
Bilginin ateşi barış güvercinine yolu gösteriyor...
Güzel yüzlü, aklı ak, pırpır yürekli insanlar sevgiyle, coşkuyla, bilinçle toplanmışlardı Ankara Garı’nda.
Birçoğumuzun ömründen uzun bir savaşı durdurabilmek için, yürekler kardeş yüreklere cesaret vermek, heyecan ve kararlılık enjekte etmek için bir araya gelmişlerdi. Yurdumun emekçi insanları, bilimi ve onun ilerleten, sorunlara yaratıcı çözümler üreten yöntemlerini vicdanları ile hamurlaştıranlar birbirlerine selam ettiklerinde hainliğin ateş topu onları yaktı, kavurdu.
Böylece sayıları az, ekonomik ve politik gücü yüksek olanların hesap defterlerine artıları yazmak isteyenler, bölge haklarının hayatlarını ve yaşam kaynaklarını emmede kararlı emperyalistlerin önündeki taşların bir bölümünü daha temizlediler.
Artık aramızda olamayacak emekçiler, gencecik insanlarımız çok daha büyük sorumluluk yükleyerek bize elveda dediler. Yaralı kardeşlerimizi, yurdumuzu bize emanet ettiler; Daha fazla çalışmak, dayanışma içerisinde olmak, mücadele etmek ve bilimin aydınlatıcı ateşinin alevini yükseltme görevini omuzlarımıza yükleyerek ayrıldılar.
Yükler ağır. Sorumluluk, altından kalkılamayacak gibi görünüyor.
Ancak aldığımız mühendislik eğitimi, deneyimlerimiz ve dünya bakışımız ufkumuzu aydınlatıyor; Teknik çözümlerin insana yaraşanını uygulamaya olanak sağlıyor. Düşüncelerimiz insanı mutlu etmek ve onun en değerli varlığı doğayı korumak olduğu sürece bunu başarabileceğimizden de şüphe etmiyoruz.
Prometheus bilginin ve aydınlığın ateşini tanrıların elinden alıp tüm insanlığın kullanımına sunabilmişti. On bin yıllar sonrasında da insanlığın ortak çabaları, yaratılan varlıklara el koyanları alt edecek, onları durduracaktır. Bunun tek koşulu doğru olanı aramaya devam etmekten, bilginin ateşini söndürmemekten geçiyor.
Onlar bilgiyi ve teknolojiyi sadece insanlığın yararına kullanmaktan vazgeçmeyen mühendislerin hiçbir zaman sonlanmayacağını çok iyi biliyorlar. O nedenle sınırsız silahlarını, düşman olarak gördükleri bizlere, bilgiye ve bilime karşı kullanmaktan tereddüt etmiyorlar.
Ancak bizlerde biliyoruz ki bundan 2000 yıl önce hiçbir olanağı bulunmayan Spartaküs dünya hakimi Roma’ya korku salabilmiş ise, bu isyanının haklı olduğundandı.
Bizde haklıyız.
İnsanlık o günden günümüze çok daha fazlasını kazandı. Özgürlük, demokrasi ve adalet yolunda mücadele edenlerin bugün çok daha ileri kazanımları var. Ancak mücadelenin, kardeşlik meyvelerinin uçsuz bucaksız zirvelerde de toplanabileceği güne kadar devam edeceği açık. Çünkü insanlık kendi özünden, genlerinden vaz geçmeyeceğini iki bin yıldır Spartaküs’ün yürüdüğü o yoldan dönmeyerek kanıtladı.
Yeter ki vazgeçmeyelim, yeter ki bilgimizi ve gücümüzü ortak hedeflere yönlendirelim. Yeter ki birbirimizin acısını paylaşalım, birbirimize omuz verelim.





