmasının yarattığı baskı konusunda da şunları söylemektedir:

“Üretime çok önem verildi. Üretime çok önem verirseniz göreceli olarak emniyete verdiğiniz önem de düşer. Üretime ağırlık verdiğiniz zaman zaten sorunlar başlıyor. Başa çıkılabilecek kapasiteyi de aşmıştı o gelen sorunlar. Bu aşamadan sonra artık kazalar meydana geliyor. Üretimle ilgili bir kapasite belirlenmiş, performans tutturulmuş, bunun üzerine bir şeyler koyduğunuzda  artık emniyete ağırlık vermek zorundasınız o da yapılmamış ve bu yaşandı.”

http://www.habervesaire.com/news/somadaki-faciaya-asiri-uretim-istegi-davetiye-cikardi-2709.html

Afşin-Elbistan açık maden ocağındaki olayı hatırlıyor muyuz?

İş güvenliğini ve maden işletmeciliğinin gerekliliklerini dikkate almadan arttırılan üretimin sonuçları konusunda Soma-Eynez ilk örnek değil. Unutmayalım ki birkaç sene önce, Afşin-Elbistan B Termik Santralına kömür verilen ve Park Holding tarafından işletilen Çöllolar açık maden işletmesinde 6 şubat ve 11 Şubat 2011 tarihlerinde arka arkaya heyelanlar meydana gelmiş ve ilkinde 1 işçi, ikinci heyelanda 10 maden emekçisi 50 milyon tonu aşan heyelan yığını altında kalmıştır. O dönemde Jeoloji Mühendisleri Odası’nın hazırladığı Rapor’da olayın şev açısı ve yüksekliği, yer altı suyunun drene edilip edilmemesi gibi sorunlarla ilişkili olabileceği ortaya konarak ilgililere şu soru da yöneltilmiştir:

“Çöllolar kömür ocağının işletilmesi ihalesini 2007 yılında alan Park Holding’in en kısa sürede üretime geçip, fazla üretim yaparak prim vb. teşviklerden yararlandığı söz konusu mudur? Ve Bu durum proje aşamasından başlayarak, işletme süreçlerinde iş güvenliği ve işçi sağlığı açısından bir ihmale neden olmuş mudur?”

Özelleştirme, taşeronlaştırma, özel sektörün kar hırsı, maliyetleri düşürme, üretimi arttırma baskısı, iş güvenliğinin göz ardı edilmesi ile birlikte, idari sorunlar ve/veya bilerek göz yumma sonucunda ortaya çıkan denetimsizlik maalesef iç içe geçmiş durumdadır.  Soma bu konuda ilk örnek değildir; son olması için sendikalar ile meslek örgütlerinin ve diğer örgütlü kesimlerin bu sorunların takipçisi olmasının, siyasi ve idari sorumlular üzerinde kamuoyu baskısı oluşturulmasının büyük önemi vardır. 

Fotoğraf:Aktüel psikoloji sitesinden alınmıştır.